Eyüp Coşkun
Beyrut
Lübnanlı ev sahibim en sonunda patladı.
"Lübnan'ı sizce daha ne kadar hükümetsiz bırakacaklar? Niye Lübnan'ı düşünüp de hükümet kurmuyorlar!"
Ben de yıllardır burada yaşamış olmama rağmen soruyu nasıl cevaplayacağım diye düşünürken, yine kendisi cevapladı.
"Lübnanlı politikacılardan hiç bir şey olmaz. Hiçbirinin Lübnan'ın 4 ayı aşkın süredir hükümetsiz olması umurunda değil. Varsa yoksa kendi politik gelecekleri, kendi koltukları. Kimi Suriye'den kimi Amerika'dan gelecek telefonu bekliyor. Ona göre de günlük ya da aylık politikalarını belirliyor. Bu şekilde de ülkeyi yönetmek ülke çıkarlarını düşünmek mümkün değil. "
Lübnanlı ev sahibime hak vermiyor da değildim.
Çünkü yıllardır Lübnan'da yaşamama rağmen, bu ülkede politik hayatın nasıl yürüdüğünü, dengelerin nasıl bir geceden bir telefon konuşmasıyla değiştiğini şaşkınlıkla izlemiştim.
Lübnan'da hükümet kurmanın anahtarı, başka demokratik ülkelerde olmadığı kadar karışık bir yapıya sahip.Öncelikle 128 üyeli parlamentoda çoğunluğu sağlamak gerekiyor.
Arkasından başbakanin Sünni Müslüman olması gerektiği için ülke içinde böyle bir aday bulmak gerekiyor.Bunlar yerine getirildikten sonra da, bakanlar kurulu için partiler arasında pazarlıklar başlıyor.
Bu pazarlıklara bir de Sünni Müslümanlar üzerinde etkili olan Suudi Arabistan, Şii Müslümanlar üzerinde etkili olan Suriye ve İran, Hristiyanlar üzerinde etkili olan Amerika, İngiltere ve Fransa da müdahale edince çetin pazarlıklar başlıyor.
Bütün bunlar arasında dengeyi bulmak da o kadar kolay olmayınca, işler sarpa sarıyor.
Bunun üzerine bir de yıllarca başka bir blokta yer alıp hem ülke içinde rakiplerine, hem de ülke dışındaki liderlere her şeyi söyleyen parti liderlerinin, bir gece içinde yaşadığı değişimin şoku devreye giriyor.
Bir parti lideri, bir batı ülkesinden gelen telefon ya da siyasi bir kişinin ziyaretiyle, bir anda rakip blok içinde yer alınca hükümet kurmak için aylarca süren pazarlık da bir işe yaramıyor.
Tabii bir de Lübnan'ın yakın komşusu ve yıllardır birlikte her türlü işbirliğini gerçekleştirdiği Suriye'de, bölgede yaşanan Arap Baharı'nın etkilerinin yoğun olarak görülmesi de Lübnan'ı birebir etkiliyor.
Çünkü Suriye'de siyasi bir aksırma, Lübnan'da politikacıların soğuk algınlığına yakalanmasına neden oluyor.
Çünkü Lübnan'daki hükümeti kurmak için çalışan, yeni çoğunluk olarak adlandırılan Hizbullah önderliğindeki 8 Mart grubunun içinde yer alan bir çok grup, Suriye liderliğinin vereceği karara göre hareket ediyor.
Suriye lideri Esad'ın yaşadığı sıkıntılı günler ise Lübnan'da her şeyin durmasına neden olmuş durumda.
Oradan gelecek olan mesaj beklenirken, mesaj verecek olan kişi ayakta kalma mücadelesi içinde olunca da, Lübnanlı siyasiler ne yapacaklarını bilemez durumda gelişmeleri izliyor.
Sonuçta Lübnan'da 12 Ocak'tan bu yana hükümet yok. Geçici hükümetin başbakanı Saad Hariri, günlük rutin işlerin dışında elini sıcak sudan suya sokmuyor.
Hükümeti kurmakla görevlendirilen Sünni Müslüman, bağımsız politikacı, Lübnan'ın en zengin işadamı Necip Mikati, aylardır uğraşmasına rağmen, çoğunluk hükümetini kuramamanın sıkıntısı yaşıyor.
Krizin tepe noktasını, bütün bakanlıklar üzerine pazarlıklar yapılmasına rağmen, bir türlü belirlenemeyen içişleri bakanlığını kimin alacağı oluşturuyor.
Bu bakanlık için bir yandan bağımsız bir kişi gelmesini isteyen Cmuhurbaşkanı Mişel Süleyman ağırlığını koyuyor.
Onun karşısında ise, çoğunluk içinde yer alan Hizbullah ve Hristiyan Maruni, Mişel Aun'un partisi yer alıyor.
Onlar da içişleri bakanlığını özellikle kimseye vermek istemiyor.
Çünkü bu bakanlık Hizbullah'ın eline geçerse, ülke içinde bambaşka sorunların ortaya çıkması bekleniyor.
İsrail'e karşı mücadele ettiğini belirterek ordu haricinde ülkede silahları elinde bulunduran Hizbullah'ın içişleri bakanlığını eline alırsa, Lübnan'da nelere hakim olacağını, ülkeyi bambaşka krizlere sokma ihtimali üzerine kimse düşünmek istemiyor.
Aylardır hükümeti kurmak için çaba harcayan, çalmadığı kapı kalmayan Mikati ise, sonunda teknokratlardan oluşan bir hükümet kurmak için girişimlerini yoğunlaştırdı.
Ancak Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, iki gün önce yaptığı konuşmayla son noktayı koydu.
Nasrallah, "Teknokratlar hükümeti Amerika'nın girişimi. Bunu desteklemiyoruz" deyince, kriz daha da derinleşerek sürmeye başladı.
Sonuçta Lübnan, bölgede yaşanan arap baharına rağmen, hükümet krizi içinde, sıkıntılı bir şekilde yaz dönemine giriyor. Bütün bölge ülkelerinde karışıklıklar hüküm sürerken, Lübnan siyasi krizle boğuşuyor ve hükümet krizinin sonunun ne olacağı ise belirsizliğini koruyor.