Orta Çağ, tarihin en zorlu olaylarının yaşadığı insanlık için kaos yaratan bir dönemdi. Savaşlar, kıtlıklar, veba salgını, doğal afetler bu dönemde insanlığın en büyük sorunlarını oluşturuyordu. Bütün bu olumsuzluklara bir de bu dönemde “ölüm dansı” adı verilen bir salgın eklendi. 14. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar, Avrupalılar histerik bir dans etme tutkusuna kapıldılar. Yorgunluktan bayılana kadar dans ettiler. Orta Çağ ölüm dansı olarak tarihe adını altın harflerle yazdıran fenomen, Aziz John’un dansı olarak biliniyor. Peki bu fenomenin nedeni neydi?
1518 yılında Strasbourg’da yaşayan Frau Troffea isimli bir kadın evinden çıktı ve yakınlardaki dar bir sokağa girdi. İlk başta köyde günlük işleriyle uğraşan komşularının dikkatini çekmedi. Ancak ardından kimseyi umursamadan dans etmeye başlaması merak uyandırdı. Etrafında çalan bir müzik yoktu. Hareketleri bir dans figüründen çok bilinçsizce yapılan eylemleri anımsatıyordu. Kısa bir süre sonra köy halkından bazı insanlar, doğaçlama bir şekilde dansa eşlik etmeye başladı. Nihayetinde tam 400 kişi Frau Troffea ile dans etmeye başlamıştı.
14.-16. yüzyıllar arasında Orta Çağ Avrupası’nda yaşayan insanların yorgunluktan ölene kadar dans ettiğine dari raporlarla doluydu. İnsanlar dans ederken sık sık Vaftizci Yahya’nın adını haykırdıkları için bu fenomen literatüre Aziz John’un Dansı olarak geçti. Aziz John’un dansı o kadar etkileyiciydi ki insanları travmatize ediyordu. Aziz John’un dansı, Orta Çağ’da yaşayan Avrupalı köylüleri periyodik olarak rahatsız eden kitlesel bir histeri biçimiydi. İnsanlar istemsizce dans etmeye başlar, haftalarca bazen aylarca durmazlardı. Durum bulaşıcı görünüyordu ve yüzlerce insanın yorgunluktan bayılana kadar gruplar halinde dans etmesine neden oluyordu.
1378 yılında toplu dans eylemi Meuse Nehri’nde bulunan bir köprünün çökmesine neden oldu. Olay yerinde 200 kişi hayatını kaybetti. Dans salgınına tutulan kişiler kıyafetlerini çıkartıyor, halüsinasyon görüyor ve azizlerin isimlerini haykırıyordu. Aynı zamanda tüm bunların yanında kıvranma, çığlık atma ve ağız köpürmesi semptomlarını gösteriyorlardı. Yarım bin yıl geçmiş olsa da bilim insanları hala bu tuhaf olayın nedenlerini araştırıyor.
