HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Patrona Halil İsyanı

Patrona Halil İsyanı

Tarihte Lale devri olarak bilinen dönem İstanbul’da çıkarılan Patrona Halil isyanıyla sona erdi. 280 yıl önce bir devri kapatan isyan işte böyle gerçekleşmişti...

**[

](http://twitter.com/#!/HaberMynet)**


Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın 12 yıl süren sadrazamlığı ve açtığı zevk ve sefahat devrinden memnun olmayanlar harekete geçmesiyle ortaya çıkan Patrona Halil isyanıyla bir dönem sona erdi.

**[

](http://twitter.com/#!/HaberMynet)**


Nevşehirli'nin iktidarında yıllar yılları kovalıyor, görünüşte her şey yolunda gidiyordu. Ancak Lale Devri'nin sadrazamı Nevşehirli İbrahim Paşa'nın uzun süren görevi birçok kişiyi rahatsız etmekteydi. Nevşehirli 12 yıldır sadrazamdı ve bu görevde gözü olanların önünde bir engeldi. Kaptanıderya Mustafa ve bazı devlet ileri gelenleri sadrazamı görevinden uzaklaştırmak için bir isyan düzenlemeye karar verdiler.

**[

](http://twitter.com/#!/HaberMynet)**


İran seferinden olumsuz haberler gelmesi üzerine halk harekete geçmiş, camilerde ve diğer yerlerde propaganda yaparak ayaklanmanın zeminini oluşturmaya başlamıştı. Uzun zamandır maaşını alamayan Yeniçerilerin içerisinde de huzursuzluk belirmişti.

**[

](http://twitter.com/#!/HaberMynet)**


Bu yıllarda İran savaşlarından dolayı meydana gelen huzursuzluk ortamı ve ekonomideki bozukluk isyan için elverişliydi. İsyanı başlatması için o dönemde Kapalıçarşı'da tellallık yapan Patrona Halil bulundu. Patrona Halil ve arkadaşları dikkat çekmemek için 25 Eylül 1730'da Beyazıt'taki hamamda yaptıkları toplantı da sözde şeriatın emrettiği hususları yerine getirmek için 28 Eylül Perşembe günü isyan etmeyi kararlaştırdılar. Perşembe sabahı Bâyezid Camii önünde toplanan asilerin miktarı başlangıçta sadece 30 kişiydi. Üç bayrak altında üç guruba ayrılan isyancılar Kapalıçarşı'ya üç koldan girerek propagandaya başladılar.

**[

](http://twitter.com/#!/HaberMynet)**


Arnavut asıllı Patrona Halil, sadece gönüllülerden oluşan ve barış zamanlarında İstanbul'un diğer avamı gibi zanaatları ile uğraşan yeni tip yeniçerilerdendi. Patrona Halil, Kapalıçarşı'da tellallık yapıp, eski giysiler satarken, yandaşlarından biri manav, bir üçüncüsü ise İzmir'de asi olarak isim yapmış biri idi.

**[

](http://twitter.com/#!/HaberMynet)**


Şeriatı tatbik etmek için çarşı halkını kendilerine katılmaya davet edip zorla dükkânları kapattırdılar. Çarşıdan çıkan asiler kendilerine katılanlar ile birlikte Divanyolu'ndan Etmeydanı'na yürüyüp, buradaki yeniçeri kışlalarında kalan bir kısım yeniçeriyi de kendilerine katılmaya çağırdılar.

**[

](http://twitter.com/#!/HaberMynet)**


Zamanın tarihin yazan Mehmed Raşid Efendi ve İsmail Asım Efendi, tepkilerin ve öfkelerin korkunç bir ayaklanmaya dönüşmesinde, halkın ekonomik sıkıntısına ve yüksek enflasyona rağmen geceli gündüzlü ziyafetlerin, çırağan eğlencelerinin, sefere çıkmak istemeyen padişahla sadrazamının Davutpaşa Sarayı bahçelerine gidip bülbül dinlemelerinin baş rolü olduğunu yazarlar.

**[

](http://twitter.com/#!/HaberMynet)**


Zamanın tarihin yazan Mehmed Raşid Efendi ve İsmail Asım Efendi, tepkilerin ve öfkelerin korkunç bir ayaklanmaya dönüşmesinde, halkın ekonomik sıkıntısına ve yüksek enflasyona rağmen geceli gündüzlü ziyafetlerin, çırağan eğlencelerinin, sefere çıkmak istemeyen padişahla sadrazamının Davutpaşa Sarayı bahçelerine gidip bülbül dinlemelerinin baş rolü olduğunu yazarlar.

**[

](http://twitter.com/#!/HaberMynet)**


Tarihçi Şem'danî-zâde ise daha pratik bir anlatım ve örneğinle ayaklanmaya neden olan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'yı "mirasyedi meşreb, gece gündüz zevk u sürûr icad idüb halkı aldadacak şey lazımdır deyû bayramlarda meydanlarda dolaplar, beşikler, atlıkarıncalar, salıncaklar kurdurub erkeklerle kadınları karışık salıncağa bindiren, salıncağa binub inerken hubbaz yiğidlere kadınları kucaklatdıran, hoş-seda ile şarkılar söylettiren" kişi olarak tarif eder.

**[

](http://twitter.com/#!/HaberMynet)**


Patrona Halil ve yandaşları yeniçerileri yanlarına çektiler, hapishanelerin kapılarını açıp, esirleri serbest bıraktılar. Halktan insanlar etrafına toplandı ve kapalıçarşı tüccarları da davetlerine karşı koymayıp, dükkanlarını kapattılar ve asilere katıldılar. Otuz asi, bir anda 150 kişi oldu ve birkaç saat sonra binlerce insandan oluşan silahlı ve silahsız bir kalabalık At Meydanı'na toplandı. Aslında ufak bir önlem bile isyanı bastırmaya yetecekti.


Ancak Perşembe günü devlet daireleri tatil olduğu için memurlar yoktu. Ayrıca Padişah ve devlet ileri gelenleri de İran seferi için Üsküdar'daydılar. İstanbul tarafında isyanın ilk anda üzerine gidecek dirayetli bir kimse bulunmuyordu. Üsküdar'da bulunan padişah durumu haber alınca bir meclis topladı. Sadrazamın şiddet kullanılarak isyanı bastırma fikrine ulemadan bazıları "Müslüman kanı dökmenin doğru olmadığını" söyleyerek karşı çıktılar.


Bir sonuca varılamadan toplantı dağıldı. İsyanın ne şekilde bir sonuç vereceği belli olmadığı için asker, halk, esnaf ve devlet adamları nasıl davranmaları konusunda tereddütlüydüler. Asilerin etrafında toplanan kalabalık ilk günün akşamına doğru azaldıysa da, Patrona Halil'in çabalarıyla isyana katılanların tamamen dağılması önlendi.


İsyanın ikinci gününün akşamına doğru yeniçeri ve acemi oğlanların katılımıyla asilerin sayısı oldukça artmıştı. Asiler, yaptıkları işleri şeriat kılıfına uydurmak için ulemadan bazı kimseleri de aralarına kattılar. Onlardan istedikleri şekilde fetvalar alarak hareket alanlarını genişletiyorlardı. Zindanlarda ve gemilerde bulunan mahkumlar da isyancılar tarafından serbest bırakılmışlardı. Çeşitli askeri guruplardan da iltihaklar oluyordu. Asilerin sayısı iki bini aşmıştı.


Saraydaki kararsızlık yüzünden bir şey yapılamıyordu. Bir saray ağası gönderilerek asilerin fikrinin öğrenilmeye çalışılması isyancılara güven vermişti. İsyancılar, dağılmadıkları gibi başta sadrazam ve şeyhülislâm olmak üzere devlet ricalinden 37 kişinin kendilerine verilmesini istediler. Bu işin kan dökülmeden halledilemeyeceğini anlayan padişah sancak-ı şerifi sarayın kapısının önüne diktirerek halkı asilere karşı mücadeleye çağırdı. Ancak geç kalınmıştı. Asilerle işbirliğinden şüphelenilen Kaptan-ı derya Mustafa Paşa görevden alınarak yerine Abdi Paşa getirildi. Patrona Halil'i bu isyana teşvik eden Kaptan-ı derya Mustafa Paşa'ydı. Ancak yeni kaptan paşa da Patrona'nın yanında yer aldı.


30 Eylül Cumartesi sabahı padişah isyancılarla uzlaşmak için bir heyet gönderdi. Asilerin isteği aynıydı. Sadrazam ve bazı devlet adamlarının kendilerine verilmesi. Padişah damadı olan sadrazamını kurtarmaya çalıştı ancak asiler onu istemekten vazgeçmediler. Sarayın suyollarını kapatan asiler içeri erzak girmesini de engellemişlerdi. Sarayda bulunan ulema da asilerin isteklerinin yerine getirilmesini istiyordu. Asilerin sarayı kuşattığı şayiası üzerine ortalık daha da karıştı ve başka çaresi olmadığını gören Üçüncü Ahmed, damadı Nevşehirli İbrahim Paşa'yı da kurban etti.


1 Ekim 1730 sabahı idam edilen bu üç kişinin cesetleri öküz arabaları üzerinde saraya getirildi ve parçalanmak üzere asilere teslim edildi. Zorbalar tarafından parçalanan cesetler Üçüncü Ahmed Çeşmesi'nin önüne bırakıldı.


Hakimiyetlerini iyice artıran asiler Üçüncü Ahmed'in tahttan indirilmediği takdirde kendi sonlarının iyi olmayacağını biliyorlardı. Artık yeni hedef padişahın tahtan indirilmesiydi. Sultan Üçüncü Ahmed tahttan feragat ederek kendisinden sonra hanedanın en büyüğü olan Sultan İkinci Mustafa'nın oğlu Şehzâde Mahmud'un padişah olmasına razı oldu. Böylece bir dönem sona ermişti.


Yeni padişah Birinci Mahmud, ilk fırsatta fesadın kaynağı olan ve iktidarını gölgeleyen asileri ortadan kaldırmak için kolları sıvadı. İlk olarak, zorbabaşılarından canları yanan devlet ricalini etrafında topladı.


Daha sonra yeniçeri ileri gelenlerini, askere yüklü bir miktarda para vermek suretiyle, kendi tarafına kazandı. Patrona, Topkapı Sarayı'nda hil'at giydirilmek bahanesiyle 25 Kasım 1730'da saraya gitmeye ikna edildi.


Saraya gelen Patrona, Revan Köşkü'nde padişahı beklemeye başladı. Ancak bu onun son anlarıydı. Birden içeriye yeniçeriler doldu ve kısa bir arbedenin ardından asi liderini öldürdüler. Saray'ın kapıları kapatıldı ve Orta Kapı'da bulunan diğer asiler de teker teker kılıçtan geçirildi. İstanbul asilerden büyük nispette temizlendi.


25 Kasım'dan sonra Patrona Halil isyanı kalıntıları sona erdirilip I. Mahmud'un gerçek saltanatı başladı.






          • -
            Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler