Klasik bir pazar derbisinin verdiği rahatlıktan uzak pazartesi sendromlu bir derbi izledik. Kazansa liderliğe yükselecek olan Fenerbahçe, yine kazansa rakibiyle olan puan farkını 4'e çıkarıp umutlarını baltalayacak olan Galatasaray... İki senaryoda gerçekleşmedi. Karşılaşma berabere sona erdi. Galatasaray çok yaklaşmıştı ama bir son saniye golü hayallerini yıktı. Gelelim maçın içine...
Devamını OkuFenerbahçe’nin geri dönüşlerle büyüyen yükselişi, Galatasaray’ın sakatlıklarla boğuştuğu zorlu dönem ve Beşiktaş’ta patlayan Rafa Silva krizi… Üç büyüklerin birbirinden farklı hikâyeleri, derbi haftasına girilirken sezonun en çalkantılı günlerini yaşatıyor.
Devamını OkuTam 24 yıl sonra yeniden Dünya Kupası kapısındayız… Genç yıldızlar, disiplinli oyun ve Montella’nın komutası altında, Türkiye’nin kaderi bir kez daha yazılmak üzere.
Devamını OkuGalatasaray’da iki dev forvet arasında ego savaşı, Fenerbahçe’de sahaya odaklanmış bir yeniden yapılanma, Beşiktaş’ta ise bitmeyen iç karmaşa… Üç kulüp, üç ayrı hikâye. Ortak payda ise: her biri kendi sınavını veriyor.
Devamını OkuMazhar Alanson'un jazz (new york sokakları 5) şarkısında da dediği gibi 5 dakikada değişir bütün işler! Tam da öyle oldu Tüpraş Stadyumunda dün akşam derbi. Geldi bir tufan, gitti bir boran! Beşiktaş öyle bir başladı ki maça Fenerbahçe resmen dağıldı ilk 20 dakikada.
Devamını OkuBir yanda Alman disipliniyle sahada dersi veren Galatasaray, diğer yanda evinde yangın yeri Beşiktaş… Fenerbahçe’deyse sabır artık ince bir çizgiye dönüştü. Üç büyük, üç ayrı hikâye...
Devamını OkuFenerbahçe’de sayın başkan Sadettin Saran görevinin başındaki ilk basın toplantısını gerçekleştirdi. 45 dakika kadar süren toplantının verimliliği bir yana, süre konusunda daha uzun olabileceğini düşünüyorum. Akreditasyon yasağı kalktığı için çok sayıda kişi toplantıya katılmıştı.
Devamını Oku‘‘Bizim ülkede futbol konuşmak suya yazı yazmak gibidir. Boşa kürek çeker durursun’’ demiştir hep büyüklerimiz. Haklılar. Hem de son derece haklılar.
Devamını OkuHikayeyi salı akşamından yani Şampiyonlar Ligi zaferinden alıyorum. Galatasaray İngiliz devi Liverpool’u yenerek bir kez daha Avrupa’da adından söz ettirirken, cumartesi günü başına geleceklerden habersizdi. Derbi günü geldi çattı! Maçın henüz başlarında 1-0 geriye düştü. Yetmedi en formda oyuncusu Singo’yu kaybetti. Yine yetmedi bir de Davinson’u kırmızıdan kaybetti. Senaryoya bakın korku filmlerinin ünlü yönetmeni Alfred Hitchcock olsa anca bu kadar yazar…
Devamını OkuGalatasaray’da 3 sezonun en kötü maçı, Fenerbahçe’de yeni başkanla belirsiz bir süreç, Beşiktaş’ta ise küçük de olsa yeniden doğuş işaretleri… Futbolun inişleri çıkışları yine kendini gösteriyor.
Devamını OkuBir yaz sabahıydı. Ligler bitmiş. Şampiyonlar belli olmuş. Yeni sezon hazırlık dönemleri bile başlamamış. Tek başlayan şey vardı. Transfer dedikoduları! Takımlarımız her transfer dönemi olduğu gibi yine kadrolarını baştan değiştirmeye kararlıydılar…
Devamını OkuAslında klasik bir Pazar sabahıydı İstanbul’da… Hava ılık, sokakların boş olmasını beklediğimiz, trafiğin yok denecek durumda olduğu, dükkanları yarı açık yarı kapalı gördüğümüz… Ama bir fark vardı. Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşlarından Fenerbahçe’nin seçim günüydü bu Pazar. Sokaklar her zamankinin aksine dolu, insanların seçim heyecanıyla sohbetler ettiği, dükkanların açık ve piyasanın hareketli olduğu bir Pazar…
Devamını OkuŞampiyonlar Ligi’nde bizim için gecenin maçıydı…Frankfurt deplasmanı! Ama ne yazık ki bizim için parıltılarla başlayan gece, zifiri karanlık sonuçlandı.
Devamını OkuSüper Lig heyecanı milli aranın ardından kaldığı yerden devam ediyor. Galatasaray’ın 5’de 5 ile başladığı lig de Fenerbahçe’de ezeli rakibi Trabzonspor’u geçerek lideri adım adım takip etti. Sarı lacivertli taraftarlar tarafından Jose Mourinho önderliğinde oynanan defansif futbol ve geride bekleme dönemi, Tedesco ile birlikte sona ermiş gibi görünüyor.
Devamını OkuCan Bartu’nun hikayesi, aslında sıradan bir çocuklukla başlar. İstanbul’un semtlerinden birinde top koşturan bir çocuk, ileride Türk sporunun sembol isimlerinden biri olacağını muhtemelen hayal bile etmiyordu. Onu diğerlerinden farklı kılan şey, hem futbol hem de basketbol sahalarında aynı başarıyı gösterecek kadar özel bir yetenekle doğmuş olmasıydı.
Devamını OkuZülfü Livaneli’nin hikâyesi, sadece bir sanatçının üretim serüveni değil; aynı zamanda Türkiye’nin son yarım yüzyıllık sosyo-kültürel değişiminin de aynasıdır. 1970’lerde gitarıyla, bağlamasıyla, türkülerle harmanladığı şarkılarla hayatımıza girdi. O dönemin yasaklarla, baskılarla dolu karanlık günlerinde şarkıları sadece bir melodi değil, bir umut ışığı oldu. “Merhaba” diyerek selamladığı halkına, yıllar geçse de hep merhaba demeyi sürdürdü.
Devamını OkuTürk sinemasının en samimi, en içten ve en sıcak yüzlerinden biri… Adile Naşit’in ismi geçtiğinde akıllara hemen o kocaman gülüşü, çocuklara masallar anlatırken sevecen sesi ve hepimizin hayatına dokunmuş bir "anne figürü" geliyor. Onun oyunculuğu, sadece bir rol yapmaktan ibaret değildi; adeta izleyiciye yüreğinden bir parça sunuyordu.
Devamını OkuTürk tiyatrosu denildiğinde akla gelen ilk isimlerden biri şüphesiz ki Ferhan Şensoy’dur. O sadece bir tiyatro oyuncusu değil; aynı zamanda yazar, yönetmen, mizahçı, usta bir kalem ve sahnenin yaşayan vicdanıydı. Tiyatroyu yalnızca bir sahne sanatı olarak değil, bir yaşam biçimi olarak gördü. Onun gözünde sahne, gerçeklerin, eleştirilerin ve insan ruhuna dokunan tüm hikâyelerin en yalın ama en etkili biçimde aktarılabildiği kutsal bir alandı.
Devamını OkuBarış Manço… Adı bile insanın içine huzur veriyor. Onu sadece bir şarkıcı, besteci ya da televizyon programcısı olarak tanımlamak büyük bir eksiklik olur. O, hem müziğiyle hem de yaşam felsefesiyle Türkiye’nin gönlünde özel bir yer edinen bir kültür elçisiydi. Zamanın ötesine taşan eserleri, anlattığı hikâyeler ve yaşamındaki samimiyet, onu unutulmaz kıldı.
Devamını OkuBazı insanlar vardır; sesiyle, duruşuyla, susuşuyla bile anlatır kendini. Tuncel Kurtiz işte o insanlardandı. Onu tanımak için uzun uzun konuşmasına gerek yoktu. Bir bakışı, bir susuşu, bir repliği… Zaten her şey oradaydı. Rol yapmazdı; yaşardı. Sanki her karakter, onun içine çoktan yerleşmişti de, sadece zamanı geldiğinde sahneye çıkıyordu.
Devamını OkuBazı yüzler vardır, yıllar geçse de aynı sıcaklıkla hatırlanır. O yüzlere baktığınızda sadece bir oyuncu değil, bir dönemi görürsünüz. Hülya Koçyiğit de işte öyle bir isim. Yeşilçam’ın zarafetini, saflığını ve ince duygularını tek başına taşıyan bir kadın. Onun bakışlarıyla bir hikâye başlar, sessizliğiyle bile izleyiciyi içine çeker.
Devamını OkuBazı sesler vardır, sadece kulağımıza değil, kalbimize dokunur. Harun Kolçak’ın sesi de öyleydi. Ne zaman “Beni affet…” dese, bir yerlerde içimize gömdüğümüz bir sızı harekete geçerdi. O yalnızca bir şarkıcı değil, duygularımızın tercümanıydı. Her notasında bir iç döküş, her şarkısında yarım kalan bir hikâye saklıydı.
Devamını OkuYeşilçam’da bir kadın çıkar, ayağında topuklu ayakkabıları, dimdik yürüyüşüyle kameraya doğru gelir. Başını eğmez, bakışlarını kaçırmaz. Ne varsa olduğu gibi yaşar, olduğu gibi oynar. O kadın, Fatma Girik’tir. Yalnızca bir oyuncu değil, bir dönemdir. Yalnızca bir yıldız değil, bir duruştur.
Devamını OkuHer toplumun ortak bir sesi vardır. Türkiye’de o ses, uzun yıllar boyunca bir bağlamadan yükseldi. O bağlamanın tellerine her vuruşta bir memleket hıçkırdı, bir aşık içini döktü, bir sokak çocuğu başını eğdi... O sesin ardındaki adam ise hep aynıydı: Orhan Gencebay. Müziğiyle milyonların kalbine dokunan, suskunların sesi, kırık kalplerin şairi…
Devamını OkuBazı sesler vardır, duyduğunuz anda sizi yıllar öncesine götürür. Televizyonun başında heyecanla maç saatini bekleyen çocuklar, elinde kumandayı sımsıkı tutan babalar, sokaktan koşa koşa eve dönen gençler… Ve televizyondan yükselen o tanıdık, heyecan dolu ses: Sabri Ugan. O sadece spikerlik yapmadı, bizi futbolun içine aldı. Biz onunla maçı izlemedik, onunla birlikte maçı yaşadık.
Devamını OkuBazı yüzler vardır ki, gördüğünüz anda gülümsemeden edemezsiniz. Kemal Sunal da işte öyle bir yüzdür. Yalnızca bir komedi oyuncusu değil, Türkiye'nin ortak hafızasında yer etmiş, kuşaklar boyunca sevgiyle hatırlanan bir simadır. Onun adı anıldığında sadece kahkaha değil, biraz da özlem duyulur.
Devamını OkuBülent Ersoy’un ismi anıldığında yalnızca güçlü bir ses değil, sahneye adım attığı anda salonu dolduran bir varlık da akla gelir. O, yalnızca bir sanatçı değil, Türkiye’nin sosyokültürel dönüşümüne tanıklık eden bir simgedir. 1970’lerden bu yana sesiyle olduğu kadar cesaretiyle de yol açmış bir figürden söz ediyoruz. Klasik Türk müziğini hem kitleselleştirmiş hem de modernleştirmiş bir yorumcudur.
Devamını OkuBazı sesler vardır, sadece kulağa değil kalbe de çarpar. Dinlerken yalnızca duymakla kalmaz, hissedersiniz. Müslüm Gürses’in sesi işte böyleydi. Yara gibiydi, yanık gibiydi, içimize işleyen bir itiraf gibiydi. O, şarkı söylemiyordu sadece; o, yaşadığı acıyı bizim adımıza dile getiriyordu. Hem de öyle bir dille ki, en suskun insanlar bile onunla konuşur gibi oluyordu.
Devamını OkuBazı insanlar sadece şarkı söylemez; onlar çağırır, uyarır. Cem Karaca işte tam da böyle biriydi. Onun sesi, bir neslin vicdanı, bir dönemin çığlığıydı. Aradan geçen yıllara rağmen hâlâ dinleniyorsa, hâlâ “Bu adam ne demiş böyle?” dedirtiyorsa, işte bu yüzden.
Devamını OkuBazı sesler vardır, duyar duymaz tanırsınız. Bazı adamlar vardır, yaşarken bile hüzünle anılır. İlhan Şeşen, işte tam da böyle bir adamdı. Sesinin içinde bir iç çekiş, sözlerinde ince bir isyan, duruşunda sessiz bir bilgelik vardı. Dün o bu dünyadan göçtü. Oysa biz, onun hep var olacağını sanıyorduk. Her dizede, her notada biraz daha ölümsüz olduğunu düşünüyorduk. Meğer bu da onun “aldatıcı” inceliğiymiş.
Devamını OkuŞener Şen’in filmografisi, Türkiye’nin hem gülüp hem ağladığı yılların bir özeti gibi. Züğürt Ağada gördüğümüz o içe işleyen çaresizlik, Eşkıyada karşımıza çıkan vicdanın ağırlığı ya da Hababam Sınıfındaki gülümseten sertlik… Hepsi birer dönem fotoğrafı aslında. Her rolüyle hem bize bizi gösterdi, hem de sinemanın gücünü hatırlattı.
Devamını OkuKimi insanlar hayata müzikle doğar. Kimi şarkı söyler, kimi notalara basar, kimi ise bir mahallenin ruhunu sesine taşır. Ayhan Küçükboyacı, hepimizin bildiği adıyla Balık Ayhan, bu toprakların neşesini, hüznünü ve isyanını içinde taşıyan o özel insanlardan biriydi. Ve artık o sesi duyamayacak olmak, sadece müzik dünyası için değil, kalbinin bir yerinde İstanbul’u taşıyan herkes için derin bir boşluk anlamına geliyor.
Devamını OkuBazı yönetmenler vardır, sinemaya yalnızca hikâyeler değil, bir ruh hâli getirir. Zeki Demirkubuz işte tam da bu isimlerden biri. Onun filmlerine bakarken bir şeyler "izlemeyiz"; bir şeyleri yaşar, içimizde azar azar çözülür. O ne büyük setler kurar, ne ışıklarıyla oynar, ne de ses efektleriyle bizi büyülemeye çalışır. O, sinemayı neredeyse çıplak haliyle karşımıza koyar: sade ve dürüst.
Devamını OkuHaluk Bilginer'i izlerken bir oyunculuğa tanık olmuyorsunuz; sanki başka birinin hayatını izliyormuş gibi hissediyorsunuz. Çünkü Haluk Bilginer, rol yapmıyor, rolünü yaşıyor.
Devamını OkuBazen bir şarkı dinlersiniz, ama aslında bir ömrü dinliyorsunuzdur. Bazen bir ses gelir kulağınıza, ama kalbinizde çınlar. Sezen Aksu’nun şarkıları tam da böyledir. O, sadece müzik yapan bir sanatçı değil; bizim en yıkık anımızı, en güçlü direnişimizi, en içten sevinçlerimizi notalara döken biri.
Devamını OkuZaman zaman bazı isimler vardır; sadece bir şarkısıyla değil, duruşuyla, tarzıyla, hayatla kurduğu bağla hafızamıza kazınır. Tarkan, tam da böyle bir isim. Yıllar önce ilk çıktığında kimimiz üniversite sıralarındaydık, kimimiz çocuk. Ama onun sesi bir şekilde hayatımıza eşlik etti. Ve ne garip ki, o yıllardan bu yana hem biz değiştik hem o…
Devamını OkuDünya starı Jennifer Lopez, 2025 yaz turnesi için Türkiye'ye gelecek. Antalya ve İstanbul’da olmak üzere iki konser verecek. Bu yaz, sadece güneş ve deniz değil; sahne ışıkları da içimizi ısıtacak. Antalya konseri deniz kenarında, palmiye ağaçları altında bir sahne şovuna dönüşecek gibi duruyor. İstanbul konseri ise Yenikapı’da bir şehir kutlaması havasında. “Gelmeyen pişman olur” cümlesi, bu konserler için söylenebilir.
Devamını OkuTürkiye'nin güçlü seslerinden Volkan Konak, herkesin gönlünde taht kurmuş bir sanatçıdır. Onun şarkılarında dalga sesiyle hayallere dalabilir, dağların serinliğinde huzur bulabilirsiniz. Müziğe kattığı yoğun anlam, samimiyet ve halkla kurduğu o sıcacık bağ, onu sadece bir şarkıcı değil, bir kültür elçisi haline getirmişti.
Devamını OkuYeşilçam denince akla gelen ilk isimlerden biri Filiz Akın’dır. Onun beyazperdede canlandırdığı zarif, güçlü ve modern kadın figürleri, Türk sinemasında estetik ve asaletin simgesi haline gelmiştir. Dönemlerin ruhuna uygun karakterlerle izleyicinin karşısına çıkan Akın, yalnızca oyunculuğuyla değil, hayat duruşuyla da saygı duyulan bir isim olmuştur.
Devamını OkuTürk televizyon ve sinema tarihinde izler bırakan isimlerden biri olan Osman Sınav, yalnızca bir yönetmen değil, aynı zamanda anlatımıyla seyirciyi kendine çeken bir hikâye ustasıdır. Kariyeri boyunca unutulmaz projelere imza atan Sınav, özellikle aksiyon ve drama türündeki başarısıyla tanınmaktadır.
Devamını OkuFenerbahçe kendini de yönetimi de ateşe attı. Samsunspor karşısında hem de Kadıköy'de 0-0 berabere kalarak Galatasaray'a altın tepside şampiyonluk fırsatı sundular. Galatasaray'ın 2 gün önce Antalyaspor'u kendi evinde 4-0 mağlup ettiği maçın ardından reaksiyon bu mu olmalıydı?
Devamını OkuFenerbahçe'nin bay geçtiği haftada kayıp yaşamak istemeyen Galatasaray yine Osimhen'e sarıldı. Alanyaspor deplasmanından 2-1'lik skorla çıkan sarı-kırmızılılarda galibiyet golü yine ondan geldi. Osimhen atmaya devam ettikçe kuşkusuz Dursun Özbek'in üstündeki baskılar da artıyor.
Devamını OkuDerbinin ardından takımların nasıl reaksiyon vereceğini çok merak ediyordum. Fenerbahçe beni şaşırtarak evinde Antalyaspor'u 3-0 gibi net bir skorla geçti. 30 dakikada işi bitiren sarı-lacivertlilerde Mourinho, kendilerine göre güçsüz ekiplere karşı nasıl bir oyun oynaması gerektiğini çözmüşe benziyor.
Devamını OkuFenerbahçe'nin şampiyon olmak istiyorsa kesin olarak puan alması gereken bir Galatasaray maçı geride kaldı. Kaldı kalmasına ama taraftarlar ne oyundan ne de skordan memnun! İki takım da sahaya beraberlik için çıkmış gibiydi.
Devamını OkuFutbol kaliteli oyuncularla oynanır sözünün en büyük örneği Osimhen diyebiliriz. Rize deplasmanından takımını yine ipten aldı. 2-1'lik galibiyette takımının gollerini atan Nijeryalı golcü için taraftarlar imza kampanyası başlatacakmış. Bonservisine 75 milyon Euro verilir mi? Tartışılır. Hele ki Türkiye Ligi için çok daha fazla tartışılır. Ben bu tartışmalardan sıyrılıp sezon sonuna kadar Osimhen'i izlemeyi tercih edeceğim.
Devamını OkuCopyright © MYNET A.Ş. Telif Hakları MYNET A.Ş.'ye Aittir.