Evren, ne kadar kendine hayran bırakıcı birçok öğeyi barındırsa da sürekli düzensizleşen bir yapıya sahip. Büyük Patlama (Big Bang) ile başladığı kabul edilen Evren kendi içinde kusursuz gibi görünen birçok sistemi barındırmasına rağmen büyük ölçekte birbiriyle bağımsız ve rastgele olayların meydana geldiği bir kaostan başka bir şey değil.
Dünya'da yaşam olduğu için kusursuz olduğunu düşünebilirsiniz. Oysa ki bir gezegen olarak Dünya sadece Dünya'da yaşayan canlılar için 'yeterli'dir. O da her canlı için değil. Canlıların çeşitliliğin sebebi ise zaten dünyanın bir kusuru olarak kabul edilebilir. Her coğrafyaya ve dünyada bulunan her türlü habitata uyum sağlacak tek canlı insandır. O da aklı sayesinde. Buna da ileriki maddelerden birinde ayrıca değineceğiz.
Doğanın kusursuz olduğunu söylemek belki çok abartı değil ama ne yazık ki gerçekçi de değil. Buna en basit örneklerden biri deniz memelileri. Denizde yaşamalarına rağmen sudaki oksijeni soluyamayan deniz memelileri doğanın kusurlarından sadece bir tanesi.
Dünya üzerindeki en 'üstün' varlık olan insanın ve insanlığın kusurları ise saymakla bitmiyor. En basiti 5 duyumuz ve aklımız sadece dünyayı anlamak için bile yeterli değil. Gözlerimiz ışık spektrumun çok ufak bir kısmını algılıyor. Kulaklarımız birçok canlıdan çok daha kısıtlı duyma kapasitesine sahip. Bunlarla birlikte insan denilen canlı doğadaki diğer bütün canlıların aksine çevresine (habitata) uyum sağlamaz. Kendine uygun habitatı üretir ve üretmedikçe, yani doğadan uzaklaşmadıkça yaşam döngüsü bir hayli kısalır. İnsan belki de doğanın, birçok hayvandan çok daha acımasızca yok edeceği bir varlık. Neyse ki akıllıyız. Ya da... akıllı mıyız?
Totaliter rejimlerin çıkış noktası tabii ki kusursuz bir toplum yaratmak. Bu fikrin ne kadar hastalıklı olduğu onlarca hatta yüzlerce kez tarih tarafından bize hatırlatılmasına rağmen bundan pek dersimizi almış gibi gözükmüyoruz. Ne dersiniz?