Japonya’nın başkenti Tokyo dünyanın en pahalı şehirleri sıralamasında listenin başlarında yer alıyor. Birde bunun üzerine kalabalık nüfus eklenince alıp başını giden konut fiyatlarıyla başa çıkmak neredeyse imkânsız. Durum böyle olunca Japonlar çareyi yaşadıkları alanları küçültmekte bulmuş. Neredeyse evinizin kileri kadar olan mekanlar Japonlar için birer yaşam alanı halini almış.
Ünlü sanatçı Won Kim’de iki yıl önceki Tokyo gezisinde karşısına çıkan kutu odalı otelin etkisinden kurtulamamış, yaklaşık 3 metrekarelik alanlara sığdırılmış hayatları fotoğraflamak için tekrar Tokyo’nun yolunu tutmuş. Onu tekrar yollara düşüren, ara sokaklardaki binaların birinin içine gizlenmiş bu otelde bir ayı geçkin süre misafir olmuş. Böylelikle otel sakinleri ve yaşantılarını yakından gözlemleme fırsatı bulmuş.
Tekrar otele dönecek olursak bir ofis binasının tek katına sığdırılmış, kontrplakla ayrılmış, iki kişinin rahatlıkla sığamayacağı odalardan ibaret. Ne penceresi ne kapısı var. Odaları genel alandan ayıran sadece girişinde bulunan perdeler. Burada yaşayanlar ise genelde öğrenci ya da düşük gelirli yalnız yaşayan Tokyo halkı. Birkaç oda ise bazı sebeplerle Tokyo’da uzun ya da kısa süreli kalan birkaç turiste ait.
Kim, Enclosed; Living Small ismini verdiği fotoğraf sergisinde hap kadar alanlara ömürlerini sığdıranları dünyaya tanıtıyor. Belki de bize her koşulda her mekanın sıcak yuvalara dönüşebileceğini kanıtlamak istiyor. Her tarafta üst üste kitaplar, askılar, kıyafetler, hatta kimi dekor eşyaları.. Biraz detaylı incelediğinizde aslında yaşayanların, bu dört duvar minicik alana neleri sığdırdıklarını, nasıl kendilerine özgü farklı alanlara çevirebildiklerini, her birinin kendine has karakter ve hayatlarını nasıl yansıttıklarını görebiliyorsunuz.
Ev seçerken penceresi pimapen olsun, odanın şekli düzgün olsun, yerler laminant olsun diye kılı kırk yaran bir millet olduğumuz düşünülürse bizim için hayli garip bir durum. Birde tabi klostrofobik insanları düşününce, ayağa kalkmanın imkansız olduğu, gün ışığından ve açık havadan uzak bu odalarda yaşama fikri fazlasıyla ürkütücü... Ama insanoğlu her yerde yaşayabiliyor demek ki.
Belki de biz evlerimize fazla anlamlar yüklüyoruz, hatta biraz da abartıyoruz sanki, ne dersiniz?