James Reynolds
BBC News, İstanbul
Birçok ülke bayraklarını önemli bir sembol kabul eder, fakat son olayların gösterdiği gibi çok azı bu sembol için hissedilen tutku konusunda Türkiye ile yarışabilir.
Türkiye'nin bayrağa hürmeti ulusal marşlarının ilk satırında da belirtiliyor: "Korkma sönmez bu şafaklar da yüzen al sancak."
Fakat Türkiye'nin doğusunda yaşanan tek bir olay ülkeyi bayrağa olan destek konusunda yeni seviyelere taşıdı.
Pazar günü Diyarbakır'da polis ve Kürt protestocular arasındaki çatışmalar sırasında maskeli bir gösterici askeri bir üsteki bayrak direğine tırmandı ve bayrağı aşağı indirdi.
Türkler için korkunç bir olay olan bu an kameralara kaydedildi.
Genelkurmay başkanlığı "Yüce Türk Ulusunun sembolü, her zerresi şehit kanıyla bezenmiş bağımsızlığımızın işareti Türk Bayrağına, hiç bir değerden nasibini almamış bir şahıs tarafından saldırıda bulunulmasını nefretle" kınıyoruz dedi.
İstanbul valisi Hüseyin Avni Mutlu ise basit bir açıklamanın hissettiği öfke duygusuna çare olamayacağına karar vererek, Arif Nihat Asya'nın ünlü şiiri Bayrak'ı okuduğu bir video yayınladı:
"Işık ışık, dalga dalga bayrağım! /Senin destanını okudum/senin destanını yazacağım/Sana benim gözümle bakmayanın/Mezarını kazacağım/Seni selâmlamadan uçan kuşun/Yuvasını bozacağım."
Ekrem Bitmez Gaziosmanpaşa'daki atölyesinde her gün Türk bayrağı üretiyor. Elindeki bayraklardan birini masanın üzerine açıyor.
"Bayrağımız Çanakkale Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sırasında kanımızla oluştu. Atalarımız bu savaşlar sırasında bayrağımız için şehit oldu" diyor. "Herkes bayrağa saygı göstermek zorunda çünkü o bizim mirasımızı temsil ediyor."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da bu sözlere katılırdı. Bayrağı aşağı indiren protestocuyu ve saldıryı durdurmak için hiçbir şey yapmayan askeri kınadı.
Türkiye'nin lideri kendisini yenilikçi bayrak savunuculuğu konusunda uzman olarak görüyor.
Resmi protokol kuralları uzmanları uluslararası zirvelerde bazen ülkelerin küçük bayraklarını yere koyarak liderlerin basın fotoğrafları için nerede duracaklarını belirlerler.
Ancak bu, Başbakan Erdoğan'ın bayrak koruma anlayışının sınırlarının dışına çıkıyor. İki ayrı zirveden televizyon görüntüleri başbakanı kendisine ayrılan yeri bulup, küçük bayrağı yerden almak için eğilirken gösteriyor.
Her bir durumda Erdoğan bayrağı dikkatli bir şekilde ceketinin cebine koyarak korumaya alıyor.
Diğer ülkelerin liderleri ise aynı şekilde yere konmuş olan kendi ülkelerinin bayraklarını almadan - hatta pek de fazla dikkat etmeden yerlerine geçiyor.
Mart ayında Erdoğan partisinin yerel seçimler kampanyası için bayraklı bir reklam filmi yayınlattı.
Filmde kimliği belli olmayan güneş gözlüklü ve şık pardesülü bir adam dev bir Türk bayrağını indirmeye teşebbüs ediyor - Türklerin bayrağı istismar edenleri resmedişinde bu kişiler genellikle ya maskeli ya da kimliği bellirsiz.
Videoda kimliği belli olmayan bu adamın teşebbüsü tüm ülkenin harekete geçmesini sağlıyor.
Binlerce insan bayrağı kurtarmaya koşuyor ve bayrağı yeniden yükseltmek için insanlardan oluşan bir kule meydana getiriyorlar.
Erdoğan'ın partisi seçimlerden kolaylıkla galip çıktı.
Bayrağı savunmak Türkiye'de liderlere özgü değil.
1995 yılında bir Türk yük gemisi Ege sahillerinden bir kaç km açıkta bulunan Yunan adaları yakınlarındaki kayalıklara çarptı.
Kısa bir süre sonra aralarında bir papazın da olduğu bir grup Yunanistan vatandaşı kayalıklara çıkarak Yunanistan bayrağı dalgalandırdılar.
Bir helikopterden fotoğraf çeken üç Türk gazeteci olan biteni gördü ve harekete geçmeye karar verdi.
Cumhuriyet gazetesi gururla yayınladığı haberinde "Kötü hava koşullarına rağmen helikopter Yunanistan bayrağının dikildiği yere inmeyi başardı" diye yazdı.
"Türk gazeteciler çantalarında taşıdıkları Türk bayrağını diktiler: Kameraman Osman Korkmaz, Aykut Fırat ve Cesur Sert hep beraber kameraya poz verdi. Görev tamamlanmıştı."
Fakat 2008 yılında Kırşehir'den bir grup ortaokul öğrencisinin yaptıkları gazetecileri geride bıraktı. Öğrenciler kırmızı rengini parmaklarından akıttıkları kanla boyadıkları bir Türk bayrağı çizdiler.
Eserlerini dönemin Genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıta gönderdiler.
Bir grup doktor ve öğretmenin öğrencilerin bu hareketinden rahatsızlık duydukları yazıldı. Ancak General Büyükanıt'ın benzer bir rahatsızlığı yoktu.
Gururla, "İşte böyle bir ulusuz" dedi.