HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Fransa'nın istenmeyenleri: Romanlar

Fransa Roman göçmenler konusunda belki de Avrupa'nın en sert politikalar izleyen ülkesi. Romanların kurduğu kampların sürekli olarak yıkılması ve sınır dışı etme uygulamaları sorunları çözmediği gibi entegrasyonu zorlaştıran bir döngü yaratıyor.

Henri Astier

BBC Muhabiri

Fransa Roman göçmenler konusunda belki de Avrupa'nın en sert politikalar izleyen ülkesi.

Romanların yaşadığı kamplar polis tarafından düzenli olarak yerle bir ediliyor, sonra yeniden kuruluyor.

Her yıl binlerce Roman sınır dışı ediliyor, fakat ülkedeki Roman sayısı yıldan yıla yine de değişmiyor.

Bir kış günü, şafak vakti polis Alex'in evini yıkmaya geliyor.

18 yaşındaki Alex yaşadıklarını, "'Herkes dışarı, kampı yıkacağız' dediler. Bize eşyalarımızı toplamak için yarım saat süre verdiler" diye anlatıyor.

Paris'in hemen dışındaki ormanlık bölgede yaşayan 15 Roman ailenin, kendilerini tahliye etmek için gönderilen 100'den fazla çevik kuvvet polisine direnebilecek gücü yok.

Yıkım aletleri işe başlıyor. Bir saat içinde kamptan geriye hiç bir şey kalmamış. Kampı yeniden kuramasınlar diye alana yer yer derin çukurlar da açılmış.

Kulübesinin yerle bir edilişi karşısında ne hissettiğini sorduğumda Alex "Hiç bir şey. O kadar çok yaşadım ki bunu" diyor.

Fransa'nın nüfusu tahminen 20 bin civarında olan Romanlarının çoğu gibi Alex de Romanya'dan buraya gelmiş. Yine çoğu gibi o da yıllardır bir yıkık dökük kamptan diğerine sürülmüş durmuş.

'Hırsız ve dilenci muamelesi'

Çoğu Romanya ve Bulgaristan kökenli yüzbinlerce Roman 1990'lardan itibaren Batı Avrupa'ya göçtü. Genellikle dilenci ve hırsız muamelesi gördüler ve kendilerine kucak açıldığı pek görülmedi.

Fakat Fransa'da özel bir tür baskıyla karşı karşıyalar. Alex'in de yaşadığı Paris'in doğusundaki Champs-sur-Marne'deki kamp gibi izinsiz yerleşimleri, düzenli olarak yıkıma maruz kalıyor.

Avrupa Roman Hakları Merkezi (ERRC) tarafından verilen rakamlara göre geçen yıl Fransa çapında 19 bin 300 Roman kamplarından atıldı. Bu 2012 yılındakinin iki misli bir rakam.

Avrupa Roman Kitle Örgütleri Ağı'ndan Gabriela Hrabanova, "İnsanlar hiç bir zaman, bir dakika sonra yaşadıkları yerden atılmayacaklarından emin değiller."

Romanlar geldikleri ülkelerde de bir çok alanda açık bir ayrımcılığa uğruyordu, ama en azından bir yere yerleşmelerine karışılmıyordu. Hrabanova, "Doğu Avrupa'da Romanların kamplarından tahliye edilmesi çok nadir görülen bir uygulama" diyor.

Kamplarından tahliye edilen Romanların çoğu sınır dışı ediliyor. Geçen yıl Fransa'dan yaklaşık 11bin Romanya vatandaşı sınır dışı edilmiş. Başka hiç bir göçmen grubu bu düzeyde bir sınırdışı uygulamasıyla karşı karşıya değil. Bir Avrupa Birliği ülkesinin vatandaşı olmak da onlara güvence sağlamıyor çünkü AB yasaları üye ülkelere "sosyal sistemleri üzerinde yük" oluşturduğu düşünülen kişileri sınır dışı etme hakkı tanıyor.

Alex belki "1000 kere" zorla evinden atıldığını söylüyor.

Şimdi arkadaşlarıyla birlikte yıkılanın bir kaç yüz metre yakınlarında yeniden kamp kurmaya çalışıyorlar.

'Yaşam tarzları bizimkinden farklı'

Eylül ayında Fransa İçişleri Bakanı Manuel Valls, "Romanların yaşam tarzları bizimkinden çok farklı" demiş ve "Onların kaderi Romanya ve Bulgaristan'a dönmek" diye eklemişti.

Romanlar AB içinde kendilerine karşı bu kadar sert bir ret politikası izleyen başka bir ülke olmadığına dikkat çekiyorlar.

Yetkililer ise, belli bir etnik grubu hedeflemediklerinde ısrarlı.

Hükümet, yalnızca yasaları uyguladığını, yasadışı yerleşimleri mahkeme kararıyla tahliye ettiğini söylüyor.

Bölgedeki Roman hakları savunucusu François Loret'e göre sadece Champs-sur-Marne'deki kamp son 18 ay içinde 20 kez yıkılmış.

Bu tür yıkımlarda göz zevkini bozan, sağlık ve güvenlik sorunları yaratan su ve elektrik şebekesine sahip olmayan yerleşimlerin ortadan kaldırılması hedefi güdülüyor.

Ama Loret gibi bir çok kişi bunun kendi amacıyla çelişen bir uygulama olduğuna dikkat çekiyor, çünkü polis kampı yıkar yıkmaz yakında bir başka kamp daha kuruluyor.

Böylece Romanlar hem yerel toplumla bütünleşememiş hem de yaşam alanlarını geliştirememiş oluyorlar.

Alex hiç çıkmak zorunda olmayacağı bir evi olmasını çok istiyor ama bunun için düzenli bir işi olması lazım.

Roman erkeklerin çoğu çöpten dönüşüme yönelik toplayıcılık yaparak yaşamlarını sürdürüyorlar.

Alex ve arkadaşı Rabu'nun da işi bu. Her sabah çöp toplama arabaları gelmeden çöp kutularını dolaşıyor, atık metal topluyor, sonra da bunları kilosu 10 cent karşılığında satıyorlar.

Şanslı oldukları haftalarda 50 euro kadar bir gelir elde edebiliyorlar ve bu Romanya'da aynı süre içinde kazanabileceklerinin üzerinde bir miktar.

Düzenli bir iş bulamamalarının bir dizi sebebi var. Alex "Her işi yaparım" diyor ama iş bulamıyor. Rabu ise Roman olduğunu söyler söylemez insanların kendisini işe almaktan vazgeçtiğini anlatıyor.

Roman gençlerinin çoğu gibi her ikisi de Fransa'da eğitim görmemiş. Bu da bir dezavantaj.

'Eğitim isteğimiz reddediliyor'Gençlerin çoğu eğitim görmek istiyor, ama bir çok güçlükle karşılaşıyor.

15 yaşındaki Ianut daha iyi Fransızca konuşabilmek için okula yazılmak istediğini ama reddedildiğini anlatıyor.

Okullar Romanları genellikle geri çeviriyor, çünkü yerel yetkililer onların o bölgede ikamet ettiğini kabul etmekte çok isteksiz. İkametgâhları olmayınca da ne okula gidebiliyor, ne sosyal yardımlardan yararlanabiliyorlar.

Yerel yetkililere sorarsanız, onlar da uluslararası önlemlerle çözülmesi gereken bir sorunun kendi omuzlarına kaldığını, olayın kendilerini aştığını söylüyorlar.

Roman kampları genellikle yoksul semtler ya da bölgelerde kuruluyor ve bu bölgelerin zaten zorlanan imkanlarının iyice yetersiz kalmasıyla sonuçlanıyor.

Yerel yönetimler bir yandan da sosyal konut stoklarının sınırlı oluşuna, insanların zaten yıllarca sıra beklediğine de dikkat çekiyorlar.

Böyle bir bölgenin yerel yetkilisine göre diğer göçmenlerden farklı olarak Romanların aileler halinde gelmesi entegre olmalarını güçleştirdiği gibi kalacak yer sorunlarının çözülmesini de zorlaştırıyor.

Bir başka mesele de, bölgede yaşayan halkın çoğunlukla Roman kamplarından şikayetçi olması ve yetkilileri sert adımlar atmaları için sıkıştırması. Champs-sur-Marne'de de bu olmuş. Belediye başkanına daha yakında kamp boşaltmalara hız verilmesi için toplu dilekçe verilmiş.

Bölgede halkla şöyle bir kaç sohbet açtığınızda hemen Romanlar hakkındaki algıları anlamak mümkün.

Ama Romanlar yerel halkla önemli bir gerilim yaşamadıklarını, tek sorunlarının polis olduğunu söylüyorlar. Bir kamp sakini "Bizi hırsızlıkla suçluyorlar, ama biz hırsızlık yapmayız" diyor.

Montreuil'de sorunlu göçmen çocuklarıyla ilgili çalışmalar yapan Hors la Rue adlı grubun yaptığı araştırmalar Roman çocuklarının zaman zaman suç işlediğini gösteriyor.

Okula gidemeyip zamanlarının çoğunu sokakta geçirdikleri düşünüldüğünde bunu anlamak mümkün. Fakat grup bunun abartıldığını Roman çocuklarının büyük çoğunluğunun suç işlemediğini söylüyor.

Kimilerine göre Romanya ve Bulgaristan vatandaşlarının başka AB ülkelerinde iş bulmasına sınırlama getirilen "geçiş rejimi" sona erdiğinde Roman göçmenlerin durumu da iyileşecek.

Örneğin geride bıraktığımız yılbaşından bu yana Fransa'da çalışmak için oturma izni almalarına gerek kalmadı.

Fakat bu, Roman kamplarının boşaltılması ve sınır dışı etme döngüsünü ortadan kaldırmıyor.

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler