İşte o sözler;
MEYVESİNİ YEMEYE ÇALIŞTINIZ
SEVGİLİ hocam... 2-0 kazandığımız Kosova maçından sonra düzenlediğiniz basın toplantınızı dikkatle izledim. Ve, “Yine yaptı yapacağını” dedim. İki uçlu mesaj vermeyi ve sonra bunu kullanmayı o kadar çok seviyorsunuz ki... Önceki gün de daha önce verdiğiniz mesajların meyvesini yemeye çalıştınız, ama olmadı.
TAM TERSİNİ SÖYLÜYORSUNUZ
2 ay önce çocuklara dair söylediklerinizi inkâr ettiniz. Oysa, “Kişisel bir problemim yok. Türk halkına yapılmış bir hata var. Özür makamı ben değilim. Kapımız, kendine bu formayı taşıma şerefine hazır ve istekli olan herkese açık” demiştiniz. Bizim bu sözlerden anladığımız, bu çocuklar Türk halkından özür dilemeli ki halk da onları affetsin. Ki siz de böylece onları yeniden Milli Takım’a çağırasınız... “Benim kişisel bir problemim yok” dediniz. Sizin hesabınızla, söz konusu futbolcular yüz kızartıcı bir suç işlemişlerdi, ancak önceki gün bunun tam tersini söylüyorsunuz!
GEREKENİ YAPTIM DEDİNİZ
Arda’nın araması... Şu çok önemli: Arda, Emre’yi aradı da Emre mi telefonu size verdi, yoksa Emre, Arda’yı arayıp telefonu bir bahaneyle mi size verdi? Doğrusu; Emre’nin Arda’yı arayıp bir şekilde telefonu size vermesidir. Unuttuklarınızdan bir diğeri de şu: “Gerekeni yaptım” dediniz.TFF Başkanı Yıldırım Demirören ise, A Spor’da, “Hoca istifa etmedi sadece ‘G.Saray ile ismim anılıyor, dikkate almayın’ dedi. Biz de ‘Yolumuza devam ediyoruz’ dedik kendisine” dedi.
İŞİNİZE YARAMADI DEĞİL
BU futbolcuları teknik olarak değil de, bilmediğimiz bir suçtan almadığınızı ima etmiştiniz. Yine o canlı yayında Sayın Demirören ise, herhangi bir disiplin sorunu olmadığının; Arda ve arkadaşlarının sadece teknik gerekçelerle kadroya alınmadığının, sizin tarafınızdan söylendiğini açıkladı. (Gerçi bu söylem, son basın toplantısında lafı çevirme adına işinize yaramadı değil!) TÜRKİYE-Kosova maçında kadroya yeniden çağrılan oyuncuların verdiği elektrik sorunların aslında çözülmediğini ortaya koyuyordu.
RIEKERINK RAHAT OLSUN DEDİNİZ
Riekerink’in için rahat olsun. Ben bir hoca görevdeyken orayla asla görüşmem”dediniz. Şu an yeri değil, fakat ben bunun böyle olmadığını da çok iyi biliyorum;geçmişte yaptıklarınızdan!
CEVAP HAKKINA SAHİBİM
BASIN toplantınızda sizi eleştirenlere (bir elin parmağını geçmez bunlar) bir gönderme yaptınız. Eleştirenlerden biri de ben olduğum için üzerime alındım. (Hocam yine, “Kimsenin ismini vermedim, niye üzerine alındın” diyebilirsiniz. Basın toplantısında Arda’nın ismini de hiç anmadığınızı söylediniz. Evet, siz adını vermeseniz de o kişinin Arda olduğu bizzat sizin Arda ile telefonda konuştuğunuzu açıklamanızla teyit edildi. Yani isim verseniz de kimi kast ettiğiniz anlaşılıyor ve ben de üzerime alınıyorum.) Dolayısıyla cevap hakkına sahibim.
AİLEM ÖĞRETTİ
‘Hoca-öğrenci’ olarak milli takımlarda birlikte çalıştık. Ben hep eşofmanlıydım. Üzerimde ilikleyecek bir ceketim yoktu!. Ama dışarıda karşılaştığımızda sadece siz değil, benden ayca büyük olanlara karşı da ceketimi her zaman ilikledim. Çünkü bana bunu ailem ve Anadolu öğretmiştir.
CEKETİMİ ALIP ÇIKMAZDIM
HİÇBİR zaman makam peşinde koşmadım. Birilerine pozisyon hazırlama çabasına da girişmedim. Hatırlarsanız, siz Milli Takım’a hoca olduğunuzda ben tüm Milli Takımlardan Sorumlu Genel Koordinatör’düm. Makamın şaşasına kapılsaydım, oradan istifa ederek, ceketimi alıp çıkmazdım. Bugün de birilerine pozisyon hazırlamak için uğraşmıyorum. Yani hocam, topu yine taca atıyorsunuz! Tüm yukarıda yazdıklarımı hem bir hatırlatma hem de bilgi amacıyla Türk halkına tekrardan sunuyorum.
İMPARATOR HİKAYESİ
HOCAM bir hikaye vardır. Siz de bilirsiniz; çok meşhurdur çünkü: İmparatorun biri, dünyada eşi benzeri olmayan bir elbise ister. İmparatorluğun her yerinden terziler gelip, elbiselerini sunar, fakat imparator hiçbirini beğenmez. Derken bir gün, bir başka terzi çıkagelir ve “Size muhtaşem bir elbise diktim imparatorum” der. İmparator, şaşkınlıkla bakar ve “Hani, elbise nerede” diye sorar. Terzi de bunun üzerine, “Burada efendim. Bu elbiseyi sadece çok akıllı insanlar görür” diye cevap verir. İmparator, çaresiz, “Muhteşem bir elbiseymiş. Hadi bana giydir” der.
AYNANIN KARŞISINA GEÇİN
Terzi, hemen imparatoru soyar ve olmayan elbiseyi varmış gibi ona giydirir! ‘Muhteşem elbisesi’yle sokağa çıkan imparator, halkını selamlar. Ancak bir müddet sonra insanların kendisine gülmeye başladıklarını görür. Derhal şatosuna döner ve bir aynanın karşısına geçer. Evet, gerçek çırılçıplak karşında durmaktadır: İmparator çıplaktır! Demem odur ki sayın hocam, siz de aynanın karşısına geçip bir bakın..