Uçak seyahati sırasında çoğunlukla sarsıntılara denk gelmişsinizdir. Uçağın penceresinde baktığınızda bir şeyleri yolunda gitmediğini anında anlayabilirsiniz. Bu genellikle basit bir türbalanstır ve kısa süre sonra etkisini kaybeder. Fakat herkes bu basit türbülansın sarsıntısını atlatıp yolculuğuna huzurlu bir şekilde devam edecek kadar şanslı olamayabiliyor. 1972 yılında Urugay’ın rugby takımı olan Old Christians’ın oyuncularını taşıyan uçak kaza yaptı. Şili’ye doğru çizilen rotada tüm yolcular And Dağları’nın güzelliğini pencerelerinden izlerken bir anda o kabus anları başladı.
13 Ekim 1972 tarihinde Uruguay Hava Kuvvetleri’ne ait 571 numaralı uçak And Dağları’nın üzerinden geçerken türbülansa girdi. Alçaktan uçuş yapılması nedeniyle tüm gücü vermeye çalışan pilotlar başarılı olamadı. Uçak bir türlü istenilen seviyede yükselmiyordu. Rakımı 6.962 m olan dağlara çarpmayı son anda engelleyen pilotlar aslında o kadar da başarılı olamamıştı. Çünkü uçağın bir kanadı çoktan paramparça olmuştu.
Kanadın kopmasının etkisiyle uçakta çok büyük bir delik açıldı. Deliğin büyüklüğü pilotların kontrol yeteneklerini bir anda sıfıra indirdi. Karla kaplı olan dağın üzerinden kayan uçak, çok büyük bir kar kütlesine çarparak ancak durabildi. Uçakta bulunan 45 yolcunun 12’si kaza esnasında, diğer 5’i ise ağır yaralandığı için hayatını kaybetti. Geri kalan 27 kişinin hayatta kalabilmesi için yardım gelene kadar dondurucu soğukla mücadele etmesi gerekiyordu. Tıbbi malzeme ve yiyecekleri yoktu. Ellerinde pilotların çantalarından buldukları birkaç kraker, çikolata ve şarap vardı. Bunları bölüşerek hayatta kalmaya çalıştılar. Ama her geçen dakika daha da güçsüz düşüyorlardı. Soğuk ve açlıktan 3 kişi daha hayatını kaybetti.
Yardım gelemiyordu çünkü arama kurtarma ekipleri karların üzerinde saplanan beyaz uçağı bir türlü fark edemiyordu. Yardım ümidini koruyan bu kişiler bir gecede uykudayken üzerlerine çığ düştü ve bu felaket sonucunda 8 kişi daha hayatını kaybetti. Hiçbir besinleri kalmayan kazazadeler hayatlarının en zor kararını verme aşamasıydı. Ölenlerin etlerini yiyerek hayatta kalabilme ihtimalleri vardı ancak etik olarak durum onları zorluyordu. Başka bir çareleri olmadığını anladıkları noktada bu kararı onayladılar.
Karınlarını doyurduktan sonra ise buldukları bir radyodan haberleri dinlemeye başladılar. Ancak kötü haber onlara çok çabuk ulaştı. Çünkü arama kurtarma çalışmaları sona ermişti. Bunu duyduklarında ise adeta yıkıldılar.
Kazanın 60. gününde hala yardım bekliyorlardı. Dostlarının ve aralarında aile bireylerinin de bulunduğu kişilerin etlerini yiyerek hayatta kalmaya çalışıyorlardı. Son çare olarak dağları aşmayı düşündüler. 12 Aralık gün iki arkadaş dağları tırmanmaya başladı. Önlerinde oldukça uzun ve zorlu bir yol vardı. Diğer kazazedelerden kalın giysilerini alarak giydiler ve yanlarına etlerden erzak yaptılar. Yola çıktıklarında aslında hiç ümitleri yoktu. Dağdaki 71. günün sonunda iki arkadaş yardım getirmeyi başardı. Helikopter ile dağda yardım bekleyen ve sağ kalan 14 kişi kurtarıldı.
Mucize kurtuluş sonraki yıllarda sinema sektörüne de ilham kaynağı oldu. “Alive” isimli film bu hikayeyi bütün çıplaklığı ve detaylarıyla beyaz perdeye aktardı.
