MAGAZİN

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

'Özgürlüğüm sınırlanamayacak kadar derin'

Zeki Demirkubuz'un Kor filmindeki oyunculuğuyla tüm ekibi kendine hayran bırakan Maral Büyüksaraç meğer medya dünyasına 1 yaşındayken adım atmış.

Büyükbabası Mazhar Büyüksaraç Bizimkiler dizisinin sponsoruyken torunu Maral'ı da diziye dahil ettiriyor. O zaman minik sevimli bir kız Maral,şimdi 17 yaşında esmer bir prenses gibi. Onunla neler yapmak istediklerini ve yaşamını konuştuk .

Son röportajımızdan sonra Maral'ı ilk kez görüyorum. Yüzünde hiç makyaj olmamasına rağmen çok güzel, düz bir spor ayakkabıya inat uzun bacak boyu ve dalgalı saçları yine cool görüntüden ibaret. Fakat deri ve saten merakı başlamış, bu kez Maral Büyüksaraç'ı daha sakin ve dingin görüyorum. Sadece sigarayı bırakamadığından yakınıyor. Zeki Demirkubuz dediğimiz an gülmeye başlıyor, filme nasıl dahil olduğunu duysanız çok şaşırırsınız. Daha kendine güvenli, heyecanından bir şey yitirmemiş pek, insanlarla ve gazetecilerle ilgili sorunlarını çözmüş. Eklemeden duramayacağım karşımda bilmiş bilmiş konuşan 17 yaşındaki bu kız, bir çok ülke gezmiş, tüm dünya ülkeleri ve şehirleri hakkında bilgisi var. Daha da açacağı çok sayfa var. Her sabah içtiği şekersiz değişik bir karışımı olan kahve bardağını tutuşundan, saçlarını savurmasının bile değiştiğini anlatıyor. Arko markasının yüzü olan Maral şu an şehrin dört bir yanında billboard'ları süslüyor. Türkiye'de yaşamadğını söyleyen esmer güzel, "set olmasa hiç gelmem belki de" diyor. Onu inciten bir çok şey varmış bu ülkede "Duygularıma hükmetmeyi sevmiyorum, kendi davranışlarıma da neden ve derin anlamlar yüklemeyi istemiyorum" diyerek belki de en farklı röportajı verdiğini ekliyor bu defa. Yeni Maral'ı ben çok sevdim bakalım siz sevecek misiniz?

Haftasonu dergisinin anketinde Türkiye'nin en güzel kızlarından seçilmişsin. Sence sende sayılı güzellerden misin?

- Bilmem,hiç düşünmedim öyledir ya da değildir diyemiyorum.

"PARA NASIL HARCANIR BİLMEM"

Medyada yer almaktan niye bu kadar şikayetçisin, seni üzen nedir?

- Sevmiyorum, kime ne benden? Benim hayatımdan. Bilmeleri gerekenleri bilmez iken başka şeyleri öğreniyorlar.

Eğer oyuncu olmasaydın da cemiyette yazılacaktın, bu kez de aile seni ünlü kılacaktı?

- Galiba öyle bir durum var.

Piyano kariyerin var iken neden ısrarla oyunculuk?

- Çocukken hayatımı hep planlardım, titiz bir çocuktum, ama herşeyi de yaşardım. 15'ime basınca sıkıldım birşeylerden. Cihangir'de yalnız yaşamaya başladım 6 ay sonra bu da tatmin etmedi. Annemin yanına New York'a gittim, Soho'da yaşamaya başladım. Profosyonel olarak 12 yaşından bu yana Yıldız Kenter'le tiyatro sahnesindeydim, hiç sinema ya da dizi teklifi almamıştım. Tam Soho'da yaşarken Şerif Gören'den teklif geldi. Ben hep Türkiye'den kaçtım, şahsen oyuncu olmasaydım da pek başarılı bir iş kariyerim de olmazdı. Çok salaş yaşıyorum, evim felan çok dağınıktır. Para nasıl harcanır bilmem, çok olduğundan değil, benim disipsizliğimden, kendimi iyi tanıyorum.

Şerif Gören'den teklif aldın sonra?

- Türkiye'ye geldim, herkes çok şaşkın, nasıl güvendin de bu rolü bu kıza verdin diye sordular Şerif hocaya devamlı. Kimse güvenmiyordu bana. Meral Okay ve Yusuf Kurçenli haricinde. Onlar bana çok inandılar. Müşfik Kenter bana çok emek verdi. Set sonrası ben yine New York'a döndüm tabi inadım inattır. (Gülüyor)

Neden hep Türkiye'den kaçtın ?

- Baksanıza herkes mutsuz, ben Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olduğu dönem Soma'dan kendisine mektup yazmıştım. Cevap gelmemesi değil okuduğundan bile şüpheliyim.
Maden kazası zamanı değil mi?

- Evet. Babamla birlikte ordaydık. O nasıl bir acı, nasıl bir önlemsizlik. Yine geçen ki maden kazası olayını da duydum. Yazık, çok yazık neye biliyor musunuz, bu ülkede böyle maden sahiplerine verilen bu gelişi güzel imzalı bir kaç kağıt parçasıyla çalıştırdığı o işçilere vermediği gram kadar değerle yediği ekmeğe, bir ekmeği bile haketmiyorlar iken.

Sen Londra'da plak ve kitap üzerine bir yer işletiyordun?

- Aaa! Evet bak bu ilk kez bir röportajımda soruluyor. Orası kapalıydı. Annemin ailesinden kalma bir yer. Bir dönem kapatılmıştı. Daha sonra teyzem Belgin Dinmez yeniden yoğun uğraşlar sonrası açtırmıştı. Orayı dedem benim üzerime yaptırmıştı. Ama Londra'da devamlı yaşayacak param yok. Bütçe geliri zaten teyzeme gidiyor çünkü o orada yaşıyor onun daha çok ihtiyacı var.

Sen hiç gitmiyor musun?

- Gitmez olur muyum? Devamlı olmasa da gidiyorum. Orası benim. Zaten bir süre sonra Soho'daki evi oraya taşıyacağım.
**"ZEKİ DEMİRKUBUZ'LA YOLDA TANIŞTIM"

Zeki Demirkubuz'un projesine nasıl dahil oldun?**
- Herkesi arayıp "Alo yaa sende Zeki'nin telefon numarası var mı?" diyordum. Onlar da bana Zeki kendi oyuncusunu kendi seçer boşa uğraşma diyorlardı. Ben tabi buna rağmen durmadım, numarayı buldum ve günde on defa aradım. Tabi bu uğraşlar boşa, yine Zeki beni gördü yine o aradı. Kurallarının dışına asla çıkmıyor.

Sonra ne oldu?

- Ben yol kenarında sigara içiyorum, gelen geçen evsizler de benden sigara istiyor, bende veriyorum, karşı cafede oturuyormuş arkadaşlarıyla, "aptal mı bu kız gelen geçene sigarasından veriyor" demiş, masada ortak arkadaşlarımızdan Erdem de benden bahsetmiş. Anlayacağınız yolda tanıştık.

Nasıl yani, yolda her isteyene sigara mı veriyordun?

- Evet. (Gülüyor)

**"HERKESİN HAYRANI OLDUĞU KİŞİLERLE AŞK YAŞIYORUM"

Hep marjinal kadın rollerindesin? Oysa cici ve sevimli kız havan var?**
- (Gülüyor) Hep eleştirilirim, hakkımda biri iyi bir şey söylediğinde şaşırıyorum, niye çünkü çok alkol ve sigara tüketiyorum, sevişme sahnelerinde oynuyorum ve herkesin hayranı olduğu kişilerle aşk yaşayıp ayrılıyorum, net konuşulursa bundan ibaret. İşte ben bunların birini önemsemiyorum. Babama göre ben bir Türk kadını değilim, bana öyle söylüyor. Egolarım hiç yoktur. Saçlarımı dağıtırım felan güzel olmak için değil çirkin olmak için uğraştığım oluyor.

Bir ilişkiye nasıl başlıyorsun ?

- Her gün en az 5 kişi benimle tanışmak için uğraşıyor ve tuhaf olan bu kişiler benim arkadaşlarımın hayran olduğu kişiler olunca çevrede nefret edilen kız ben oluyorum. Tabi ben de birileriyle tanışmak istiyorum ama hiç reddedilmedim. Kiminle tanışmak istediysem, benimle zaman geçirmekten keyif aldı.

Var mı şu kişiyi ben tavladım, beni de şu kişi tavladı dediğin?

- Berent Akdemir, benimle tanışmak için bir buçuk yıl beklemişti. Tam ilişkimiz başladı ayrılmak zorunda kaldık. Ama ayrılma günümüze kadar birbirimizin isimlerini vucutlarımıza dövme yaptırmıştık bile. Nurettin Hasman'la da bir yaz tanıştık, yine o da benim dikkatimi çekmek için resmen taklalar atmıştı. Ama o benim hayatımda farklı bir yerdedir. Raif Dinçkök, onunla da ben tanışmak istemiştim. Berent'ten sonra aşık olduğum ikinci kişide Raif oldu. Onsuz uyuyamıyordum bile. Cem Yılmaz'layken kim kimi tavladı pek belli değildi. Ama onunla bir yıldan uzun süre birlikte olsaydık, ondan ayrılmakta çok zorlanırdım.

Neden?

- Ben Cem'leyken onu hiç bunaltmıyordum, o bana devamlı jazz plaklar getiriyordu. Biz ayrıldığımız dönem benim golden köpeğim ölmüştü. Gecelerce uyamıyordum, gece bana gelip ilgilenirdi, salonda koltukta uyurdu. Sabah ise hiç birşey olmamış gibi giderdi.
Durum öyle olunca çok kıskanılan da sen oluyorsun?

- Ee ben biriyle birlikte olmaya başladığımın ikinci günü kadınlar o kişiye saldırıyor. İnanın basına yansımayan ilişkilerim daha çok kıskanılıyor, yolda görenler, çevremdeki kişiler Maral bu kişiyle birlikteyse bir bildiği vardır diyorlar, ben garantisini veriyorum yani. Nedense benimle birlikte olduğum erkeklere daha çok talep var.
**"KENDİMİ DEŞİFRE ETMEYİ SEVMİYORUM"

Sen istememene rağmen devamlı muhabirler seni çekti ve çeşitli şekillerde yazdı. Bazen çok üstüne geldikleri de oldu, ama hiçbir zaman hiçbir bir yere bir açıklamada bulunmadın!**

- Siz yolda yürürken biri geliyor ve sizin fotografınızı çekiyor, sonra birşeyler yazıyor bu haber oluyor. Bundan nasıl zevk alabilirim ki, ama doğru da bu gelin bunu yapın diyemiyorum. Çünkü onlar yine işine geleni yazıyor.

Herkesin merak ettiği soru şuan bir sevgilin var mı?

- Kendimi deşifre etmeyi sevmiyorum, gizli kalan birşeyler olmalı, bana ait hayatıma, ilişkilerime...
Venedik Film Festivali'ne katıldınız ekipçe, sen daha önce Cannes'a da gitmişsin doğru mu?

- Evet. EC Dil Okulu'nda okuduğum dönem ingilizcem çok akıcıydı, hatta Brad Pitt'le bir sette tanışmıştık. Aksanım her ülkenin diline çok kolay alışıyordu, ona herkes bunun çok zaman alacağını ve zor olduğunu söylemiş, bunun bir pratik olduğunu söyledim. 14 yaşındaydım. Cannes hatırası çok keyifliydi. Dilerim bu filmle de aday gösteriliriz.

En son Murat Küçük'ten gelen klip kızı olma teklifini geri çevirmiştin, her projeye atlamadığın gibi kolay kolay marka yüzü olmuyorsun. Şimdi şehrin Billboard'larında seni görüyoruz.

- Arko için uygun olduğumu biliyordum, aksi takdirde onu da geri çevirirdim. Normal hayatımda da fotoğraf çekilmeyi pek sevmem, fotojenik olduğumu bile bile. Katolog ve dergi kapakları bu tarz şeyler bana uzak.

Cildin çok beyaz ve pürüzsüz Arko'nun ilk teklifi Pelin Karahan'a gitmiş, şuanda hamile olduğu için geri çevirmişti.

- Evet.

Senin tarzında kişiliğini çok iyi yansıtıyor, sence sen nasıl birisin?

- Özgürlüğüm sınırlanamayacak kadar derin. Değerlerim maddiyata yüklü değildir, eğlenmeyi ve eğlendirmeyi bilirim. Ben kiminle birlikte olsam bana aşık oluyor, o zamandan sonra bende biraz etkilenmeye başlıyorum ama ilk atak genellikle bende olmuyor.

Ben seni ne zaman görsem sarılasım geliyor, bu birtek bende mi oluyor, başkaları da aynı şeyi söyledi mi hiç?

- Söyledi söyledi. Meryem Uzerli Tolga Çevik'in filminin galasındaydık. Sigara kardeşliği yaptım ona, sarılmak istedi felan. Daha çok erkek arkadaşlarım sarılmak ister. (Gülüyor)

Çok mu sigara, alkol tüketiyorsun. İnsanlar seni hep öyle tanıyor?

- Çok sık ve fazla değil. Bir mekanda arkadaşlarınla birşey içerken görülüyorsun ve o fotoğraf karesi herkesin hafızasına yerleşiyor, sanki biz hep ordayız ve içiyoruz. Bir de bize yeni lakap takıldı "Cihangir tayfası." İğreniyorum böyle lakaplardan gereksiz ve soğuk buluyorum.

Vitrin


En Çok Aranan Haberler