Muhtemelen daha önce birçok yerde insanlar arası iletişimin %93'ünün sözsüz olduğunu okumuşsunuz ya da duymuşsunuzdur. Kelimlerle aramız ne kadar iyi olsa da, söz cambazlığında ve tatlı dilde sınır tanımasak da iletişimin başlangıcı görseldir. O yüzden ilk görsel intibamızın pozitif olması bizi iletişimde 1-0 önde başlatır. Böylelikle karşımızdaki insanlara sözlerimizi daha rahat dinletebiliriz. Karşımızdakilerin görsel ilgi odağı olmak onları etkilemek, yönlendirmek ve manipüle etmek için elimizdeki en güçlü kozdur desek, abartmış olmayız.
Manipülasyonu olumsuz olarak algılamayın. Çünkü güncel hayatımızda veya iş yerlerimizde kendiniz hakkında olumlu bir etki bırakmak için ister istemez karşımızdaki insanları manipüle etmek zorunda kalabiliyoruz. Bu manipülasyon karşınızdaki insanı kandırmak için değil onun güvenini kazanmak ve doğru bir iletişim kurmak içindir. Siz ne kadar zeki, aklı başında ve iyi bir insan olsanız da istemeden karşınızdaki kişide bırakacağınız olumsuz bir etki veya kaba bir davranış tüm ilişkinizi hiç istemediğiniz yönlere sürükleyebilir. Bunun olmaması için de beden dilimizi daha doğru ve kontrollü kullanmamız, daha zarif ve dikkatli olmamız gerekir.
ABD'de yapılan bir araştırmada kötü ve yanlış duruşun iş görüşmelerinde en sık yapılan hataların neredeyse %30'unu oluşturduğu ortaya çıktı. Karşımızdaki kişiyi kendine güvenen, ne yaptığını ve ne dediğini bilen bir insan olmaya ikna etmek için öncelikle duruşumuzu düzeltmemiz gerekiyor. Bunun için ne kendimizi çok kasıp dimdik, tabiri caizse baston yutmuş gibi ne de fazla gevşek bir görüntü vermeliyiz. Hayatımızda birçok alanda olduğu gibi iletişim kurarken duruşumuzu bu iki uç nokta arasında dengelemeliyiz.
Ne güzel bir sözdür gözler ruhun aynasıdır... İnsanlarla göz teması kurmanız hem onlardan saklayacak bir şeyiniz olmadığınızı hissettirir ve karşınızdakine güven verir hem de karşınızdakileri dikkate aldığınızın göstergesidir.
Özellikle ilk tanışma veya karşılaşma anında karşımızdakilerin gözlerinin içine bakarak gülümsemek önemli. Bu jestimizle karşımızdaki insanı görmekten memnun olduğumuz mesajını veririz. Tabii ki pişmiş kelle gıbı sırıtmak yerine hoşunuza giden bir insan gördüğünüzde veya bir olaya şahit olduğunuzdaki memnuniyeti anlatan samimi bir gülümsemeyi tercih edin :)
Karşımızdaki insanı iyi gözlemleyip onun bazı hareketlerini ve sözlerini kopyalamak da karşımızdaki insana güven vermenin bir yoludur. İnsanlar sosyal çevresini oluştururken elinden geldiğince kendine yakın, kendine benzeyen insanları seçmeye, farkında olmasa da özen gösterir. Karşımızdaki insana ayna olmak da onların kendilerini bize yakın hissetmesini sağlar. Fakat karşımızdaki insanın hareketlerini kopyalarken dikkat etmemiz gereken husus, bunu kör göze parmak yapmamaktır. Bu sefer karşımızdaki kişi onunla dalga geçtiğimizi düşünebilir ve kaş yapayım derken göz çıkartma ihtimalimiz artıverir.
Eğer oturuyorsak, oturduğumuz koltukla oynamak veya diyalog sırasında masadaki objelerle ilgilenmek karşımızdaki için bir hayli rahatsızlık verici olabilir. Ayrıca oturuşmuzda da aynı ayakta duruşumuzda olduğu gibi ne fazla rahat ne de dimdik ve karşımızdaki insan üzerinde tahakküm kurmak ister bir pozisyon almalıyız. Aynı denge unsuru oturuşumuz için geçerlidir.
İnsanlar genellikle sosyal çevrelerinde daha zarif ve anlayışlı insanların bulunmasını tercih eder. Kabalık ve aksilik sağlıklı toplumlarda genellikle insanların toplumdan veya daha küçük sosyal çevrelerden dışlanmalarına neden olur. Zerafet doğuştan gelen bir şey değildir, hayatta birçok şey gibi zerafet de öğrenilebilir. Daha zerif, arzulanabilir ve başarılı bir insan olmak gibi bir niyetiniz varsa sizi Kişisel Gelişim ve Zarafet Uzmanı Gökhan Dumanlı'nın vidobu'daki İş Hayatında ve Sosyal Yaşamda Zarafet Eğitimi'ne davet ediyoruz. Eğitimden 29 Şubat-6 Mart arasında ücretsiz faydalanabilirsiniz.