Kudüs'te iki Filistinli saldırgan dahil yedi kişinin öldüğü sinagog saldırısı İngiltere basınında geniş yer buluyor.
Guardian'ın saldırıyla ilgili haberinde görgü tanıklarının ifadelerine yer veriliyor. Yossi Posternak adlı bir görgü tanıdığı yaşadıklarını "Yukarı baktım ve birinin insanları yakın mesafeden vurduğunu gördüm. Sonra elinde satır olan başka biri geldi ve ortalık karıştı. İnsanları yerde yatarken gördüm. Her yerde kan vardı. İnsanlar mücadele etmeye çalışıyordu ama pek de şansları yoktu" sözleriyle anlatıyor.
'Kutsal savaş önlenmeli'Gazete saldırıya başyazılarından birini de ayırmış. Guardian "Şimdi İsrailli ve Filistinli liderler çatışmanın kutsal bir savaşa dönüşmesini önlemeli" diyor. Dikkat çeken satırlar şöyle;
"Şimdi korku uzun süredir şiddetli ve kanlı bir bölgesel çatışmanın daha zorlu bir şeye, kutsal bir savaşa dönüşmesi. Dünkü katiller dua eden insanlara saldırarak İsrail-Filistin çatışmasını bir Müslüman-Yahudi savaşına dönüştürme riskini getirdi...Şimdilik bu sadece bir korku. Gerçeğe dönüşmesi kaçınılmaz değil. Ancak bunun için siyasi liderlik gerekiyor. Filistin tarafında Filistin Yönetimi'nin kontrolündeki medya olayları kışkırtıyorsa bunu durdurmalı. Hamas da bu gazetenin uzun süredir savunduğu gibi müzakere sürecine dahil edilmeli. Ancak Hamas nadiren bu argümanı destekleyecek şeyler yapıyor...Ancak İsrail'in üzerinde de büyük bir yük var. Benyamin Netanyahu Filistinlilere hiçbir siyasi ufuk gösteremedi. Bağımsızlığa ya da işgalin sonuna uzanabilecek bir yol gösteremedi. Böyle bir siyasi yol haritasının yokluğunda, şiddete inananlar güçlenecektir"
'Liderler nerede?'**Independent**'ın başyazısında da Filistin ve İsrail liderlerine yönelik suçlamalar var. Gazete "Şiddet Kudüs'ü yaralarken liderlik nerede?" diye soruyor. Dikkat çeken satırlar şöyle;
"Bu saldırı üçüncü bir Filistin intifadası başladığına işaret edebilir de etmeyebilir de. Daha da açıkçası iki taraf kendilerini ayıran ve giderilemezmiş gibi görünen farklılıklarına bir de din savaşı ekliyor olabilir. ABD öncülüğündeki iki devletli çözümü amaçlayan görüşmeler altı ay önce çöktü. O zamandan beri üçüncü Gazze Savaşı oldu. İsveç Filistin devletini tanıdı. İngiltere parlamentosu da sembolik olarak aynı adımı attı. Her iki tarafın da başkent kabul ettiği Kudüs şüphe ve karşılıklı korkuyla doldu. İsrailli ve Filistinli gençler misilleme saldırılarında birbirlerini öldürdü. Bu arada İsrail de Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimlerini genişletmeyi sürdürüyor. Filistinlileri konuyla ilgisiz kalacak kadar zayıflatmayı amaçladığı görülen Netanyahu ve Filistin lideri Mahmud Abbas arasındaki ilişkiler daha kötü olamazdı. Ama yine de bu son krizde gerilimin azaltılması bu iki liderle başlıyor. Sivillere yönelik terör saldırıları iğrenç ve meşru gösterilemez. Ancak her ikisinin de yangına körükle giden açıklamaları bilinçli ya da bilinçsiz hiçbir yere varamayacak bir şiddet döngüsü yarattı. Bunu durdurmak için adımlar en yukarıdan atılmalı"
'ABD Suriye'de tampon bölgeye hayır diyecek' Daily Telegraph Amerikan yönetiminin Başkan Yardımcısı Joe Biden'in ziyaretinde "Türkiye'yi ve 'ılımlı' Suriyeli muhalifleri kızdırma pahasına, Suriyeli mülteciler için bir güvenli bölge oluşturulması talebine olumsuz yanıt vereceğini" yazıyor.
Daily Telegraph Fransa'nın güvenli bölge fikrine destek verdiğini, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun da Halep'in Esad rejiminin eline geçmesi halinde iki ila üç milyon mültecinin Türkiye'ye gitmesinden korkulduğu yönündeki sözlerini hatırlatıyor.
Ancak Washington'da verilen bir brifingde üst düzey Beyaz Saray yetkililerinin "Bildiğiniz gibi Türk hükümeti uzun süredir uçuşa yasak bölge ve tampon bölge fikrini savunuyor. Bu yeni bir fikir değil. Türkiye'yle bölgede güvenliği nasıl geliştirebileceğimizi görüşmeye devam ediyoruz, ancak bu aşamada uçuşa yasak bölge ya da tampon bölge düşünmüyoruz" dediği aktarılıyor.
Halep'te 'kader savaşı'**Financial Times**'ın dünya haberleri sayfalarında da Halep'teki durumu ele alan bir izlenim yazısı dikkat çekiyor. Haberde radikal İslamcı örgütlerden, batı destekli ılımlı muhaliflere Suriyeli isyancı güçlerin Halep uğruna bir 'kader savaşı' verdiği anlatılıyor.
5 bin kişilik Ceyş el Mücahidin adlı grubun lideri Ebu Huzeyfe gazeteye yaptığı açıklamada, "Bizimle, rejim güçleri arasındaki çizgi bir ila iki kilometre. Yolu ya biz keseceğiz, ya da rejim. Bizim için Halep bir kader savaşı. Rejim başarılı olursa devrimi yok edecek" diyor.
Financial Times Muhabirine Gaziantep'teki ofislerinde açıklama yapan Ceyş el Mücahidin liderleri Batılı güçlerin IŞİD'E yaptığı hava saldırılarının rejim güçlerinin muhaliflere saldırabilmesini sağladığını ve ABD'yle bağlantılarının Suriyeliler arasındaki itibarlarına darbe vurduğunu anlatıyor.
Ebu Emin kod adlı grup lideri "İnsanlarımızın gözünde işbirlikçilere dönüştük. Paralı askerler gibi görünüyoruz" diyor. Ebu Emin ayrıca "IŞİD'e karşı savaşla tükenmeyi ve rejimle savaşmama izin verilmemesini kabul etmiyorum. Bu nedenle dürüst olmak gerekirse IŞİD'le savaşı dondurduk. Bölgesel bir savaşın yakıtı olmayı reddediyoruz" diye de ekliyor.
'En çok pasaportu İngiltere verdi'** Times**'ın manşetinde ise İngiltere'de göçmenlere dağıtılan pasaport sayısıyla ilgili bir haber var.
Gazete İngiltere'nin tüm Avrupa ülkelerinden daha çok sayıda göçmene vatandaşlık verdiğini yazıyor. Avrupa Birliği'nin İstatistik Kurumu Eurostat'ın verilerine göre 2012'de 28 üyeli Avrupa Birliği'nde göçmenlere dağıtılan pasaportların dörtte birini İngiltere verdi. 2000 yılından bu yanaysa 2,1 milyon göçmene İngiliz pasaportu dağıtıldı.
Haberde yer verilen bir ankete göreyse İngiltere halkının dörtte biri yasal ya da yasal olmayan tüm göçmenlerin ülkelerine geri gönderilmesini istiyor.