93. Akademi Ödülleri (Oscar) En İyi Uluslararası Film Dalı'nda Türkiye'nin aday adayı filmi, yönetmeni Mehmet Ada Öztekin'in olduğu 7. Koğuştaki Mucize olarak belirlendi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada filmin 23 yapım arasından seçildiği ifade edildi.
Ancak 7. Koğuştaki Mucize'nin aday adaylığı olumlu ve olumsuz bazı tartışmaları da beraberinde getirdi.
Güney Kore yapımı bir filmden uyarlandığı gerekçesiyle filmin aday adaylığı, kimi sinema çevreleri tarafından tepkiyle karşılandı.
Öte yandan elde ettiği gişe başarısı ve bilhassa uluslararası çevrede yarattığı olumlu etki sebebiyle pek çok kimse de filmin aday adaylığını destekledi.
Bu tartışma, aday adaylığı meselesinde bir ilk değil. Önceki yıllarda da açıklanan bazı aday adayı filmler de çeşitli fikir ayrılıklarına sebep olmuştu.
1964 yılında Metin Erksan'ın Susuz Yaz filmiyle başlayan Oscar'a aday adaylığı süreci henüz bir adaylıkla sonuçlanamadı. Bu yıla kadar aday adayı olarak gösterilen 26 film arasından yalnızca Nuri Bilge Ceylan'a ait Üç Maymun filmi 9 yapımın yer aldığı kısa listeye kalabildi ancak aday olamadı.
Peki, Türkiye'nin Oscar'da En İyi Uluslararası Film Ödülü aday adayı nasıl ve hangi kriterlere göre belirleniyor? Sektörden insanlar bu tartışmalara hangi yorumlarda bulunuyor? Bu zamana kadar konu hakkında ne tür tartışmalar yaşandı ve bu tartışmalara sebep olan faktörler neler?
Aday adayı olarak gösterilecek filme, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü ile sinema alanındaki meslek örgütü temsilcilerinden oluşan ve "Sinema Meslek Birlikleri Güç Birliği" adı verilen 16 kişilik seçici kurul karar veriyor. Her kurum, seçici kurula bir üye gönderiyor.
Aday adaylığı için belirlenen tarihler arasında ticari gösterime çıkmış/çıkacak olan filmler başvuru yapabiliyor. Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi (Akademi) filmin en az 7 gün üst üste ücretli olarak ticari bir sinemada gösterilmesini değerlendirme için yeterli kabul ediyor.
Bu yıla özgü olarak Covid-19 salgını nedeniyle vizyonda yer alamayan filmler de streaming ya da online platformlarda izleyici ile buluşmuş olmaları koşuluyla başvuru yapabildiler.
Kurallar gereği filmin kayıtlı orijinal diyaloğu ağırlıklı (yüzde 50) olarak İngilizce dışı olmalı ve aday gösteren ülke filmin yaratıcı kontrolünün büyük oranda vatandaşlarına ait olduğunu göstermeli.
Ülkelerin yetkili mercileri tarafından Akademi'ye yapılan başvurularla En İyi Uluslararası Film Ödülü aday adaylıkları belirleniyor.
Akademi'nin Uluslararası Uzun Metraj Film Ön Komitesi arasında yapılan oylama ile yapımlar arasından yedi film seçiliyor. Ayrıca Akademi'nin Uluslararası Uzun Metrajlı Film İcra Komitesi'nin de üç film seçmesiyle birlikte toplamda on filmden oluşan bir kısa liste oluşturuluyor.
Uluslararası Uzun Metraj Film Aday Gösterme Komitesi de bunun ardından gizli bir oylama ile en yüksek oyu alan 5 filmi aday olarak belirliyor.
Son oylama ise tüm aday filmleri izlemiş Akademi üyeleri tarafından yapılıyor ve ödül sahibini buluyor.
BBC Türkçe'ye konuşan İstanbul Okan Üniversitesi Sinema Bölüm Başkanı ve sinema eleştirmeni Murat Tırpan, 7. Koğuştaki Mucize filminin aday adayı gösterilmesine tepkiyle karşılayan isimlerden birisi.
Bu yıl için çok daha iyi seçeneklerin mevcut olduğunu düşünen Tırpan, filme yönelik şunları söyledi:
"7. Koğuştaki Mucize gibi tamamen gişeyi hedefleyen ve temelde uyarlama olan bir filmi neden Oscar'a gönderdiğimiz sorusunun cevabı açıktır. Bu seçtiği filmin aday olma şansı olmadığını bilen birilerinin seçimidir."
Eleştiriler hakkında görüş almak için ulaştığımız 7. Koğuştaki Mucize ekibinden haberin yayın tarihine kadar bir cevap alamadık.
Geçtiğimiz sene Türkiye'nin aday adayı olan Semih Kaplanoğlu'nun "Bağlılık-Aslı" filmi, vizyonda ve festivallerde izleyiciyle buluşmadığı ve herhangi bir başarı elde edemediği gerekçeleriyle sinema dünyasının eleştirisine sebep olmuştu.
Film, 24 Ağustos 2019'da açıklanan aday adaylığından yaklaşık 1 ay sonra 20 Eylül 2019'da vizyona girmişti.
Kaplanoğlu'nun önceki filmi Buğday'ın galasını Kasım 2017'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılımıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapmasıyla "Bağlılık-Aslı" filminin Oscar yolculuğu için "politik" eleştirisi yapılmıştı.
Sinema yazarı Güvenç Atsüren, Filmloverss sitesine yazdığı yazıda şunları kaleme almıştı:
"Bu gala özelinde yaşananları kısaca şöyle özetleyebiliriz: Semih Kaplanoğlu uzunca bir süredir tutunduğu iktidar yanlısı tutumla eleştiriliyor ve bu eleştirilere karşılık olarak iktidarca himaye altına alınıyor ve bizzat 'sarayın sinemacısı' ilan ediliyordu."
2017 yılındaki aday adayı film olan Ayla filmi için de benzer eleştiriler öne sürülmüştü. Sabah gazetesi yazarı Mevlüt Tezel, bir köşe yazısında Ayla'nın izleyiciyle buluşmadan aday adayı olmasını eleştirmişti.
Tırpan'a göre aday adaylığında temel kriter yurtiçi ve yurtdışında ödül kazanmış, sanatsal yaratıcılığı olan bir filmin seçilmesi:
"Evet, yılın en iyi filminin Oscar'a gönderilmediği başka örnekler de görüyoruz, bunun en iyi örneği geçen yıl bariz bir şekilde öne çıkan Portrait of a Lady on Fire filmi yerine Fransızlar Les Miserables'i seçmişti. Ya da 2017'de herkesin beklentisinin aksine Güney Kore, Handmaiden yerine Age of Shadows adlı filmi Oscar'a göndermişti. Ama dikkatli bakacak olursa o yıl Fransa seçimi Proxima, Portrait of a Lady ve Les Miserables arasından yapmıştı ki bu üç filmde festivallerden bol ödül almış filmlerdir, keza Kore'nin Age of Shadows'u da öyleydi."
Aday olma potansiyeli yüksek olacak kadar yaratıcı filmlerin genellikle muhalefet etme potansiyeli olduğunun altını çizen Tırpan, bu sebeple en iyi film yerine en az muhalif ya da politikadan uzak filmlerin aday adayı olarak gösterildiğini düşünüyor:
"Bu mantıkla bu yıl çekilmiş Hayaletler, Gölgeler İçinde ve Nasipse Adayız gibi filmlerin seçilme olasılığı olmadığı ortadadır."
Öte yandan Tırpan, bazı filmlere ve yönetmenlere "Oscar aday adayımız" etiketinin yapıştırılmak istendiğini vurguluyor. Bu etiketin filmlerin yeniden vizyona girmesini, yönetmenin bir sonraki filmini çekmesinin kolaylaştırmasını sağladığını belirten Tırpan şöyle devam ediyor:
"Dolayısıyla bizdeki yarış -özellikle son yıllarda- aday olabilme yarışı değil aday adayı gösterilebilme yarışıdır ve bu da kulis ve çıkar ilişkileri üzerinden belirlenmektedir. Bu bağlamda Oscar toplantısında sanatsal iç görüsüne güvendiğimiz yönetmenin, oyuncunun ya da genel olarak örgütlerin 7. Koğuşta Mucize'ye oy verebildiğini duyduğumuzda şaşırmıyoruz."
2002'de "9" isimli filmiyle aday adaylığı yarışına giren yönetmen Ümit Ünal ise BBC Türkçe'ye verdiği demeçte, filmlerin Amerika'da gösterime girebilecek teknik ve sanatsal kaliteye sahip olmasının aday gösterilmedeki en önemli kriter olduğunu belirtiyor.
Oscar için "büyük dağıtımcılar yarışı" benzetmesini yapan Ünal, "Bir dağıtımcının filmin ticari geleceği olacağına inanması ve arkasında durup destek vermesi gerekiyor. Ticari derken suya sabuna dokunmayan, istismar sineması örneklerini kastetmiyorum elbette. Bir meselesi olan, derdi olan, bu derdi düzgün bir üslupla anlatan oradaki "arthouse" izleyicisinin merak edip izleyeceği bir film olması lazım. Parazit'e bakın mesela" diyor.
Tırpan'a göre 5 filmiyle en fazla yarışa dahil olan Nuri Bilge Ceylan'ın durumu farklı:
"Ceylan'ın filmleri açık nitelikleri ve başarılarıyla sinemamızda o kadar farklı bir yerde duruyor ki ona kayıtsız kalınamıyor. Oscar'a bir defa kısa listeye giren Üç Maymun ile yaklaştık ve Ceylan dışındaki iyi sinemacıları görmezden geldikçe ne yazık ki tek umudumuzun o olduğu ortada."
Ünal, Oscar adaylığının ülke sineması için önemini ise, "Oscar'da ödül alan bir film dünyanın dikkatini ülkesine, o ülkede üretilen sinemaya, sadece filmin yaratıcılarına değil, tüm ülke sinemasına çekiyor ve bir yol açabiliyor" sözleriyle anlatıyor.
9 filminin Oscar'daki başarısızlığı hakkında ise Ünal şunları söylüyor:
"9 çok çok küçük bütçeli bir filmdi. Arkamızda da hiç bir devlet ya da şirket desteği de yoktu. Oscar öncesi filmin çok ciddi bir tanıtımını yapmak ve görünür olmasını sağlamak şart.
"Mesela aday adayı olan filmlere bir mektup geliyor. Jüri üyelerine tanıtım yaparken ne gönderebilirsiniz diye. Filmin DVD'si, tanıtım kitapçığı, hediyelikleri vs bir paket yapıp üyelere yollamak gerek. Ama binlerce jüri üyesi var biliyorsunuz. Bu bile bizim gücümüzü aşıyordu.
"Bir de 9 çok konuşan, gücünü senaryodan ve diyalog kurgusundan alan bir filmdi. Türkçe bilen seyirci çok çok sevdi ama yurt dışında doğal olarak aynı etkiyi yaratmadı. Bu da eksi puan olmuş olabilir.
"Paramount, Warner Bros vb büyük şirketlerden ön izleme DVD'si isteyen mektuplar geliyor. Yolladık hepsine ama yarışma öncesinde bir satış olamadı. Bir yapımcı, bir tanıdık aracılığıyla mesaj yollamıştı: 'Çok ilginç bir film ama bu adam İngilizce bir şeyler yazsın, diyaloga çok dayalı işi.'
"Satış anlaşması yapamamak yarışmayı yarı yolda kaybetmek demek, eğer arkanızda o şirketlerden biri yoksa başlangıçta eleniyorsunuz, finale kalmak imkansıza yakın bir mucize oluyor."
BBC Türkçe'nin edindiği bilgilere göre bu yıl aday adaylığı için başvuru yapan filmler şöyle:
14 İtalyan yapımı film, En İyi Uluslararası Film Dalı'nda kazandıkları ödülle (3'ü özel ödül) İtalya'yı bu kategoride zirveye taşırken 12 filmle ödül (3'ü özel ödül) kazanan Fransa ikinci, 4'er filmle ödüle layık görülen İspanya ve Japonya da üçüncü sırada yer aldılar.
Türkiye'de ise Nuri Bilge Ceylan 5 filmiyle aday adaylığı yarışına girdi. Yavuz Turgul, Semih Kaplanoğlu ve Tunç Başaran'ın da ikişer filmle aday adaylığı bulunuyor.
Handan İpekçi ve Tomris Giritlioğlu da Türkiye'yi aday adaylığında temsil eden iki kadın yönetmen oldu.
Yönetmenliği ve senaristliği Bong Joon-ho tarafından yapılan Parazit filmi ise 92'nci Oscar Ödüllerinde, En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Uluslararası Film ve En İyi Orijinal Senaryo ödüllerini kazandı.
6 dalda aday olan ve 4 ödül kazanan Parazit, Oscar tarihinde ilk kez İngilizce olmayan bir film olarak En İyi Film ödülünü alma başarısı gösterdi.