BERLİN (İHA) - Almanya'nın başkenti Berlin'de Türklerin yoğun olarak yaşadığı 'küçük İstanbul' Kreuzberg'de şiddet tırmanıyor.
Geçtiğimiz günlerde bir kaç Alman polisinin, 12 yaşlarındaki iki çocuğu hırpalamasının yankısı sürerken, olayın görgü tanıklarından 16 yaşındaki Özgür Gökyeşil de sınıfta dersteyken maskeli 8 kişinin saldırısına uğradı. Sınıfta arkadaşlarının gözü önünde maskeli 8 kişi tarafından hastanelik edilene kadar dövülen ve bıçaklanan Gökyeşil, olayın şokunu üstünden hala atamadı. Berlin Başkonsolosu Ahmet Nazif Alpman'ın da evinde geçmiş olsun ziyaretinde bulunduğu Gökyeşil, "Sınıfta oturuyordum.
Kısa boylu esmer bir erkek, sınıfın kapısını vurdu ve içeri girdi. Onu önceden tanımıyordum. Benim ismimi sormuş ve arkadaşlarım da sınıfta olduğumu söylemiş. Bunun üzerine maskeli 8 kişi sınıfa daldı. Kafama bir darbe aldım ve baygınlık geçirdim. 8 kişi aniden beni dövmeye başladı. Sınıfta bir iki erkek arkadaşım vardı; ama saldırganların ellerinde bıçak benzeri aletler olduğu için bana yardım etmekten korktular ve bir şey yapamadılar. O an bıçaklanmışım. Arka kapıdan kaçmaya çalıştım. Çünkü 8 kişiye karşı ben bir şey yapamam. Kapı da kapalıydı. İçerde yalnız kaldım. Saldırı bu arada devam etti. Bana saldıranlardan bir ikisini tanıyorum. Sokaktan tanıdığım Arap kökenli bir kaç kişi" dedi.
Geceleri uyuyamadığını ve sokağa yalnız çıkamadığını anlatan Gökyeşil, "Hala çok korkuyorum. Hayatımda artık çok şey değişti. Eskisi gibi sınıfta rahat oturamam. Her kapı çaldığında artık kaçmak isteyeceğim. Yolda yalnız yürüyemem. Kafama aldığımı darbelerin beynimi de etkilediğini şu an fark ediyorum. Büyük bir şok yaşadım; unutkanlık başladı. İsimleri unutuyorum. Başım ağrıyor. Uyuyamıyorum ve midem çok bulanıyor. Uyumak zor oluyor uyusam da kabus görüyorum" şeklinde konuştu.
"ALMAN POLİSİ 'ÜLKENİZE DÖNÜN' DEDİ"
Kreuzberg'de polislerin 12 yaşlarındaki iki Türk çocuğunu hırpaladığını gören Özgür Gökyeşil, "Kreuzberg'de polislerle çocuk arasında yaşanan olayı ben gördüm. Olay dükkanımızdan izledim. Polislerin küçükleri nasıl kelepçelediğini gördüm. Genç bir ağabey, polislere karşı gelerek kelepçelenen çocuklara yardım etmek istedi. 'Siz küçük çocuklara nasıl kelepçe takarsınız?' dedi. Polisler çocuklara ağır hakaretlerde bulundu. Dayak yiyen gencin üstüne geldiler. Ayakkabısına bastılar. Polis, bağırarak, 'siz Türkler kendi ülkenize gidin. Burada ne işiniz var' dedi. Bunları söyledikten sonra da göz yaşartıcı gaz sıktı. Olaydan haberi olmayanlar bile göz yaşartıcı gazdan etkilendi" diye konuştu.
Özgür Gökyeşil'in annesi de büyük üzüntü yaşadığını ifade ederek, "Ben işteydim, Özgür'ün bıçaklandığını söylediler. Onu hastaneye kaldırdıklarını öğrendim ve hastaneye gittim. Hastanede çocuğumu o vaziyette görünce hissettiklerimi anlatamam, çok kötü bir şeydi. O an büyük bir öfke duydum; ama kanı kanla yıkamazlar, ne kadar üstüne giderseniz o kadar kötü olur. İlerde ne olacağı belli olmaz. Oturamıyor, ayakta gezemiyor. Çocuğumu hastanede bırakamadım çünkü hiç bir can güvenliği yoktu. Ben çalışıyorum, burada Türkiye'deki gibi refakatçi kalmamıza da izin vermiyorlar. Hastanede bırakamadık çıkardık" dedi.
Özgür Gökyeşil'in babası ise, "Camiden dönerken bana Özgür'ün bıçaklandığını söylediler. Koşarak okulun önüne gittim. Okulun önü çok kalabalıktı bir sürü polis arabası vardı. Polis Özgür'ün hastaneye kaldırıldığını ama korkulacak bir şey olmadığını söyledi. Bıçak belden aşağısına yani bacaklarına isabet etmiş. Çocuğumuz bu yaşta böyle bir şey yaşamasına üzüldüm. Başına ciddi darbeler almış, sürekli başı dönüyor, kusması oluyor. Doktor korkulacak bir şey olmadığını psikolojisinin etkilendiğini söyledi" diye konuştu.
Özgür'ün hastanede kalacağı süre içerisinde polisin kendilerine herhangi bir güvence vermediğini ifade eden Baba Gökyeşil, "Polis hastanede çocuğun başında bekleyemeyeceklerini, can güvenliğini sağlayamayacaklarını söyledi. Bunun üzerine biz de çocuğu alıp eve getirdik" ifadelerini kullandı.
Özgür Gökyeşil'i ziyaret eden Berlin Başkonsolosu Ahmet Nazif Alpman ise bu ve benzeri olaylarda sağduyunun elden bırakılmaması gerektiğini anlattı. Alpman, "Her şeye rağmen Türk toplumunu metaneti korumaya, tahriklere kapılmamaya davet ediyorum. Mademki Türk kimliğimizi burada devam ettiriyoruz, ağır başlılığımızı ve Türklüğün haysiyetini devam ettirecek şekilde hareket etmek durumundayız. Hırçınlaşarak değil, konuşarak, danışarak meramımızı anlatabiliriz. Uygar davrandığımız sürece içinde bulunduğumuz toplum da bunu er geç takdir edecektir. Bizim insanımız bulunduğu memleketin kanunlarına saygılıdır. Tahriklere kapılmaz" dedi.