MAGAZİN

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Türküleri kaldı yadigar

UNESCO'nun 'yaşayan insan hazinesi' ilan ettiği Neşet Ertaş'ın türkülerine Kültür Bakanlığı ne zaman sahip çıkacak?

Türküleri kaldı yadigar

Türk halk müziğinin ünlü ozanı, yorumcusu ve de hep hatırladığımız ünvanıyla 'Bozkırın tezenesi' Neşet Ertaş'ı geçen yıl 25 Eylül'de kaybetmiştik. Ertaş, Çarşamba günü (25 Eylül) , ölümünün birinci yılında, vasiyeti üzerine Kırşehir'de Bağbaşı Mezarlığı'ndaki babasının ayak ucunda yer alan mezarında anılıyor.

Ona ister "Kırşehir abdalı" diyelim, ister "Türkü baba".. O her zaman yürek titreten, dilden dile dolaşan türkülerin önderi oldu, sesi oldu, yaratıcısı oldu. Babası saz ustası Muharrem Ertaş, annesi Döne Hanım'dı ve onların ilk çocuğu olarak da Orta Anadolu bozkırlarının tam da göbeğinde, 1938'de Tırtıllar'da (Kırşehir) doğdu. Annesini çok küçük yaşta yitirdiği bu köyde yaşadı, çocukluğu orada geçti. İlkokul yıllarında önce keman, sonra bağlama çalmaya başladı. Babası Muharrem Ertaş'la birlikte yörenin düğünlerinde sazıyla çalıp sesiyle türküler söylemeye başladı. 1950'li yılların sonunda İstanbul'a gelerek ilk plağını 'Neden Garip Garip Ötersin Bülbül' adıyla babası Muharrem Ertaş'a ait bir türküyle çıkardı. Halk tarafından çok beğenilen bu plağın ardından, kaset ve halk konserleri devam etti. Pek çok ünlü sanatçı onun türkülerini okudu. O ünlü sanatçılar arasında Cem Karaca, Selda Bağcan, Barış Manço, Ajda Pekkan da vardı. İkinci plağı 'Gitme Leyla' ile türkülerin peşinde koşmaya devam etti. Daha sonra Ankara'ya yerleşen sanatçı, yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle kardeşinin daveti üzerine Almanya'ya gitti. Çocuklarının eğitimi ve sanatsal çalışmalarından dolayı uzun süre Almanya'da kaldı. 2000 yılında İstanbul'da verdiği konserle sahne hayatına tekrar geri döndü. Süleyman Demirel'in Başbakanlığı döneminde kendisine sunulan 'Devlet sanatçısı' ünvanını, "Hepimiz bu devletin sanatçısıyız, bu sıfat bana ayrımcılık gibi geliyor" diyerek geri çevirdi. Halkın desteğini her zaman arkasına alan Neşet Ertaş, kısa süre içinde bir efsane oldu. UNESCO tarafından 'yaşayan insan hazinesi' kabul edilen sanatçı, 25 Nisan 2011 tarihinde İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuarı tarafından fahri doktor ödülüne layık görüldü. Neşet Ertaş türkülerinden bazıları şunlardır: 'Ah Yalan Dünya', 'Al Yanak Allanıyor', 'Aman Dünya Ne Dar İmiş', 'Bahçada Gül Ağacı', 'Canana Doyulur mu?', 'Gönül Dağı', 'Hata Benim Günah Benim', 'Hapisanelere Güneş Doğmuyor', 'Kaşların Karasına', 'Kendim Ettim Kendim Buldum', 'Köprüden Geçti Gelin', 'Sevda Olmasaydı', 'Neredesin Sen', 'Zülüf Dökülmüş Yüze'.
NEŞET USTA İÇİN NE DEDİLER?
Selda Bağcan: "Hayatı acılar içinde geçti ama alanında tekti. Üzgün gitti, hayata kırık gitti. O çok değerli bir ozandı, nur içinde yatsın."
Sabahat Akkiraz: "Hepimizin ustasıydı. Onun gibi çalan söyleyen bir değerimiz yoktu."
Edip Akbayram: "Yeri asla doldurulamayacak bir büyük ustaydı. Güzel türkülerini okuma şansına sahip oldum. Kültür Bakanlığı, mutlaka Neşet Ertaş koleksiyonuna sahip çıkmalıdır."
Musa Eroğlu: "Onun yakın dostuydum ve bütün hayatını biliyorum. Biz ona sahip çıkamadık. Kendi kişisel becerisiyle zorla kazandığı erdeme sahip olduk sadece."

sözcü

Vitrin


En Çok Aranan Haberler