Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için Çerez Politikasındaki amaçlarla sınırlı olmak üzere çerez kullanmaktayız.
- Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, "Türkiye'de basın özgürlüğünü biz herkesten çok önemsiyoruz, çünkü basının özgür olmadığı bir ülkede demokrasi olmaz. Demokrasinin olmadığı bir ülkenin AB sürecinde bir ciddi talebi olamaz. Ama basın mensubu olmak da kimseye suç işleme özgürlüğünü vermez" dedi.
ABD'nin başkenti Washington'da temaslarda bulunan Bağış, AB Komisyonunun Washington Temsilcisi Büyükelçi Joao Vale de Almeida'yı, Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği Rezidansı'nda kabul etti.
Görüşmenin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bağış, Vale de Almeida'nın, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso'nun en yakın çalışma arkadaşlarından, Türkiye'nin AB sürecinin de en yakın tanıklarından biri olduğunu belirtti.
Türkiye'nin AB Sürecinin Washington'daki bütün çevreler tarafından ne kadar desteklendiğini Vale de Almeida'dan da bir kez daha teyit ettiklerini ifade eden Bağış, "Buradaki hem yönetim hem Kongre çevrelerinin hem de sivil toplum kuruluşlarının Türkiye'nin AB sürecine verdikleri desteği AB'nin Washington temsilcisinden duymak da gerçekten bizim göğsümüzü kabarttı" diye konuştu.
-"AP RAPORUNU ÇOK FAZLA CİDDİYE ALMAYALIM"-
Bağış, Avrupa Parlamentosu'nun (AP) Türkiye raporunun görüşmede gündeme gelip gelmediğinin sorulması üzerine, "AP raporunu biz ciddiye almadığımızı söylemiştik, ama AB'nin Washington temsilcisinin de çok ciddiye almadığını burada gözlemlemiş olduk, çünkü kendisi konuyu hiç açmadı" dedi.
AB Komisyonunun hazırladığı İlerleme Raporu, bir de AP'nin hazırladığı bir raporun olduğuna dikkati çeken Bağış, bu iki raporun hazırlanış şeklinin birbirinden çok farklı olduğunu anlattı.
Bağış, şunları kaydetti:
"İlerleme Raporu'nda bizim görüşlerimiz alınır, bizimle müzakere edilir, Türkiye'deki sivil toplum kuruluşlarının, Türkiye'deki farklı çevrelerin, iktidar çevrelerinin, muhalefet çevrelerinin, akademik çevrelerin görüşleri alınır, daha sonra Komisyon üyesi temsilcilerle ortak bir değerlendirme yapılarak yayımlanır.
Ama AP'nin raporunun yayımlanış şekli çok farklıdır. Bir raportör ortaya bir taslak koyar, ondan sonra AP'nin 800'e yakın üyesi farklı önergeler verirler ve birbirlerinin önergelerini karşılıklı destekleme yolunda kararlar alırlar. Yani Hollanda'daki ırkçı partinin AP'deki temsilcileri Kıbrıs Rum kesiminden bir grubun önergesini destekler, karşılığında da kendi önergesine destek alır. Bu adeta bir at pazarlığına dönüşüyor. Yani önergelerin içeriğine bakmadan, gerçekleri yansıtıp yansıtmadığına bakmadan, çok farklı raporlar ortaya çıkar."
-"BASININ ÖZGÜR OLMADIĞI BİR ÜLKEDE DEMOKRASİ OLMAZ"-
Türkiye'de basın özgürlüğünü herkesten çok önemsediklerini vurgulayan Bağış, sözlerine şöyle devam etti:
"Çünkü basının özgür olmadığı bir ülkede demokrasi olmaz. Demokrasinin olmadığı bir ülkenin AB sürecinde bir ciddi talebi olamaz. Ama basın mensubu olmak da kimseye suç işleme özgürlüğünü de vermez. Eğer birileri mesleği ne olursa olsun, yasadışı bir örgütlenme içine girmişse, faili meçhul cinayetlerin herhangi bir şekilde sorumluluğu içinde bulunmuşsa, yakalanan patlayıcıların, silahların, krokilerin, kanunsuzca kaydedilmiş birtakım görüşmelerin arkasında bulunmuşlarsa mutlaka yargılanmaları gerekir. Ama eğer bir basın mensubunun ifade özgürlüğünü kısıtlama amacıyla gözaltına alındığı tespit edilirse o kişinin en büyük savunucusu da bizler oluruz, bundan da kimsenin şüphesi olmasın.
Ama gerçekleri anlayabilmemiz için, savcının hangi kanıtlara dayanarak gözaltına alma talebinde bulunduğunu ve bağımsız Türk yargısını temsil eden hakimin hangi kanıtları görerek savcının bu talebine olumlu yaklaştığını anlayabilmemiz için iddianamenin yayımlanmasını beklememiz gerekir. Hep beraber biraz daha sabırlı olalım ve iddianame ve kanıtlar ortaya çıkınca olayı birlikte değerlendirelim".