Başbakan Davutoğlu, "Son Avrupa Birliği-Türkiye Zirvesi'nde karar verdiğimiz şekilde, mart ayına kadar yasal düzenlemeleri yapmamız, mart ayında Avrupa Birliği'nin raporu yazması, daha sonra temmuz ayından itibaren ilk pilot uygulamaların başlaması, ekim ayında da vize muafiyetine tam geçişi sağlamamız lazım" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türk vatandaşlarının Schengen bölgesine vize muafiyetiyle girmesi hususuna ilişkin, "Ancak bir anlaşmayla hemen atılacak bir adım değil. Son Avrupa Birliği-Türkiye Zirvesi'nde karar verdiğimiz şekilde, mart ayına kadar yasal düzenlemeleri yapmamız, mart ayında Avrupa Birliği'nin raporu yazması, daha sonra temmuz ayından itibaren ilk pilot uygulamaların başlaması, ekim ayında da vize muafiyetine tam geçişi sağlamamız lazım. Önümüzde çok net bir takvim var" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, Çankaya Köşkü'nde, Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Avrupa Birliği (AB) Bakanı Volkan Bozkır, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve İçişleri Bakanı Efkan Ala ile bazı bürokratların da katıldığı "Avrupa Birliği (AB) Reform Eylem Grubu" toplantısının ardından, açıklamalarda bulundu.
Reform eylem grubunun 3'üncü toplantısını gerçekleştirdiklerini belirten Başbakan Davutoğlu, toplantının detaylarına geçmeden önce Hükümetin güvenoyu almasını müteakip takip ettikleri reform stratejisi bağlamında görüşlerini paylaşmak istediğini bildirdi.
Hükümet programının açıklanmasının ertesi günü Türkiye-AB zirvesini Brüksel'de gerçekleştirdiklerini ve bir gün sonra da güvenoyu aldıklarını anımsatan Davutoğlu, "Hükümet programımızın çerçevesini oluşturan kapsamlı bir eylem programımızı da dün açıkladık, kamuoyumuza. Bunu şunun için zikrediyorum, 1 Kasım seçimlerinden aldığımız büyük zaferin rehaveti içinde bir müddet bekleyelim, bir müddet seçim zaferini yaşayalım gibi bir düşünce içine girmedik. Genellikle eskiden hükümetler kurulur kurulmaz neredeyse bir kaç haftasını sadece tebrik ve kabuller alırdı. Biz de ise tebrik ve kabuller yerine, eylemler ve ortaya konulan pozitif gündem yer aldı" diye konuştu.
"Hükümetimizin zihninde çok açık ve net bir stratejik plan var" diyen Davutoğlu, "Bunların uygulanmasına dönük olarak da vakit kaybetmeden adım atmamız gerekir. Bu çerçevede dün hem vaatlerimiz, hem de reformlarımız bağlamında eylem planımızı kamuoyumuzla paylaştık. Eylem planımız bizim milletimize taahhüdümüzdür. Bu eylem planı bizim uluslararası camiaya yatırımcılara ve bu anlamda Türkiye'yi önemli bir yatırım destinasyon olarak gören herkese yapılan bir taahhüttür" ifadelerini kullandı.
Başbakan Davutoğlu, dün hükümetin eylem planını açıkladıktan sonra, bugün Reform Eylem Grubunun toplantısını gerçekleştirme talimatını verdiğini belirterek, "Bir gün dahi geçirmeden bu eylemleri, bu planları eyleme döktüğümüz ortaya çıksın diye" dedi.
Bugün, başka önemli bir adımı daha attıklarını ifade eden Başbakan Ahmet Davutoğlu, toplantı öncesinde reformların koordinasyonu ve izlenmesi kuruluna ilişkin bir genelge yayımladıklarını bildirdi.
Sadece AB müktesebatı ile ilgili hususların değil, dün verilen taahhütlerin, reformlar bağlamında gerçekleşmesini izlemek ve koordine etmek üzere, Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan başkanlığında, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Adalet Bakanı, AB Bakanı, İçişleri Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Ekonomi Bakanı, Kalkınma Bakanı ve Maliye Bakanı'ndan oluşan bir kurul teşekkül ettiğini anlatan Davutoğlu, bu kurulun çalışma ilkelerini bir genelge ile de kurumlara ve kamuoyuna duyurduklarını kaydetti.
Kurulun, bir şemsiye kurul olarak, dün ilan ettikleri reformların kurumlar arasında koordinasyonunu, izlenmesini sağlayacağını, takvime uyup uymadıklarını takip ederek, doğrudan kendisine ve Bakanlar Kuruluna rapor vereceğini aktaran Davutoğlu, gerektiğinde bu kurullara bizzat başkanlık yapacağını belirtti.
Başbakan Davutoğlu, 2002'de iktidara gelir gelmez kurdukları ve AB Bakanı, Adalet, İçişleri, ile Dışişleri Bakanlarından oluşan "Reform İzleme Grubu"nun adını AB müktesebatı ile ilgili salt izleme değil, eylem anlamında da yeni bir inisiyatifin işareti olarak "Reform Eylem Grubu" olarak değiştirdiklerini anlattı.
Bu grubun hedefinin, reformların, AB müktesebatı ile uyumu ve AB sürecinin reformlar bağlamında değerlendirilmesi görevi olduğunu ifade eden Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Her iki kurul, birbirini takviye eden ama reformların izlenmesi ve koordinasyonu kurulu daha şemsiye görevi üstlenen bir fonksiyon bundan sonra icra edecek" dedi.
Davutoğlu, Reform Eylem Grubu'nun toplantı gündemine ilişkin de şu bilgileri verdi:
"AB-Türkiye zirvesinde aldığımız kararlar, hükümetimizin programında ve dün açıkladığımız eylem planında ortaya koyduğumuz perspektif, vizyon ve taahhütler çerçevesinde bugün önemli bir çok konuyu masaya yatırdık. Ama esas itibariyle üç konu ana başlık olarak ele alındı. Birisi, Türkiye-Avrupa Birliği entegrasyon sürecinin ondan sonra seyri bağlamında uyum anlamında yapacağımız yasal düzenlemeler, atacağımız adımlar, özellikle 23 ve 24. fasılların açılması ve doğrudan 23 ve 24. fasıllara, yargı, insan hakları konuları başta olmak üzere ilgili konular.
İkincisi bildiğiniz gibi Türkiye- Avrupa Birliği zirvesinden çıkan en önemli kararlardan birisi Schengen bölgesine vize muafiyetiyle girmemiz söz konusu. Ancak bu tabii bir anlaşmayla hemen atılacak bir adım değil. Daha önce Aralık 2013'de bizzat benim Dışişleri bakanı olarak attığım imzayla vize muafiyeti başlamış ve Geri Kabul Anlaşmasıyla birlikte senkronize yürüyen bir süreç işlemeye başlamıştı.
Son Avrupa Birliği Türkiye zirvesinde karar verdiğimiz şekilde mart ayına kadar bizim bu yasal düzenlemeleri yapmamız, mart ayında Avrupa Birliğinin raporu yazması, daha temmuz ayı itibariyle de ilk pilot uygulamaların başlaması, ekim ayında da vize muafiyetine tam geçişi sağlamamız lazım. Dolayısıyla, önümüzde çok net bir takvim var."
Vize muafiyeti konusunda önlerindeki net takvimden sapmamaları için Meclis'in etkin bir şekilde bu hedefe dönük çalışması gerektiğine dikkati çeken Davutoğlu, şunları söyledi:
"Muhalefetin de bu konuda bize destek olması lazım. Bu çerçevede, 72 yükümlülük diye daha önce zikredilen, 'acaba gerçekleşir mi?' diye bazı sualler söz konusu olan 72 maddede bugün burada net bir görev dağılımı yapıldı. Her bir bakanlık, her bir kurum hangi yükümlülüğü yerine getirecek, bu tespit edildi. Arkadaşlara da latifeyle karışık söyledim, 'Hangi maddede gecikme olursa, o maddeden sorumlu olan arkadaşları yurt dışına göndeririz, Türkiye'ye vizeyle girmek zorunda kalırlar, vizeyi de vermeyiz' dedim."
Yapılacak olan reformların sadece Türkiye'deki çağdaşlaşma sürecini artırmayacağını belirten Davutoğlu, "Vatandaşlarımızın Avrupa'ya onurlu bir şekilde gidişini temin edecek çok önemli tarihi adımlar" olduğunu vurguladı.
Ayrıca, vize muafiyeti için de gerekli kanun tasarıları hazırlanarak paket halinde Meclise sunulacağını dile getiren Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İnşallah şubat ayının sonuna kadar bunları bitirmemiz lazım ki mart ayında Avrupa Birliği raporunu tamamlayabilsin, biz de raporlara göre temmuz ayında geri kabul anlaşmasını pilot uygulama olarak devreye sokup, ekim ayında nihai vize muafiyeti başlayabilsin. Bunu zikretme sebebim de şu, bundan sonra herkesin elini taşın altına koyacağı dönem başlıyor. Bu da özellikle muhalefet partilerimizin vize muafiyetini, Avrupa Birliği müktesebatına uyumu sağlayacak bu kanunlar konusunda bizimle işbirliği yapması ve vatandaşlarımızın bu hakkı bir an önce kullanabilmeleri için üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi önemli."
Önlerinde yoğun Meclis takvimi olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "Gönül isterdi ki biz kalıcı bütçeyi aralık ayında çıkaralım, ocak ayından itibaren bu kanunlara yoğunlaşıp, bu kanunları bir bir tamamlayabilelim ama maalesef özellikle ana muhalefet partimiz böyle bir işbirliğine yanaşmadı. Yanaşmayınca geçici bütçe tasarısı Meclise sevk edildi fakat kalıcı bütçe için ocak ayı sonuna kadar belli bir Meclis trafiği olacak" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, verimli kullanılacak sürenin neredeyse bir ay kadar kısa olduğunu ifade etti.
Türk vatandaşlarının Schengen bölgesine vize muafiyetiyle girmesi hususuna da değinen Davutoğlu, şu düşünceleri paylaştı:
"Eğer vize muafiyetine gidilmesi isteniyorsa ki isteniyor, eğer muhalefet partilerimiz vize muafiyetini vatandaşımızın hakkı görüyorlarsa ki gördüklerini düşünüyorum, eğer muhalefet partilerine oy veren vatandaşlarımız da Avrupa Birliğine vizesiz gitmek istiyorlarsa ki mutlaka istiyorlardır, bütün toplum kesimlerinin muhalefet partilerimize çağrı yapıp, gerektiğinde toplumsal taleplerini dile getirip, bir an önce bu yasaların geçmesi için hükümetimize destek olmaları konusunda bir kampanya başlatmalarını rica ediyorum. Bunu açık bir şekilde en baştan söylüyorum ki kimse ileride Meclis çalışmaları dolayısıyla bunlar engellenirse vize muafiyeti gecikmesi için bizleri sorumlu tutmasın."
Başbakan, Başika konusuna da değindi. Davutoğlu, Başika'daki askeri kampın yeniden tanzim edilmesine ilişkin, "Türkiye'nin aldığı tedbir, Irak'ın egemenliğini uzun süreli olarak etkileyebilecek bir tedbir değil, gerekli görüldüğü zamanlarda da burada aldığımız tedbirin mahiyeti, niceliği, sayısal çerçevesi tekrar değerlendirilir ama tamamıyla alandaki şartlara bağlı" dedi.
Davutoğlu, açıklamaları sonrası gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, "Kıbrıs Rum Kesimi'nin vetoları, bu konuda AB liderliyle neler görüştünüz. AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker'in bir mektup yazdığını biliyoruz" sorusuna Davutoğlu, "Bu konuda ilk görüşmelerden itibaren bekleyen fasılların açılması konusunda bir müzakere yaşanmıştı. Sayın Juncker de bu çerçevede, 14 Aralık'ta 17. faslın açılması için arkadaşlarımız Brüksel'de olacak. Bu uzun bir dönem sonra, 5 senede ikinci fasıl olacak. Önümüzdeki 4-5 ayda 5 fasıl açmak için gayret sarf edeceğiz, üzerinde mutabık kalınan. Bir kısmı da blokajlar olan ama bu blokajların açılması konusunda, birini şimdi açıp diğer 4-5 faslı açma imkanı bulacağız. Biz, bütün fasıllar için yarın açılacak gibi hazırlığımızı yaptık, açılan fasıllar için de yarın kapanacakmış gibi hazırlığımızı yaptık. Dolayısıyla, bir iki fasıl hariç aslında bugün bu blokajlar kalksa biz 15'ye yakın faslı hemen kapatıp, geri kalan 12-13 faslı da açılışını sağlayıp kapanışını temin edecek sürece gelmiş oluruz. Sayın Juncker'in mektubunda beyan ettiği hususlar ve iyi niyet temennileri ümit ederiz hayata geçer. Her halükarda yeni bir dönem var Türkiye-AB ilişkilerinde. Bu dönemin ve fırsat penceresinin herkes tarafından en iyi şekilde kullanılacağına inanıyorum" cevabını verdi.
"3 MİLYAR AVRO'LUK YARDIM YILLIKTIR"
Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye Suriyeli mülteciler konusunda yapacağı 3 milyar avronun hatırlatılması üzerine ise Davutoğlu, "3 milyar avroluk yardım yıllıktır. Önümüzdeki yıl için de yapılacak çalışmalar, Suriyeli mülteciler için son kuruşuna kadar harcanacak paradır. AB bunun nasıl aktarılacağı konusunda kendi iç mekanizmasını çalıştırıyor. Biz de bunu Başbakanlıkta bir mekanizma kurarak, bu fonun kullanımı için ilgili bakanlıkları nasıl görevlendireceğimizin de tahlilini de yapacağız" diye konuştu.
BAŞİKA'DAKİ ASKERİ PERSONELİN YENİDEN TANZİMİ
Başka bir gazetecinin, Başika'daki askeri personelin yeniden tanzimi ile ilgili sorusu üzerine Davutoğlu, bu konuda Irak Hükümetiyle anlaşmaya varıldığını belirterek,"Bu konu, her şeyden önce bizim bakışımızı çerçeveleyen temel ilkeleri vurgulamak istiyorum. Birincisi Irak'ın toprak bütünlüğü ve egemenliği bizim için en asli unsurlardan birisidir. İkincisi, keşke Irak hükümeti bütün topraklarda mutlak egemenliğini kullanabiliyor olsaydı DEAŞ ve PKK gibi terör örgütleri keşke Irak sahası içinde faaliyet gösterip çevre ülkelere ve dünyaya tehdit teşkil etmeseydi ama maalesef öyle bir tabloyla karşı karşıyayız ki DEAŞ terör örgütü Musul'un güneyinden itibaren, PKK da Türkiye sınırları civarında tamamıyla kontrolden azade bir faaliyet içinde bütün hepimizin güvenliğini tehdit ediyor" cevabını verdi.
Suriye'den farklı olarak biz Irak Merkezi Hükümetini hem meşru, hem Türkiye ile dost bir hükümet olarak gördüklerini belirten Davutoğlu, "DEAŞ ve terör örgütü tehdit oluşturduğu andan itibaren bir taraftan Irak Merkezi Yönetimiyle, bir taraftan da Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile yakın temas içinde olduk. Bu temas çerçevesinde de geçen sene Sayın Abadi'nin Ankara ziyareti benim Bağdat ziyaretimde bunları konuştuk. Birkaç uçak malzemeyi deste olarak Bağdat'a, kapsamlı bir malzemeyi de Erbil'e gönderdik. Dolayısıyla, bu çalışmalar yeni başlamış değil. Türkiye'nin Başika'da değil, diğer bölgelerde eğitim veren kampları vardır, bunlar gizli kamplar değil" şeklinde konuştu.
"GİZLİ BİR FAALİYET YAPIYORMUŞ GİBİ BİR KANAAT YAYILMASI KESİNLİKLE DOĞRU DEĞİL”
Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Geçtiğimiz dönemde Başika'da, benzer amaçlarla Viyana'da olduğu gibi kurulan eğitim bölgemiz var, burada 2 bini aşkın Musul Ulusal Muhafızı Ordusu görev alacak şekilde yetiştirilmiş ve Irak'ın güvenliği için çalışan kardeşlerimiz var. Bu da gizli değil, dolayısıyla sanki Türkiye gizli bir faaliyet yapıyormuş gibi bir kanaat yayılması kesinlikle doğru değil. Olan şudur, bu bölge Musul'da 20 kilometre civarında olduğu için ve her an DEAŞ tehdidiyle karşı karşıya kaldığımız için orada eğitim veren askerlerimizin güvenliğini teminen kuvvet kaydırması ihtiyacı hasıl oldu. Bu kuvvet ihtiyaç hasıl olduğu için kaydı. Muhataplarımızın orada ne civarda olduğu bilinen bir şey var. Bunların hepsi gizlilik içinde yürütülen faaliyetler değil."
Bu problemin Türkiye ile Merkezi Irak Hükümeti arasındaki problem olmadığını belirten Davutoğlu, bunu yapan üçüncü tarafların kim olduğunun bilindiğini ifade etti.
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın Bağdat'a yaptığı ziyareti hatırlatan Davutoğlu, "Dün, niyetlerimiz açık bir şekilde anlatıldı. Türkiye'nin niyetleri dışında yorum yapılmaması ifade edildi. Türkiye-Irak arasında bütün bunları görüşebileceğimiz mekanizma kurulması konusunda bilgi aktarıldı. Burada bu kanalların açık tutulması konusunda mutabık kalındı. Bu ihtiyaçların karşılıklı müzakerelerle teyit edilmesi konusunda mutabık kalındı" dedi.
"YENİDEN TANZİM NOKTASI ŞUDUR…”
Davutoğlu, konuşmasında şunları kaydetti:
"Yeniden tanzim noktası şudur, 'Bir hafta önce oraya bir güvenlik riski yokken 10-15 gün önce böyle bir kuvvet kaydırmaya ihtiyaç yoktu. O kadar dinamik bir şartta ki Irak, her an yeni ihtiyaçlar tezahür ediyor veya bazı ihtiyaçlar ortadan kalkabiliyor. Bu bağlamda, Türkiye'nin aldığı tedbir, Irak'ın egemenliğini uzun süreli olarak etkileyebilecek bir tedbir değil, gerekli görüldüğü zamanlarda da burada aldığımız tedbirin mahiyeti, niceliği, sayısal çerçevesi tekrar değerlendirilir ama tamamıyla alandaki şartlara bağlı."
"Oradaki askeri mevcudiyetimiz askeri eğitmenleri korumak içindir" diyen Davutoğlu, "Askeri eğitmenlerimiz de sadece ve sadece Irak vatandaşlarına, Musullulara kendi şehirlerini kendi vatanlarını korumak için eğitim verme amacıyla bulunuyorlar. Bunun ötesinde yapılacak durumların karşılığı yok" ifadelerine yer verdi.
Üçüncüsü gerçekleştirilen toplantıya, Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan, AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu katıldı.
Copyright © MYNET A.Ş. Telif Hakları MYNET A.Ş.'ye Aittir.