AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal, AK Parti Genel Merkezi'nde gerçekleştirilen Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin açıklamalarda bulunup soruları yanıtladı.
Toplantıda iç ve dış siyasi, ekonomik gelişmelere ilişkin değerlendirmeler yapıldığını dile getiren Ünal, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Mehdi Eker ve Ekonomi İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın gelişmeleri değerlendirdiklerini, MKYK'ya bu çerçevede bilgi sunduklarını söyledi.
Cumhurbaşkanlığı himayesinde 26 Ağustos 2017 Malazgirt kutlamalarının gerçekleştirileceğini anımsatan Ünal, "Bu kutlamalar tarihsel hafızamız açısından, tarih bilinci açısından son derece kıymetli. Çünkü milletler aidiyetleri, ortak değerleri ve tarihsel şuurlarıyla varlıklarını geleceğe taşıyabilirler. O yüzden tıpkı Çanakkale gibi... Çanakkale'nin Türk tarihindeki yeri ne kadar önemli ve kıymetliyse aynı şekilde Malazgirt de bu toprakların bize vatan olmasında çok büyük bir öneme, kıymete haiz." diye konuştu. Kutlamaların Türkiye'nin dört bir tarafından katılımla gerçekleştirileceğini ifade eden Ünal, tüm vatandaşları kutlamalara davet etti.
YÜZDE 48,6'YI ANLAMAK ADINA BİR ÇALIŞMA YÜRÜTÜYORUZ"
Ünal, 16 Nisan 2017 halk oylaması sonuçları üzerine Siyasi Hukuki İşler ve Ar-Ge Başkanlıklarınca yürütülen bir çalışmanın bugün MKYK'ya sunulmasının söz konusu olduğunu belirterek, şunları ifade etti:
"Biz aynı şeyi 2010 halk oylamasından sonra da yapmıştık. Yani o dönemde yüzde 42'yi anlamak için çok ciddi, hem bir saha araştırması hem de derinlemesine mülakatlarla yüzde 42'yi anlamak adına bir çalışma yapmıştık. Şimdi de aynı şekilde 80 milyonu kucaklayan bir merkez parti olarak yüzde 48,6'yı anlamak adına bir çalışma yürütüyoruz. Bu çerçevede Siyasi ve Hukuki İşler Başkanlığımızın bir sunumu ve Ar-Ge Başkanlığımızın da bir sunumu oldu."
"BU BİR NÖBET DEĞİŞİMİ VE BAYRAK YARIŞIDIR"
Kongre sürecinin devam ettiğini ve tüm siyasi partilerin kongre sürecinde yaşadığı normal değişikliklerin yaşandığını belirten Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İstifa eden il başkanlarımız oldu, istişare yoluyla istifa yolunu tercih ettiler. Bu arkadaşlarımızın hepsi onurlu bir şekilde görevlerini yapmışlardır. Özellikle karşılıklı yapılan görüşmelerde bu kararı kendileri almıştır. Bu arkadaşlarımız zor bir süreçte, 15 Temmuz gibi bir süreçte illerinde il başkanlığı yapmış, başarıyla bu süreci tamamlamışlardır. Bu arkadaşlarımıza da buradan teşekkür ediyoruz. Şurası bilinmelidir ki bu istifalar normal, 15 yıl içerisinde AK Parti'nin yenilenme ve bayrak değişimi sürecinin bir parçasıdır. Sadece şu kadarını söyleyeyim, AK Parti son iki yıl içerisinde 200'e yakın ilçe başkanını değiştirmiştir, yine 20'ye yakın il başkanını değiştirmiştir. Bu bir nöbet değişimi ve bayrak yarışıdır. Buradan birilerinin başka anlamlar çıkarması da doğru değildir."
Bir soru üzerine, 12 il başkanının değiştiğini ifade eden Ünal, "İstişareler devam ediyor. Dediğim gibi bu bir teşkilatlarda nöbet değişimi ve yenilenme sürecinin bir parçası. Siyasi partiler kongre sürecinde bu tür değişiklikler ve yenilenmeler yaşarlar." dedi.
"BUNLAR BİR NÖBET DEĞİŞİKLİĞİDİR"
Son iki yılda parti teşkilatlarında yapılan değişikliklere ilişkin bilgi veren Ünal, şunları kaydetti:
"Bundan sonraki süreçte de istişare yoluyla AK Parti kendi iç disiplini olan ve kendi iç disiplini içerisinde görev değişikliklerini sözünü ettiğimiz istişare kanalıyla sürdüren ve bu arkadaşlarımızın da bugün burada il başkanı olarak görev yapan bu arkadaşlarımız yarın başka bir yerde başka görevleri alacaklardır. Dediğim gibi... Biz her birimiz AK Parti hikayesinde bir nefer olarak her zaman çalıştık. Ben de AK Parti'de değişik kademelerde görev aldım ve bundan sonra bir nefer olarak AK Parti'de değişik kademelerde görev almaya devam edeceğiz. Yani bir il başkanımızın görev değişikliği sonucu o il başkanımızla ilgili herhangi bir şekilde bir disiplin suçu ya da bir itham asla söz konusu değil. Dediğim gibi bunlar bir nöbet değişikliğidir. Önümüzdeki günlerde de bu süreç devam edecek."
CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU'NUN ATLETLİ FOTOĞRAFI
Mahir Ünal, bir gazetecinin, Kılıçdaroğlu'nun Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasına tepki amacıyla Ankara'dan İstanbul'a yaptığı yürüyüş sırasında karavanda çekilen atletli fotoğrafına ilişkin dün akşam bir TV programında yaptığı açıklamaları nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine, "Dikkat çekici bir halkla ilişkiler faaliyeti olarak değerlendiriyorum. Daha önceki yürüyüşle bir bağlantı kurulup önümüzdeki kurultaya dönük de bir algı düzenlemesi aslında. Dolayısıyla dikkat çekici bir halkla ilişkiler faaliyeti ama başarılı bir halkla ilişkiler faaliyeti olarak görmüyorum. Çünkü adalet kurultayını bundan sonraki süreçte atlet kurultayıyla özdeşleştirmek de sanırım başarılı olmayan bir halkla ilişkiler faaliyetidir." ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu'nun atletle oturmasında herhangi bir sakıncanın olmadığını dile getiren Ünal, şöyle devam etti:
"Burada sakınca olarak gördüğümüz şey şudur; Bir siyasetçinin atletle fotoğraf çektirmesi başka bir şeydir. Bu vatandaştan, halktan birisi olmak demek değildir. Vatandaştan halktan birisi olmak demek, öncelikli olarak halkın yer sofrasına diz kırıp oturabilmektir. Ayakkabıyla eve girmek demek değildir. Yoksa atletle otururken 'Haberim yokmuş gibi çek' kıvamında bir poz vermenin bir tasarım olduğunu ve bu tasarımdan dolayı duyulan rahatsızlığın farklı kesimler tarafından dile getirilmesidir."
"KENDİ İRADESİYLE KONUŞSAYDI HDP BU DURUMDA OLMAZDI"
Ünal, bu tartışmanın uzatılmasından yana olmadıklarını da belirterek, Kılıçdaroğlu'nun kullandığı dil ve Türkiye'ye dönük ifadelerinin kendilerini hayal kırıklığına uğrattığını söyledi. Ünal şöyle konuştu:
"Eğer, siz devletin bir hukuki tasarrufunu rehin almak olarak değerlendiriyorsanız ve HDP'nin, PKK'nın diliyle konuşuyorsanız, Selahattin Demirtaş size sorulduğunda bu durumla ilgili verdiğiniz cevap Selahattin Demirtaş'ın bu süreçte bir ses efekti olduğunu göz ardı edip, aslında o ses efektinin arkasındaki asıl sesin Kandil olduğunu ve Kandil'den gelen sese cevap verir gibi cevap veriyorsanız, burada bir sorun var demektir. Eğer, Selahattin Demirtaş kendi sesiyle, kendi siyasetiyle, kendi iradesiyle konuşsaydı zaten bugün HDP'nin bu durumda olması söz konusu değildi. Siz bir taraftan Kandil'in sesiyle konuşacaksınız sonra hukuk devleti bunun gereğini yaptığında buradan başka anlamlar çıkaracaksınız."
Ünal, Kandil'in CHP'ye duyduğu bu ilgiye ana muhalefet partisinin cevap vermesi gerektiğini ifade etti.
"NE TÜRKİYE İLE NE DE ALMANYA İLE BİR İLGİSİ YOK"
Kırmızı Bülten ile aranan T-HKPC terör örgütü üyesi Erdoğan Akhanlı'nın İspanya'da gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılması, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in bu konuya ilişkin açıklamaları ve son dönemde Almanya ile yaşanan krize ilişkin değerlendirmesi sorulan Ünal, Akhanlı'nın bir "adi suçlu" olduğunu söyledi. Akhanlı'nın 2013 yılından itibaren kırmızı bültenle arandığını ve 2017'de İspanya'da gözaltına alındığını anımsatan Ünal, şunları söyledi:
"Bakıyorsunuz ki Sayın Merkel'in açıklamasıyla birlikte İnterpol, ilgili şahsı serbest bırakıyor. Açık kaynaklardan alınan bilgiye göre serbest bırakıyor. Burada sorulması gereken soru şu; Türkiye'nin bir adi suçluyla ilgili Interpol'e Kırmızı Bülten ile aranması yönünde talepte bulunması ve Interpol'ün de bu talebi değerlendirmesi son derece normal. Burada anormal olan, Merkel'in açıklamasından sonra Interpol'ün ilgili şahsı serbest bırakmasıdır. Dolayısıyla burada meselenin ne Türkiye ile ne de Almanya ile bir ilgisi yok. Burada konuşulması gereken Merkel'in açıklamasıyla İnterpol'ün bu tasarrufta bulunmuş olmasıdır."
"TÜRKİYE KARŞITLIĞI İÇ SİYASET MALZEMESİ"
Almanya ve Alman halkıyla bir sorun yaşamadıklarını vurgulayan Ünal, iki ülke arasında 200 yıllık bir ilişki süreci olduğunu dile getirdi.
Ünal, Almanya ile ilişkilerin gerilmesini ve oradaki vatandaşların herhangi bir şekilde bu gerilimden dolayı sıkıntı yaşamasını istemediklerini belirten Ünal, "Bugün eğer Alman siyasetçiler, Erdoğan, Türkiye karşıtlığını kendi iç siyasetlerinin bir malzemesi haline getiriyorlarsa ve bunun üzerinden de bir gerilim inşa ediyorlarsa ve buna karşılık da Türkiye kendisini savunma babında birkaç şey söylüyorsa bunun da yadırganmaması gerekir." değerlendirmesinde bulundu.
İki ülke ilişkilerinde öne çıkan olaylarla ilgili son iki yılı kapsayan kronoloji çalışması yaptırdığını anlatan Ünal, bu çalışmada Almanya'dan Türkiye'ye yönelik 50'nin üzerinde konunun yer aldığını aktardı.
Ünal, bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Türk pasaportu taşıyan ve oy kullanacak vatandaşlara yönelik sadece, "Bu Türkiye karşıtlığına karşı sessiz kalmayın ve Türkiye karşıtlığını kendi iç siyaset malzemesi haline getiren siyasetçilere sandıkta ders verin." ifadesini kullandığını anımsattı.
Bu açıklamada da son derece demokratik, siyasete ve seçime dönük bir dil kullanıldığını ifade eden Ünal, "Bunun üzerinden Türkiye bu kadar saldırıyı her şeyden önce hak etmiyor." dedi.
"CHP'DE GELİŞME VAR"
Ünal, bir gazetecinin, CHP sözcülerinin özellikle son dönemde 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili "öngörülen ama önlenemeyen darbe" gibi ifadeleri sıklıkla kullandıklarını hatırlatması üzerine de 15 Temmuz'un hemen ardından "tiyatro, kontrolü darbe" gibi söylemlerin CHP'nin dilinde "öngörülen fakat önlenmeyen darbe" şeklinde evrildiğini belirtti.
Ünal, şunları kaydetti:
"Aslında CHP'de gelişme var. Bunun bir darbe olduğunu öncelikle Cumhuriyet Halk Partisi kabullendi. Bunun FETÖ'cü bir darbe girişimi olduğunu CHP benimsedi. Bu açıdan bakıldığında bir gelişme bu. Ben buradan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na ve CHP'sine şunu söylemek istiyorum; 17-25 Aralık 2013'ten sonra bu ülkede devlet, paralel devlet yapılanması olarak isimlendirilen Fetullahçı Terör Örgütü ile ciddi bir mücadeleye girişmiştir."
Türkiye'nin 15 Temmuz gibi ciddi bir işgal girişiminden sonra bunu bertaraf etmek için ciddi bir çaba, emek, mesai ve zaman harcadığına vurgu yapan Ünal, hakim ve savcıların da bu süreçte büyük bir özveriyle darbe sonrası ortaya çıkan binlerce sanıklı bir davayı adil bir şekilde sürdürmenin mücadelesini verdiklerini hatırlattı.
"CHP BU YAPIYA KALKAN OLMUŞTUR"
Ana muhalefet partisinin hakim ve savcılarla uğraştığını belirten Ünal, onların meslek onuruna, meslek haysiyetine dönük, onları talimat almakla suçlayacak kadar ağır ithamlarda bulunulduğuna işaret etti. Ünal, şöyle dedi:
"Türkiye'nin güvenliği söz konusu olduğunda siyaset bir kenara bırakılır. AK Parti hiçbir şekilde Türkiye'nin güvenliği söz konusu olduğunda kendi siyasetini öne çıkarmaz. Dolayısıyla burada aslolan Türkiye'nin 15 Temmuz ile hesaplaşmasıdır. Türk yargısının 15 Temmuz ile hesaplaşması, FETÖ'yü ve FETÖ'cüleri yargılamasıdır. Bu yargılamayı hakimlerimiz, savcılarımız gerektiği gibi yaparken, neden ısrarla ana muhalefet partisi hakimlerimizin, savcılarımızın 'siyasetten talimat aldığı' gibi absürt bir iddiayı sürekli ortaya atıyor? Neden ana muhalefet partisi ısrarla 'Efendim gerçek darbeciler yargılanmıyor.' gibi bir iddiayı ortaya atıyor? Gerçek darbeciler yargılanıyor. 15 Temmuz gecesi bunlar suçüstü yakalandılar ve şu anda Türk yargısına hesap veriyorlar. Dolasıyla hiçbir şekilde lütfen kimse kimsenin kafasını karıştırmaya çalışmasın. Bu tehdit görüldüğü andan itibaren, bu sivil toplum örgütü görünümlü yapının maskesi düşüp paralel devlet yapılanması ortaya çıktığı andan itibaren AK Parti değil devlet bu yapıyla mücadele etmeye başlamıştır. Devlet bu yapıyla mücadele etmeye başladıktan sonra tuhaf bir şekilde Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'si bu yapıya kalkan olmuştur. Bizim söylediğimiz budur."
MERAL AKŞENER'İN 2019'DA ADAY OLMASI
Bir gazetecinin, "12 il başkanı istifa ettikten sonra dördü ile ilgili görevlendirme yapılmıştı. Kalan sekizi ile ilgili görevlendirme yapıldı mı?" sorusu üzerine Ünal, görevlendirmelerin görüşmeler, araştırmalar ve istişareler sonucunda yapıldığını, ilerleyen süreçte de görevlendirmelerin aynı şekilde devam edeceğini söyledi.
"Koray Aydın'ın, Meral Akşener'in 2019'da Cumhurbaşkanı adayı olacağını açıklamasına ilişkin ne söylersiniz?" sorusuna ilişkin ise Ünal, şunları kaydetti:
"Siyasetin gündemi kıymetlidir. O yüzden bir şey siyasetin gündemine geldiğinde o şeyin niteliğine ciddi anlamda bakmak gerekir. Bunlar düne kadar 'En iyi ülkücü biziz.' diyorlardı. Bugün 'En iyi merkez sağ biziz.' diyorlar. Yarın ne diyeceklerini, kimin yanında duracaklarını bilmiyoruz. Kimlerle ittifak kuracaklarını bilmiyoruz. Bunlar bir parti olsunlar, parti olduktan sonra muhatap alacak birileri bizim karşımızda olacak. Doğsunlar, emeklemeye başlasınlar, yürüsünler. Siyasette engel aşmak, siyasette kriz yönetmek, değişimi yönetmek kıymetlidir. Bakacağız, göreceğiz. Bizim şu anda bu hareketle ilgili değerlendirme yapmamız için çok erken."
Ünal, Koray Aydın'ın "FETÖ tarafından himayesine alındığını açıkladığın bir yapıya dahil olduysan bir şey değişti ki bu yapıya dahil oldun. O değişen şey nedir?" sorusuna cevap vermesi gerektiğini, bu konuda kamuoyunu bilgilendirmesi gerektiğini belirtti.
Ünal, bu tartışmanın uzatılmasından yana olmadıklarını da belirterek, Kılıçdaroğlu'nun kullandığı dil ve Türkiye'ye dönük ifadelerinin kendilerini hayal kırıklığına uğrattığını söyledi. Ünal şöyle konuştu:
"Eğer, siz devletin bir hukuki tasarrufunu rehin almak olarak değerlendiriyorsanız ve HDP'nin, PKK'nın diliyle konuşuyorsanız, Selahattin Demirtaş size sorulduğunda bu durumla ilgili verdiğiniz cevap Selahattin Demirtaş'ın bu süreçte bir ses efekti olduğunu göz ardı edip, aslında o ses efektinin arkasındaki asıl sesin Kandil olduğunu ve Kandil'den gelen sese cevap verir gibi cevap veriyorsanız, burada bir sorun var demektir. Eğer, Selahattin Demirtaş kendi sesiyle, kendi siyasetiyle, kendi iradesiyle konuşsaydı zaten bugün HDP'nin bu durumda olması söz konusu değildi. Siz bir taraftan Kandil'in sesiyle konuşacaksınız sonra hukuk devleti bunun gereğini yaptığında buradan başka anlamlar çıkaracaksınız."
Ünal, Kandil'in CHP'ye duyduyu bu ilgiye ana muhalefet partisinin cevap vermesi gerektiğini ifade etti.
- Erdoğan Akhanlı'nın İspanya'da gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılması
Kırmızı Bülten ile aranan T-HKPC terör örgütü üyesi Erdoğan Akhanlı'nın İspanya'da gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılması, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in bu konuya ilişkin açıklamaları ve son dönemde Almanya ile yaşanan krize ilişkin değerlendirmesi sorulan Ünal, Akhanlı'nın bir "adi suçlu" olduğunu söyledi. Akhanlı'nın 2013 yılından itibaren kırmızı bültenle arandığını ve 2017'de İspanya'da gözaltına alındığını anımsatan Ünal, şunları söyledi:
"Bakıyorsunuz ki Sayın Merkel'in açıklamasıyla birlikte İnterpol, ilgili şahsı serbest bırakıyor. Açık kaynaklardan alınan bilgiye göre serbest bırakıyor. Burada sorulması gereken soru şu; Türkiye'nin bir adi suçluyla ilgili Interpol'e Kırmızı Bülten ile aranması yönünde talepte bulunması ve Interpol'ün de bu talebi değerlendirmesi son derece normal. Burada anormal olan, Merkel'in açıklamasından sonra Interpol'ün ilgili şahsı serbest bırakmasıdır. Dolayısıyla burada meselenin ne Türkiye ile ne de Almanya ile bir ilgisi yok. Burada konuşulması gereken Merkel'in açıklamasıyla İnterpol'ün bu tasarrufta bulunmuş olmasıdır."
Almanya ve Alman halkıyla bir sorun yaşamadıklarını vurgulayan Ünal, iki ülke arasında 200 yıllık bir ilişki süreci olduğunu dile getirdi.
Ünal, Almanya ile ilişkilerin gerilmesini ve oradaki vatandaşların herhangi bir şekilde bu gerilimden dolayı sıkıntı yaşamasını istemediklerini belirten Ünal, "Bugün eğer Alman siyasetçiler, Erdoğan, Türkiye karşıtlığını kendi iç siyasetlerinin bir malzemesi haline getiriyorlarsa ve bunun üzerinden de bir gerilim inşa ediyorlarsa ve buna karşılık da Türkiye kendisini savunma babında birkaç şey söylüyorsa bunun da yadırganmaması gerekir." değerlendirmesinde bulundu.
İki ülke ilişkilerinde öne çıkan olaylarla ilgili son iki yılı kapsayan kronoloji çalışması yaptırdığını anlatan Ünal, bu çalışmada Almanya'dan Türkiye'ye yönelik 50'nin üzerinde konunun yer aldığını aktardı.
Ünal, bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Türk pasaportu taşıyan ve oy kullanacak vatandaşlara yönelik sadece, "Bu Türkiye karşıtlığına karşı sessiz kalmayın ve Türkiye karşıtlığını kendi iç siyaset malzemesi haline getiren siyasetçilere sandıkta ders verin." ifadesini kullandığını anımsattı.
Bu açıklamada da son derece demokratik, siyasete ve seçime dönük bir dil kullanıldığını ifade eden Ünal, "Bunun üzerinden Türkiye bu kadar saldırıyı her şeyden önce hak etmiyor." dedi.
- "Bunun FETÖ'cü bir darbe girişimi olduğunu CHP benimsedi"
Ünal, bir gazetecinin, CHP sözcülerinin özellikle son dönemde 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili "öngörülen ama önlenemeyen darbe" gibi ifadeleri sıklıkla kullandıklarını hatırlatması üzerine de 15 Temmuz'un hemen ardından "tiyatro, kontrolü darbe" gibi söylemlerin CHP'nin dilinde "öngörülen fakat önlenmeyen darbe" şeklinde evrildiğini belirtti.
Ünal, şunları kaydetti:
"Aslında CHP'de gelişme var. Bunun bir darbe olduğunu öncelikle Cumhuriyet Halk Partisi kabullendi. Bunun FETÖ'cü bir darbe girişimi olduğunu CHP benimsedi. Bu açıdan bakıldığında bir gelişme bu. Ben buradan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na ve CHP'sine şunu söylemek istiyorum; 17-25 Aralık 2013'ten sonra bu ülkede devlet, paralel devlet yapılanması olarak isimlendirilen Fetullahçı Terör Örgütü ile ciddi bir mücadeleye girişmiştir."
Türkiye'nin 15 Temmuz gibi ciddi bir işgal girişiminden sonra bunu bertaraf etmek için ciddi bir çaba, emek, mesai ve zaman harcadığına vurgu yapan Ünal, hakim ve savcıların da bu süreçte büyük bir özveriyle darbe sonrası ortaya çıkan binlerce sanıklı bir davayı adil bir şekilde sürdürmenin mücadelesini verdiklerini hatırlattı.
Ana muhalefet partisinin hakim ve savcılarla uğraştığını belirten Ünal, onların meslek onuruna, meslek haysiyetine dönük, onları talimat almakla suçlayacak kadar ağır ithamlarda bulunulduğuna işaret etti. Ünal, şöyle dedi:
"Türkiye'nin güvenliği söz konusu olduğunda siyaset bir kenara bırakılır. AK Parti hiçbir şekilde Türkiye'nin güvenliği söz konusu olduğunda kendi siyasetini öne çıkarmaz. Dolayısıyla burada aslolan Türkiye'nin 15 Temmuz ile hesaplaşmasıdır. Türk yargısının 15 Temmuz ile hesaplaşması, FETÖ'yü ve FETÖ'cüleri yargılamasıdır. Bu yargılamayı hakimlerimiz, savcılarımız gerektiği gibi yaparken, neden ısrarla ana muhalefet partisi hakimlerimizin, savcılarımızın 'siyasetten talimat aldığı' gibi absürt bir iddiayı sürekli ortaya atıyor? Neden ana muhalefet partisi ısrarla 'Efendim gerçek darbeciler yargılanmıyor.' gibi bir iddiayı ortaya atıyor? Gerçek darbeciler yargılanıyor. 15 Temmuz gecesi bunlar suçüstü yakalandılar ve şu anda Türk yargısına hesap veriyorlar. Dolasıyla hiçbir şekilde lütfen kimse kimsenin kafasını karıştırmaya çalışmasın. Bu tehdit görüldüğü andan itibaren, bu sivil toplum örgütü görünümlü yapının maskesi düşüp paralel devlet yapılanması ortaya çıktığı andan itibaren AK Parti değil devlet bu yapıyla mücadele etmeye başlamıştır. Devlet bu yapıyla mücadele etmeye başladıktan sonra tuhaf bir şekilde Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'si bu yapıya kalkan olmuştur. Bizim söylediğimiz budur."
Copyright © MYNET A.Ş. Telif Hakları MYNET A.Ş.'ye Aittir.