Mynet Trend

BİZE ULAŞIN

Mynet Tatil Bulucu

1 Kimle tatile çıkıyorsunuz?
2 Yurt içi mi yoksa yurt dışı mı tatil yapmak istiyorsunuz?
3 Yaz Tatili mi Kış Tatili mi?
4 Ne tür tatil arıyorsunuz?
5 Vizeniz var mıdır?
6 Balayı Tatili mi yapmak istiyorsunuz?
7 Eğer Seçiminiz yurt içi ise Tatil yapmak istediğiniz yerler?
7 Eğer Seçiminiz yurt dışı ise Tatil yapmak istediğiniz yerler?
8 Eklemek istediğiniz farklı detaylardan burada bahsedebilirsiniz.
    Kalan mesaj: 10

    “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” sözü gerçekten söylendi mi? İşte bu tarihi sözün hikayesi

    Marie Antoinette, çöken monarşinin nefret edilen sembollerinden biri haline geldi. Öyle ki Fransa’da hükümdarlık yaptığı dönemde halkın yaşadığı açlık ve sefalet üzerine söylediği “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” sözü tarihe damga vurmuştur.

    Tarih boyunca pek çok ülke ekonomik buhranların gölgesinde yoksullukla mücadele etmişti. Fransa’nın ekmek kıtlığı yaşadığı yıllarda Kraliçe Marie Antoinette’in halkı yönlendirmek için söylediği cümle günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır. Masal gibi başlayan hayatı trajik bir sonla biten Fransa kraliçesi lükse ve zevklerine düşkün bir kadın olarak biliniyordu. Sabah uyandığında yatağından kalkmak için dahi hizmetçilerinden yardım alıyordu. Marie Antoinette, cömert ve lüks yaşam tarzıyla kötü bir şhrete sahipti. Halkı kıtlık içerisinde hayatta kalmaya çalışırken onun tek derdinin ipek elbiseleri ve mücevherleri olduğu iddia ediliyordu. Hatta insanlar gıda yetersizliğinden hayatını kaybederken “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” sözünü söyleyecek kadar vurdumduymazdı. Peki bu söz gerçekten söylenmiş miydi? İşte arkasında yatan gerçek hikaye...

    Marie Antoinette 1755 yılında, Kutsal Roma İmparatoru I. Franz ve Avusturya İmparatoriçesi Maria Thresa’nın kızı olarak Viyana’daki Hofburg Sarayı’nda dünyaya geldi. Çok küçük yaşta Fransa’nın veliahtı XVI. Louis ile evlendirildi. Bu evliliğin ardından iki ülke arasında yüzyıllardır devam eden siyasi çekişme son buldu. 1774 yılında XVI. Louis kral olunca kendisi de Fransa’nın yeni kraliçesi oldu. Marie Antoinette son derece hızlandırılmış bir hayat yaşıyordu. Evlendiğinde 14, Fransa kraliçesi olduğunda 19, anne olduğunda 23 ve öldürüldüğünde ise 37 yaşındaydı. Kraliçe olarak hüküm sürdüğü dönemde Avrupa’nın en parlak ve politik figürü kabul edilmişti.

    Kral XVI. Louis’in taç giyme töreni sırasında Paris’teki ekmek kıtlığı doruk noktasına ulaşmıştı. İnsanların ekmek bulma konusunda zorluk yaşadığı bu dönemde taç giyme töreni bütün görkemiyle gerçekleşti. Evliliğinin ilk 7 yılında çocuk sahibi olamadılar. Bu durumda kocasının iktidarsız veya fimozis hastalığından mustarip olduğu dedikodularının çıkmasına sebep oldu. Marie Antoinette, sarayda çok sıkılıyordu. Çünkü bütün işlerini hizmetçiler yapıyordu. Yatağından çıkarken dahi hizmetçileri yardım ediyordu. Bütün bunların yanında kraliyetin vermiş olduğu popülerlik onu bunalmaya başlamıştı. Bu durumdan annesine, "Rujumu tüm dünyanın gözü önünde sürüyorum, ellerimi tüm dünyanın gözü önünde yıkıyorum" diyerek yakınmıştı.

    Kraliçenin arkadaş çevresi de seçilmişti. Bu nedenle aslında onlarala yaptığı sohbetlerden de keyif almamaya başlamıştı. Hizmetçilerini kandırarak kılık değiştiriyor, Paris’teki operaları izlemeye gidiyordu. Ancak kraliçenin bu davranışları sarayda huzursuzluk çıkarıyordu. Bir süre sonra Marie Antoinette, saray dedikodularının hedefi haline geldi. Kraliçenin gizli sevgililerinin olduğu ve Marie’nin kılık değiştirerek sevgilileriyle buluşmaya gittiği dedikoduları yayılmaya başlamıştı. Hem saraydan hem de dedikodulardan bunalan Marie Antoinette, can sıkıntısını para harcayarak geçirmeye çalışıyordu. Paranın gerçek değeri ve Paris halkının sefil yaşamı hakkında en ufak bir fikri yoktu. İpek elbiseler, pahalı mücevherler alıyor ve kumar partileri düzenliyordu. 21. Doğum günü kutlamalarında tam üç gün süren bir kumar partisi vermişti. Bu üç gün içinde el değiştiren paranın haddi hesabı yoktu.

    Kraliçenin gereksiz harcamaları her geçen gün artıyordu. Devletin önemli kademelerine ise yakın arkadaşlarını atamasıyla işler değişik bir noktaya doğru evrildi. Marie Antoinette’nin lüks yaşamı halkı kızdırmış olacak ki bir süre sonra gazetelerde kraliçenin zina yaptığına dair haberler çıkmaya başladı. Hatta kraliçenin hayvanlarla ilişkiye girdiği ve lezbiyen olduğu iddia edilmekteydi. Bu iddialar hiçbir zaman kanıtlanmamıştı. Ancak kraliçenin halk gözündeki değeri azalmaya başladı.

    XIV. ve XV. Louis dönemindeki savaşlar, Fransa’yı dünyanın en borçlu ülkelerinden biri haline getirmişti. 1770’li yıllarda Fransa’nın ekonomisi artık iflasın eşiğindeydi. Ekonominin kötü gidişatını konuşmak için Kral XVI. Louise “Sınıflat Meclisi”ni topladı. Ancak daha ilk toplantıda monarşinin ve müsrifliğin eleştirilmesi kralın canını sıktı. Reform yanlısı olan gruplar monarşinin otoritesine baş kaldırıyordu. Bu sırada Kral XVI. Louise tam anlamıyla depresyondaydı. İnsanlar yoksulluktan ve monarşinin müsrifliğinden bıkmıştı. Paris adeta kaynayan kazan gibiydi. 14 Temmuz 1789’da kalabalık bir grup, monarşi otoritesinin sembolü olan Bastil Hapishanesi’ne doğru yürümeye başladı. Kısa bir süre sonra monarşi karşıtları hapishaneyi ele geçirmişti.

    Sarayda panik havası hakimdi. Kaçabilenler arkalarına bakmadan sarayı terk etti. Ancak Kral ve Kraliçenin saraydan uzaklaşmasına izin verilmedi. Yaklaşık bir ay sonra kral XVI. Louis cumhuriyetçiler tarafından tutuklandı. 21 Eylül’de ise Milli Kongre, monarşinin kaldırıldığını ilan etti. Kraliyet ailesi, Paris’te hapis hayatı yaşıyordu. Bu süreçte Paris, şiddetin ve kaosun merkezi haline geldi. Saray resmen düşmüştü. Sonuç olarak 1793 tarihinde kral XVI. Louis vatana ihanetten suçlu bulundu. Ardından giyotinle idam edildi. Eşinin idam edilmesinden sonra Marie Antoinette uzun bir süre kendine gelemedi. İştahını tamamen kaybetmiş, her gün nöbet geçirmeye başlamıştı. Yaşayan bir ölü gibiydi ancak halk onun yaptıklarını unutmadıkları için cezalandırılmasını istiyordu. Kraliçenin yargılanması 14 Ekim 1793 tarihinde başladı. Marie Antoinette mahkeme salonuna girdiğinde kimse gözlerine inanamadı. Henüz 37 yaşında olan genç kadın, bir deri bir kemik kalmıştı. Mahkeme bir gün sonra eski kraliçeyi vatana ihanet suçuyla idama mahkum etti. Sonunda o da kral XVI. gibi giyotin kurbanı olmuştu. Peki Marie Antoinette devrimcilerin iddia ettiği gibi yoksul olan halkına “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” demiş miydi?

    Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler efsanesinin bilinen en eski kaynağı 1843 tarihli bir Fransız dergisidir. Bu cümle kraliçe öldükten tam 50 sene sonra ortaya atıldı. Tarihçiler, “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!” (Qu’ils mangent de la brioche) sözünün Marie Antoinette’i kötülemek için ona mal edildiğini iddia ediyor. Çünkü tarihi kayıtlarda kraliçenin böyle bir şey söylediğine dair hiçbir kanıt yok. Fransız Devrimi’nden sonra cumhuriyetçilerin monarşiyi kötülemek için böyle bir cümle kurdukları da ortaya atılan düşünceler arasında yerini aldı.


    Mynet Youtube


    En Çok Aranan Haberler