
Küresel krizler karşısında bireysel davranışların gerçek etkisi daha çok algımızla ilgili. Evde atık ayırmak, tekrar kullanılabilir bir şişe taşımak suyu az kullanmak ya da prizde fiş bırakmamak gibi basit tasarruf alışkanlıkları, kişinin kendi yaşamında bir şeyleri iyileştirebildiğini fark etmesini sağlıyor. Yani bu küçük adımları motivasyonu korumanın ve daha büyük başlangıçların ilk adımı olarak düşünebiliriz.

Sürdürülebilirlik konusunda alışkanlık oluşturmak en güçlü araçlardan biri. Çünkü bir eylemi rutin haline getirdiğimizde artık çevreci olmaya çabalamıyor günlük işlerimizin bir parçasını tamamlıyor oluyoruz. Çıktığımız odadaki ışığı kapatmak, musluğu daha kısık açmak, plastik poşet yerine bez çanta kullanmak ve benzeri davranışlarda süreklilik sağlandığında bir süre sonra otomatikleşerek görünmez ama kalıcı bir etki yaratıyorlar.

Sosyal varlıklarız ve dahil olduğumuz her ortamda konuştuğumuz ve duyduklarımız bir etki-tepkiye sahip. Bunun dışında sosyal medyanın hayatımızı her yönüyle etkilediği bir çağda yaşıyoruz ve bu, bir kişinin evde uyguladığı mikro çevreci yöntemlerin zamanla çevresine ve toplumun belli bir kesiminde kabul gören bir davranışa evrilmesini de beraberinde getirebiliyor.

Elektrik tasarrufu, suyu daha verimli kullanmak, eşyaları atmak yerine tamir etmek… Bunlar bireysel düzeyde küçük görünse de aslında ciddi bir kaynak tasarrufu demek. Üstelik yalnızca doğa için değil bütçeniz için de aynı durum geçerli. Bu yüzden mikro çevreciliği idealist bir davranış biçiminden ziyade pratik ve ekonomik bir tercih olarak görmek daha doğru olur diyebiliriz.

Evde üç saksı bitki yetiştirmek atmosferdeki karbon seviyesindeki bir değişime yol açmaz ama bakış açımızı değiştirebilir. Bitkiye su vermek veya bir canlının büyümesini takip etmek, çevreye daha bağlı hissetmemizi sağlar. Yani günün sonunda bitki yetiştirmek de atık yönetimini uygulamak ve bez çanta kullanmak da aynı sonuca yani farkındalık kazanmaya hizmet eden bir alışkanlık.