İSTANBUL (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İslam ülkeleri arasındaki işbirliğinin önemine değinerek, "Sahip olduğumuz zengin doğal kaynaklara rağmen sanayi altyapılarımız zayıf, hizmet sektörlerimiz gelişmiş ülke standartlarının çok altındadır" dedi.
İSEDAK'ın 20. toplantısı ve bu toplantıyla eşzamanlı düzenlenen İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) Ekonomi Konferansı, Conrad Otel'de başladı. Toplantıya, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanı sıra, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Devlet Bakanı Ali Babacan, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, İSEDAK üyesi 57 ülkeden temsilciler katıldı. Açılış konuşmasını yapan Başbakan Erdoğan, İslam ülkeleri arasındaki işbirliği ve küreselleşme konularına değindi.
Erdoğan, "İslam medeniyetinin son bir kaç asırdır içinde bulunduğu iktisadi ve siyasi bunalımları aşmak için ülkelerimiz çok geniş bir coğrafyada gayret göstermekte, modern çağın gerçekleriyle yüzleşirken kültürel hayatı besleyen gelenekleri de muhafaza etmeye çalışmaktadır. Küreselleşmenin hız kazandığı son yıllarda toplumlarımızın karşı karşıya kaldığı çok boyutlu değişim ihtiyacı, sorunlarımızın giderilmesi yönündeki çabaları artırmayı gerektirmektedir. İslam dünyasının sorunları küresel bir ölçeğe ulaşmıştır, çözümleri de küresel bir yaklaşımla üretmek gerekmektedir. Küreselleşmenin de, İslam ülkeleri arasındaki işbirliğinin de itici gücü ekonomidir, ticarettir, yatırımdır. Ekonomik işbirliğinin temel aktörü de çağımızda özel sektördür. Aksi halde devletten devlete münasebetlerle gerçek anlamda işbirliği kurulamaz. Öyle anlar oluyor ki siyaseti, ekonomi yönlendirme durumunda kalıyor. Ekonomi siyasetin önüne geçiyor" dedi.
İSEDAK'ın, 20 yıllık tecrübesini olgun bir özeleştiriyle değerlendirmek durumunda olduğunu belirten Erdoğan, özeleştiri yapma zamanının geldiğini söyledi. Erdoğan, "Bunu gerçekleştirmek durumundayız. Bizim çok daha ileride olmamız gerekmez mi? Birbirimizle münasebetlerimiz niçin bu noktada? Bu soruları kendimize sormalıyız. BM, milenyum kalkınma hedefleri arasında yoksulluğun giderilmesinin altı özellikle çizilmektedir. Yoksulluğun giderilmesinde, İslam ülkelerinin sıkı bir işbirliğine ihtiyacı olduğu hepimizin malumudur. Çağımızda ekonomik ilişkiler, siyasi ilişkilerden özgürlüklerden bağımsız değildir. Ekonomik ilişkiler, diplomatik ve siyasi ilişkilerin de önüne geçmiştir" diye konuştu.
"ALTYAPIMIZ ZENGİN" Konuşmasında küreselleşme konusuna da değinen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Küreselleşme olarak adlandırdığımız çok boyutlu değişim süreçleri ve rekabet ortamı, bir çok tehdidin yanı sıra yeni imkanlar da sunmaktadır. Bu imkanları değerlendirmenin ön koşulu, yaşadığımız dünyanın şartlarını doğru okumak ve sağlıklı politikalar üretmektir. Köklü ve evrensel bir medeniyete sahip olan İslam ülkelerinin refah ve barış hareketi, ancak böyle bir yaklaşımla anlamlı bir gayrete dönüşebilir. Sahip olduğumuz zengin doğal kaynaklara rağmen sanayi altyapılarımız zayıf, hizmet sektörlerimiz gelişmiş ülke standartlarının çok altındadır. Yeterli düzeyde eğitemediğimiz ve istihdam sağlayamadığımız, hızla artan nüfuslara sahibiz. İslam ülkeleri dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 20'sine, dünya iktisadi hasılasının yüzde 5'ine sahip bulunmaktadır. Geçtiğimiz yıl ortalama milli gelir 5 bin 700 dolar civarındayken, İslam ülkelerinde bu rakam bin 200 dolar düzeyinde olmuştu. İSEDAK üyesi 22 İslam ülkesi, BM tanımlarına göre en az gelişmiş ülke statüsündedir. 22 ülkede kişi başına yıllık ortalama gelir maalesef 750 doların altındadır."
Başbakan Erdoğan, İslam ülkeleri arasında ticari alandaki performansın da, arzu edilenin çok gerisinde olduğunu söyledi. 2002 yılında İSEDAK üyelerinin toplam ihracatının, dünya toplam ihracatının ancak yüzde 8'i civarında gerçekleştiğini belirten Erdoğan, "İslam ülkeleri olarak kendi aramızdaki ticaret hacmi de arzu edilenin çok gerisindedir. Eğitim, sağlık, yoksullukla mücadele gibi alanlarda ülkelerimiz dünya standartlarının çok gerisinde kalmaktadır. Yetişkin insanlarımızın okuma-yazma oranının düşüklüğü, ortalama yaşam süresinin kısalığı ve genel olarak eğitim ve sağlığa bütçelerimizden ayırabildiğimiz miktarlar itibariyle topluma medeni yaşam standardı sunmanın gerisindeyiz. Sosyal kalkınma alanında kat edecek çok mesafemiz var. İSEDAK ve benzeri kurumlarımız geleneksel olarak devletlerarası kuruluşlardır. Resmi düzeyde ilişki kurulan birer forum olma niteliklerini tam olarak aşamamışlardır. İş dünyası, firmalar, sektör temsilcileri ve yatırımcıların bu işbirliği zeminine katılımı kesinlikle sağlanmalıdır" şeklinde konuştu.
"CESUR KARARLAR ALINMALI" "Siyasi geleneğimiz; adaleti, mülkün temeli saymaktadır" diyen Erdoğan, "İslam ülkeleri olarak, halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkeler olarak gündemimize alabileceğimiz ve işbirliğinde bize yön gösterebilecek bir kaç hususa dikkat çekmek istiyorum. İslam ülkelerinde iktisadi faaliyetlerin güvenli ve rahat bir zeminde yapılabilmesi için gerekli olan idari ve yasal düzenlemeler öne çıkarılmalıdır. Rekabete açık özel mülkiyet ve özel teşebbüsün özendirildiği piyasa ve yatırım ortamlarını gerçekleştirebilmek için hükümetlerimiz cesur kararlar almalı. İktisadi ilişkilerin yürütülmesi için hükümetler cesur kararlar almalıdır. Merkeziyetçi kamu hizmeti anlayışını gözden geçirmek durumundayız. Bu anlayış, iktisadi kaynakların merkezden tahsisini ön görmekte, devleti yatırımcı ve ekonomideki en önemli aktör rolüne zorlamaktadır. Günümüzde hızla gelişen bir özel teşebbüsün, serbest ama kamunun hakem rolü oynadığı bir piyasanın daha rekabetçi ve verimli bir yapı sağladığı görülmektedir. Kalkınmaya dair sorunların tespitinin ve kaynak kullanımının yerel ve bölgesel düzeyde yapılabildiği katılımcı, hesap verebilir ve şeffaf yaklaşımlar kesinlikle egemen olmalıdır. Ülkelerimizin tarihi ve sosyokültürel açılardan sahip olduğu sosyal sermayeyi refah arayışımızda ana unsurlardan birisi haline getirmek durumundayız" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, özel sektörün daha fazla desteklenmesi gerektiğinin altını çizerek, "Kültürel nitelikli sorunlarımıza küresel çözümler arayacaksak, ülkelerimiz arasında var olan sorunlar bizi birbirimizden uzaklaştırıcı ve işbirliğini engelleyici bir şekle bürünmemeli. İslam ülkeleri yeni sosyal sermaye örnekleri geliştirmeli. İnsan olmadığı takdirde mal yoktur, insan olmadığı takdirde sermaye yoktur, insan olmadığı takdirde bilgi de yoktur. Bize düşen şey insan yönetimi ve para yönetimidir. Bizler insanı, parayı başarılı bir şekilde yönettiğimiz takdirde aradığımız beklediğimiz başarıyı da hep birlikte yakalayacağız. Ticaretin serbestleştirilmesi, ulaştırma ve haberleşme altyapılarımızın ıslahı ve birbirine bağlanması, eğitim kurumlarımız arasındaki ilişkilerin artırılarak bilgi alışverişinin kolaylaştırılması bu çerçevede düşünülebilecek işbirliği alanlarıdır. İslam ülkeleri arasındaki işbirliğini daha da ileriye götürmek üzere düzenlenmiş bulunan iş forumu bizler için büyük fırsat. Mevcut işbirliği imkanlarının daha güçlü, pratik hayatta irtibatlı ve sonuç odaklı bir yapıya kavuşturulması için kurumsal kapasitelerimiz geliştirilmeli. Ülkelerimizin bir çoğu idari kapasite ve uluslararası işbirliği tecrübesi bakımından bu çabalara katkı yapabilecek durumda" dedi.
Başbakan sözlerini, "Sorunlarımız ortak, küresel ölçekte ve bütün medeniyetimizi kuşatıcı niteliktedir. Sahip olduğumuz fiziki ve beşeri kaynaklarla kültürel ve manevi mirasımızın açtığı ufuk, bize küresel çözümler üretebileceğimizi vaat ediyor ama biz bunun farkında değiliz. Altyapı ve üstyapı çalışmalarımıza baktığımızda çok geri ama yeraltı kaynaklarımıza baktığımız zaman çok zenginiz. Makas çok açık, çok çalışmamız gerekiyor. Koşmamız gerekiyor. Dayanışmamız gerekiyor. Bu asrın bir paylaşım asrı olduğunu unutmamamız gerekiyor, aksi halde teröre verdiğimiz kurbanlar ortadadır. Savaşlarda kaybettiklerimiz ortadadır ve bu süreç devam edecektir. İslam ülkeleri sorunlarına küresel çözümler üretebilir. Sonuç bildirgesinin sadece kağıtlarda kalmasını değil, uygulamaya geçmesini temenni ediyorum" diyerek noktaladı.