OECD'nin 2008 Ekonomik Görünüm İlk Yarı Raporu'ndaki Türkiye bölümünde, uluslararası mali koşullardaki kötüleşme ve siyasi koşullardaki belirsizliklerin Türkiye'nin risk priminin yükselmesine neden olduğunu belirtti.
Bu durumun faiz oranlarının diğer gelişmekte olan ülkelerden daha fazla artmasına neden olduğu vurgulandı.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), uluslararası mali koşullardaki kötüleşme ve siyasi belirsizliklerin Türkiye'nin risk priminin yükselmesine neden olduğunu belirtti. OECD'nin "2008 Ekonomik Görünüm İlk Yarı Raporu"nun Türkiye ile ilgili bölümünde, ülkenin büyüme stratejisini son 20 yılda başarılı bir şekilde değiştirerek, açık ve rekabetçi piyasalara dayalı bir strateji benimsediği vurgulandı. Türkiye'de 2001 krizinin ardından köklü mali parasal ve kurumsal reform paketleri uygulandığı, uygun uluslararası koşullar ve AB ile müzakerelerin başlamasının verdiği destekle, 2001 ve 2007 yılları arasında ortalama yüzde 7 büyüme oranı sağlandığı, sanayi ve hizmetlerde istihdamın arttığı, enflasyonun düştüğü hatırlatıldı.
FAİZLER HIZLI ARTTI 6 yıl süren bu güçlü büyümeye rağmen Türkiye'nin hala OECD ülkeleri içinde en düşük gelire sahip ülkelerden birisi olduğuna işaret edilerek, 2007'nin son çeyreğinde büyüme oranının yüzde 3.4 ve geçen yılın tamamında yüzde 4.5 olduğu, istihdam yaratma kapasitesinin azaldığı ve işsizliğin arttığı ifade edildi. 2008'in ilk çeyreğinde ise risk priminin arttığı, döviz kurunun kötüleştiği belirtilerek, "Uluslararası mali koşullardaki kötüleşme ve siyasi koşullardaki belirsizlikler Türkiye'nin risk primindeki bu önemli yükselişlere katkıda bulundu. Faiz oranları diğer gelişmekte olan ülkelerden daha fazla arttı" denildi. ENFLASYON VE İŞSİZLİK Rapora göre, enflasyonun bu yıl yüzde 9.6'ya yükselmesi, gelecek yıl ise yüzde 7.5'e gerilemesi bekleniyor. İşsizlik oranının ise bu yıl yüzde 10.2 gelecek yıl da yüzde 10.5'e çıkacağı tahmin ediliyor. Cari işlemler dengesi 2008'de yüzde -5.4 ve 2009'da da yüzde -5.3 olarak öngörülüyor. Rapora göre, gelişmekte olan ülkeler için cari işlemler açığının gayrı safi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 3'ünden az olması gerekiyor. Türkiye'de ise bu oran 2006'da yüzde 6.1, 2007'de yüzde 5.8 olarak hesaplandı. Yine gelişmekte olan ülkeler için konsolide kamu borcunun GSYH'ya oranı yüzde 50'den az olmalı. Türkiye'nin kamu borç stoğu GSYH'nin yüzde 40'ı, net kamu borç stoğu ise GSYH'nin yüzde 30'u düzeyinde bulunuyor. Türkiye'nin iyi gözüktüğü diğer bir başlık da dış borç büyümesi. Rapora göre, dış borç oranı gelişmekte olan ülkeler için GSYH'nin yüzde 50'sinden az olmalı ve Türkiye için bu rakam yüzde 38 civarında. REKABET GÜCÜNÜ VE İNAVOSYONU ARTIRIN Raporda Türkiye için çeşitli tavsiyelere de yer veriliyor. Buna göre, yapısal reformlarla rekabet edilebilirliğin artırılması gerekiyor. Türkiye'nin yeni koşullarında rekabet edilebilirliği artırmak için verimlilik kazanımlarına ivme sağlanması, makul ücret büyümesi ve ürün inovasyonunun kolaylaştırılması öneriliyor. Küresel teknolojiler, profesyonel beceriler ve yatırım kapasitelerinden faydalanma imkanlarının olduğu kayıt altındaki sektörlerin büyümesini kolaylaştırarak Türk ekonomisinin bu kapasitelerinin geliştirilmesi tavsiye ediliyor. Kayıt altındaki sektörlerin büyümesini güçlendirmek için istihdam piyasasına yönelik reformların yapılması öneriliyor. Zorunlu asgari ücretin büyümesinin sınırlandırılması, verimliliğin düşük olduğu bölgelerde asgari ücretin azaltılmasının amaçlanması ve verimliliğin yüksek olduğu sektör ve bölgelerde yüksek asgari ücret uygulamasının görüşe açılması gerektiği üzerinde duruluyor. Mali şeffaflık düzeltilerek, dış yatırımların cesaretlendirilmesi gerektiği,enerji ve diğer alt yapı maliyetlerinin AB direktifleri uygulanarak minimize edilmesinin yararlı olacağı vurgulanıyor.