Doğrusu benim için bu kare, moda tarihinin büyülü anlarından biri. Elbise sanki bir bulut parçasıydı, Diana ise gökyüzünden yere inmiş gibiydi. Sadece 10 saat için Prens Charles ile birlikte festivale katılan Diana en çok konuşulan ve haberi yapılan kişi olmuştu.

İngiliz kraliyet kadınlarını büyüleyici tasarımları ile sarıp sarmalayan Catherine Walker yine yapacağını yapmış ve Diana ile bütünleşen çok şık ve zarif bir elbiseye imza atmıştı.
Diana kırmızı halıda yürürken o gece sanki Akdeniz’in serin esintisini üzerinde taşımış gibiydi. Hatta Lady Di, adeta sinema tarihinden fırlamış bir “başrol kadını” gibiydi.
Elbiseyi tek başına düşünmeyin; Diana görünümünü Aquamarin ve elmastan oluşan avize küpeler ve yine elbiseye uyumlu bir bileklik ile tamamlıyordu. Prensesin boynundaki zarif mavi renkli şifon eşarp da elbisenin uçuş uçuş havasını taçlandırmıştı. Elbisesini ise gümüş renkli sade ayakkabıları ile kombinlemişti.
Ve işte Diana’nın hep sevdiğim yönü, bu elbiseyi yalnızca bir kez giymedi. Tıpkı gelini Catherine gibi iki yıl sonra bu parçayı tekrar sahneye çıkardı. Yani o da “bir prenses aynı elbiseyi iki kere giymez” tabusunu hiç umursamadı, 1989'daki Miss Saigon müzikalinin galasında elbiseyi tekrar giydi.
Sonrası mı? 1997’de Prenses'in trajik ölümünden sadece bir kaç ay önce elbise müzayedeye çıktı. 2013’te tam 132 bin dolara alıcı buldu. 2017'de elbise ölümünün 20. yıl dönümünü anmak için düzenlenen özel bir serginin parçası olarak Diana'nın eski evi Kensington Sarayı'nda sergilendi.

Gelelim hikâyenin gizli kahramanına: Bu tasarım, Grace Kelly’nin 1955 yapımı 'Kelepçeli Aşık' filminde giydiği o efsanevi mavi elbiseden ilham alınarak hazırlanmıştı. Ne gariptir ki, Grace Kelly'e seçimleriyle selam çakan Diana tıpkı onun gibi bir trafik kazasında hayatını kaybedeceğini bilmiyordu.
Benim gözümde bu mavi elbise, sadece bir kırmızı halı anısı değil. Moda tarihine yazılmış bir masal satırı. Ve ne mutlu ki, masallar hiç eskimiyor.