Terry Gobanga’nın hikayesi film gibiden biraz daha fazlası. Belki bir seri olabilir… Başına o kadar ağır şeyler gelmiş ki, bunları atlatabilmiş olması inanılmaz.
En baştan alalım… Nişanlısı Harry ile Nairobi'deki All Saints Kathedrali'nde evlenecekleri gün kabus başlamış. Kendi ağzından aktaralım.
Şafakla birlikte kalktım ve otobüs durağına yürüdüm. Duraktan dönüşte arabaya oturmuş bir adamın yanından geçiyordum ki, bir anda beni arkamdan yakaladı ve arabanın arka koltuğuna fırlattı. İçerde iki erkek daha vardı ve gaza bastılar. Bütün bunlar bir saniye içinde oldu. Ağzıma bir kumaş parçası tıkadılar. Onlara vurmaya ve çığlık atmaya çalıştım: "Bugün benim düğünüm var!" O anda ilk darbeyi yedim. Erkeklerden biri "İtaat et yoksa ölürsün" dedi.
3 cani erkek sırayla Terry’ye tecavüz etmişler. Yüzünü yumruklamış ve her yanını darp etmişler. Ağzına tıktıkları kumaş parçası bir an için çıkınca adamlardan birinin penisini ısırmış ve diğer adamlardan biri Terry’yi karnından bıçaklamış.
Ardından Terry’yi yol kenarına atmışlar. Onu bulduklarına öldüğünü düşünüp morga doğru götürürlerken aniden öksürmüş ve hastaneye yetiştirilmiş.
Düğün için toplanan yakınları “acaba evlenmekten mi vazgeçti” diye düşünürken gelen haberle hastaneye koşmuşlar. Bu sırada ameliyatı bitiren doktorlar acı haberi vermis, “Hayati tehlike yok ama bıçak rahme girmiş. Anne olamayacaksın.”
Verilen ilaçların etkisiyle 3-4 gün baygın yatan Terry uyandığında suçluluk duygusuyla durmadan nişanlısından özür dilemiş. Harry daima onun yanında durarak olayı atlatmasına yardımcı olmuş.
İlerleyen günlerde polis sürekli başka şüpheliler gösterip teşhis etmesini istemiş. Ancak suçlular asla yakalanmamış. O da bu olayın peşini bırakıp yeniden düğün hazırlıklarına başlamaya karar vermiş.
Ardından müthiş bir şey olmuş. Vip Ogolla adında bir kadın, arkadaşlarıyla birlikte bütün düğün masraflarını ödemek istediklerini söylemiş. Kendi de bir tecavüz mağduru olan Ogolla’nın desteği güneş gibi doğmuş hayatlarına.
Muhteşem bir düğün yapılmış, havalı bir düğün pastası, özel tasarım bir gelinlik… Ardından balayına çıkmışlar ve birlikte yaşayacakları evlerine yerleşmişler.
Düğünden tam 29 gün sonra, soğuk bir kış gecesinde üşümeden uyuyabilmek için sobayı yatak odasına taşımış nişanlısı Harry. Sonrası yine karanlık…
Akşam yemeğinden sonra yatak odamız ısındığı için onu odadan çıkardı. Evin kapısını kitlerken ben de yorganın altına girdim. Yatağa geldiğinde başının döndüğünü söylüyordu ama önemli bir şey olduğunu düşünmemiştik. Soğuktan uyuyamadığımız için "Bir yorgan daha alalım" dedim. Harry, ayağa kalkacak gücünün olmadığını söyledi. İlginç bir şekilde ben de ayağa kalkamıyordum. Bir şeylerin çok yanlış gittiğini anladık. Harry o sırada bayıldı. Ben de bayıldım. Ara sıra adını söylüyordum, bazen cevap veriyordu, bazen veremiyordu. Kendimi yataktan atmayı başardım ve kustum. Kusunca biraz kendime geldim ve telefona doğru sürünmeye başladım. Komşumu aradım ve Harry'nin kendinde olmadığını söyledim.
Komşum hemen kapıya geldi ama kilidi açmak için kapıya sürünmem adeta yıllar sürdü. Yolda kaç kere bayıldığımı hatırlamıyorum. Kapıyı açtığımda çığlıklar atan çok sayıda kişinin eve bir çığ gibi doluştuğunu gördüm ve bayıldım. Gözümü açtığımda hastanedeydim. Doktora kocamın nerede olduğunu sordum. Yan odada kurtarmaya çalıştıklarını söyledi. "Ben bir dini liderim, görmediğim şey kalmadı" dedim, "Bana açık olun". Doktor bana baktı ve "Üzgünüm, kocan kurtulamadı" dedi. İnanamadım.
Bir ay önce beyazlar içinde düğünü için gittiği kiliseye bu defa siyahlar içinde eşinin cenazesi için katılmak… İyiden iyiye çöken Terry devasa bir depresyona girmiş. “Tanrı’nın bile beni terk ettiğini düşünüyordum ve içimdeki acı tırnak uçlarımı bile acıtıyordu” diyor…
Bir gün evin içinde perişan ve umutsuz halde otuturken bir anda günün 24 saat olduğunu ve perdeleri çekip depresyon içinde eve kapanmanın o 24 saatleri geri getirmeyeceğini fark etmiş.
O dönem kendisini sürekli ziyaret edip destek olan Tonny Gobonga adında bir adam varmış. Bir seferinde üç gün üst üste arayıp sormayınca öfke ve hayal kırıklığına boğulmuş ve fark etmiş: Tonny’e aşık.
Nihayet Tonny evlenme teklifi etmiş ve ona “benim hikayemi bildiğinden emin misin?” demiş. Tonny yine evlenmek istediğini söyleyince “ama benim çocuğum olamayacak” demiş bu defa. Tonny’nin muhteşem cevabı onu ağlatmış: “"Çocuklar Tanrı'nın birer armağanıdır. Eğer çocuğumuz olursa ne âlâ. Olmazsa da seni sevmek için daha fazla zamanım olur.”
Tonny evlenme kararını ailesine anlatınca istememişler, “o kadın lanetli, senin de sonun ilk kocası gibi olur” demişler. Ancak düğün gerçekleşmiş ve 800 kişi katılmış. “Çoğu, merakını gidermek için katılmıştı.” diyor Terry.
İkinci evliliğinin birinci yıldönümüne yakın, kendini iyiden iyiye toparlamış. Ve bir mucize! Hamile kalmış. Rahmindeki yara sebebiyle hamileliği yatağında geçirmiş ve Tehille adında bir kızı olmuş. Dört yıl sonra ise Towdah adlı bir kızı daha olmuş.
Bunca olandan sonra ‘Karanlıktan Sürünerek Çıkmak’ isminde bir kitap yazmış. Tecavüzden kurtulanlara ('tecavüz kurbanları' kavramını kullanmıyor) yardım etmek için Kara Olmurani adlı bir örgüt kurmuş.
Onun sözleriyle bitirelim. “En önemli şeyler ise yas tutmak, yasın her aşamasından geçmek, artık bunu değiştirmeniz gerektiğini düşünene kadar üzülmek. Yola devam etmeniz lazım, sürünerek bile olsa. Ama kaderinize doğru ilerlemeniz lazım çünkü sizi bekleyen şeye ulaşmanız lazım.”