Fil hastalığı ya da lenfödem, bacak, kol gibi uzuvların şişerek fil bacağı şeklini alması ile kendisini gösteren bir rahatsızlıktır. Hastalığa yakalanan kişilerin yaşan kalitesini düşüren ciddi bir rahatsızlıktır. Günlük aktivitelerin yapılmasını dahi engelleyecek birçok olumsuz etkisi bulunur. Daha çok sıcak olan ülkelerde rastlanabilen bir hastalıktır. Asya, Afrika, Amerika, İtalya ve İspanya’da görülen bu hastalık, seyrek olsa da Türkiye’de de görülür. Türkiye'de bu hastalığa; Samsun, Antalya ve Elazığ şehirlerinde rastlanmıştır. Lenfödem, bu yerlerdeki kişilerin sivrisineklerden korkmasına neden olmuştur. Bu yüzden insanlar, sineklik ve cibinlik gibi bazı önlemler almak zorunda kalmışlardır.
Vücuttaki lenf sıvısının miktarının artması ya da doku aralıklarına ve deri altına yayılması ile; kol, bacak, kasık, genital bölge, hatta yüzde dahi aşırı şişmeye neden olan bir hastalıktır. Çeşitli nedenleri olan bu rahatsızlığın günümüzde en fazla rastlanılan nedeni, kanser dokuların lenf yollarını tıkaması ya da ameliyatlar esnasında lenf yollarında hasar oluşmasıdır. Toplardamar tıkanması sonucu gelişen fil hastalığı ameliyat sonrasında sıklıkla görülür. Tropikal bölgelerde daha sık görülme nedeni ise; bancroft kurdu adı verilen parazitin, lenf yollarını işgal ederek tıkamasıdır.
Hücrelerin arasındaki sıvının dengede kalabilmesi amacıyla sürekli süzülmesi ve tekrar kana karışması gerekir. Bu görevi vücutta lenfatik sistem sağlar. Sistemde taşınmakta olan sıvıya da lenf sıvısı adı verilir. Lenf sıvısını taşıyan lenf düğümleri ve lenf kanalları hasara uğrarsa ya da doğuştan kusurlu ise vücutta lenf sıvısı birikir. Bir bölgede birikmiş olan lenf sıvısı miktarı, lenfatik sistemin taşıma kapasitesinden büyük ise, o bölgede lenfödem meydana gelir. Lenfödem sorunu, lenfatik sıvıların hücreler arasındaki dokuda birikmesiyle, genelde kol ya da bacaklarda, bazen de gövdede şişmelere sebep olan bir durumdur.
Fil hastalığı, genellikle dişileri 10 cm ve erkekleri 5 cm uzunlukta olan filarion adı verilen ince asalak kurtçuklardan ileri gelir. Genelde dişi sivrisinekler ve daha başka böceklerin ısırmasıyla kana aşılanan bu kurtçuklar, vücuttaki lenf damarlarında birbirlerinin üzerine yığılıp kümelenir. Bu şekilde damarları tıkayıp vücutta şişliklere yol açarlar. Bu durum küçük çocuklarda çok fazla görülmez. Çünkü sivrisineğin aşıladığı yumurta ve kurtçuklar daha çok 4-5 yaşından büyük kişilerde gelişebilir.
Wuchereria bancrofti, brugia timori ve brugia malayi gibi ipliksi solucanların neden olduğu hastalıklar da, fil hastalığının ortaya çıkmasında %90 oranında bir paya sahiptir. Ayrıca protozoon rahatsızlığı denilen layşmanyaz da fil hastalığına neden olabilir. Bu tür parazitler kemirgenlere, köpeklere yerleşir ve kum sineklerinin insanları ısırması ile yayılır. Ateş ve dalak büyümesi gibi belirtilere sebep olur.
Fil hastalığı, lenf damarları ve toplardamarlardaki tıkanıklık sonucu oluşabilir. Bu tıkanıklık yüzünden deri ve deri altındaki dokular şişerek kalınlaşır. Genelde kanserin yayılmasını önlemek amacıyla yapılan, lenf nodlarının cerrahi bir operasyonla çıkarılması işlemi sonucunda da görülebilir. Aynı zamanda flebit (toplardamarlarda oluşan yangı) de fil hastalığına neden olabilir. Daha basit olarak açıklarsak; vücuttaki yüzeysel damarlarda veya varislerde pıhtı olmasıdır.
Streptokok cinsindeki bazı mikropların yaptığı iltihaplar da fil hastalığının meydana gelmesinde etkilidr. Bu bakteri, hava yolu ya da dokunma ile bulaşabilir. Bakteriyi taşıyan kişiler hapşırma, öksürme, aynı tabaktan yemek yeme, aynı bardaktan su içme gibi bazı yollar ile bakteriyi diğer kişilere bulaştırabilir. Aynı zamanda bu hastalığı taşıyan kişilerin deri enfeksiyonlarına ya da yaralarına temas edilmesi halinde streptokok bakterisi kapılabilir. Kol, bacak, cinsel organlar, burun, memeler, ağız ve yüzde görülebilir. Ağız ve yüzdeki bu şişmelere yılancık da neden olabilir.
Kalıtsal bir doğum kusuru, fil rahatsızlığın nedenleri arasında sayılabilir. Ayrıca korunmasız olarak cinsel ilişkiye girme ile bulaşan enfeksiyon hastalıkları da fil hastalığına açabilir. Özellikle lenfogranüloma ve donovanosis çok sık görülmemekle birlikte fil hastalığına sebep olan etkenler arasında yer alırlar.
Fil hastalığının belirtileri genellikle rahatsızlığın ilk aşamalarında ortaya çıkmaz. Belirtilerle genelde 1 yılı aşkın bir zaman sonrasında karşılaşılır. Parazitler damarlarda birikir ve vücutta bazı belirtiler baş gösterir. Dışarıdan gözlemlenerek hastalığın teşhisinin konması güçtür. Çünkü vücudun çeşitli bölgelerinde değişik etkilere neden olan parazitler de bulunur.
Filarion kurtçuklarının sebep olduğu fil hastalığında, belirtiler genelde yüksek ateş ile başlar. Ateş bir türlü geçmek bilmez ve ateşin yanı sıra titreme de görülebilir. Aynı zamanda etkilenen bölgede kumlu ve derin çatlaklı görüntüler, deride kurumalar ve ten renginde koyulaşmalar olabilir. Ayrıca lenf bezleri şişer, hasta organ büyür ve sertleşir.
Hastalık bazı durumlarda ateşe sebep olmaz, yalnızca vücutta bazı bölgeler büyür. Fil hastalığının filarion dışında nedenlerden ortaya çıkması halinde dolaşım bozuklukları göze çarpar. Bu yüzden hasta bölge, özellikle de bacaklar şişer. Bacaklardan sonra en fazla şişen uzuvlar, eller ve kollardır. Kol ya da bacaklarda dolgunluk ve deride gerginlik hissi olur. Zaman geçtikçe dokular kalınlaşıp sertleşir ve lenf yolları tıkanır. Özellikle, memeler ve erkeklik bezi torbalarında aşırı derecede büyümeyle şişmeler görülür. Giysiler, saat, bilezik, yüzük, çorap, ayakkabı gibi eşyalar dar gelir ve iz bırakır.
El bileği ya da ayak bileğinde ve parmaklarda hareketlilik azalır. Hasta yürümekte zorlanır ve günlük aktivitelerini güçlükle yerine getirir. Cinsel ilişki sırasında çok fazla acı çeken hastaların ilişkiye girmeleri pek mümkün değildir.
Bu hastalığın belirtilerinden biri de, idrarda ortaya çıkan değişikliklerdir. Hastaların idrarı normalden daha açık bir renkte olur. Süt gibi beyaz bir hale gelir. Hastalığın erkeklerde görülen bir belirtisi de, testislerde görülen şiddetli ağrılardır. Ağrılar çok uzun sürebilir ve testislerin yukarı bölgelerinde oluşabilir. Testis ağrıları, aynı zamanda büyüyen kasık lenf nodlarına da sebep olur. Bu da ağrıların daha acılı ve şiddetli olmasına sebep olur.
Parazitler kan damarlarında birikir. Hatta bazı zamanlar sıvı birikmesine sebep olduğu için karaciğerde bazı problemler meydana gelebilir. Karaciğer, fil hastalığının zarar verdiği organların başında gelir. Fil hastalığının etkilediği diğer bir organ ise dalaktır. Fil rahatsızlığı sonucu dalak şişip ağrılı ve acılı bir hissiyat oluşabilir.
Sivrisinek ve daha başka böceklerin ısırmasıyla aşıladığı kurtlar yüzünden ortaya çıkan fil hastalığının tedavisi zordur. Bu türe karşı sivrisinek ve böcekler ile savaşarak korunmak, alınacak en önemli tedbirler arasında yer alır. Hastanın süt rengi akıntıları ve idrarında oluşan beyaz salgılar, yağsız yiyecek perhizi ile önlenmeye çalışılır. Ayaklara sargı sarılarak, başka organlara da askı konularak şişkinlik sorunları azaltılır. Tedavide antimonlu ve arsenikli yeni ilaçlar kullanılsa da etkileri pek fazla değildir.
Lenf yollarında ve toplardamarlardaki iltihaplar yüzünden ortaya çıkan fil rahatsızlığında ise antibiyotik ve sülfamitler gayet iyi sonuç verir. Lenf bezlerinde oluşan iltihaplara, sıcak-ıslak pansumanlar ve alkol pansumanı yapılır. Toplardamarlarda oluşan iltihap ameliyat ile çıkarılır ve torbalar alınır. Ayrıca rahatsızlıkta kaplıca tedavilerini denemek de faydalı olabilir.
Fil hastalığı, tedavi edilebilen bir sağlık problemidir. Yapılacak standart tedaviler, cerrahi operasyonlar ve hala araştırması devam eden yöntemler ile beraber fil hastalığını yenmek mümkündür.
Hastalığın altında yatan durumlara ve belirtilere göre tedavi uygulanır. Lenfatik şekilde görülen fil rahatsızlığında, diethylcarbamazine ile tedavi uygulanması mümkündür. Bunlara ilave olarak da, LGV doksisiklin yardımı ile tedavi uygulanabilir. Ayrıca bazı durumlarda, donovanosis azitromisin ile tedavi uygulaması da yapılabilir. Meydana gelen komplikasyonlar ve yan etkiler tedavide ilk birkaç gün içerisinde ortaya çıkabilir. İlaçlara devam edildiği durumda yan etkiler genellikle azalmaya başlar.
Ameliyat, rahatsızlık çok fazla ilerlemediği takdirde pek tercih edilen bir tedavi şekli değildir. Sadece bazı ciddi sorunlara müdahale yapılması amacıyla yapılır. Bunlara ilave olarak cerrahi operasyon yapılırken; kabarmış alanı boşaltmak, aşırı yağ ile fibröz dokusu kaldırmak ve ölü kurtları kaldırarak hastalığın semptomlarını azaltmak amaçlanır. Hastalar, cerrahi müdahalelerden genellikle olumlu sonuç alır.
Uluslararası sağlık kurumlarının yapmakta oldukları araştırmalara göre, fil hastalılığın tam olarak nedenine göre tedavi şekli bulunmuyor. Lakin uzmanlar solucanların üzerine yoğunlaşarak tedavide kademe atlamanın ve gelişmenin daha kolay olduğunu düşünüyor. Aynı zamanda uzmanlar, meydana gelebilecek komplikasyonları da önlemeye çalışıyor. Görülebilecek yan etkileri de; titreme, ateş, baş dönmesi, baş ağrısı, kaşıntı, eklem ağrıları, bulantı ve kusmadır.
Ayrıca kekik, kimyon, mürsafi, nane, papatya, nergis çiçeği, melisa(oğulotu), reyhan çiçeği ve rezene de tek başlarına macunu yapılabilecek bitkilerdir. Suları, çayları ve hülasaları içilebilir. Aynı zamanda yağları da kullanılabilir.
Tabii ki bütün bu bitkileri öncelikle doktorunuza danışarak kullanmanızda yarar vardır. Çünkü bu hastalığa karşı öncelikle doktor tedavisi uygulanması şarttır.