Dünyada her 10 kişiden birinde çeşitli nedenlere bağlı olarak böbrek hasarı görülüyor. Günümüzde kronik böbrek yetmezliğinin nedenleri arasında diyabet (şeker hastalığı) ve hipertansiyon önemli bir yer tutuyor. Memorial Şişli Organ Nakli Merkezi'nden Böbrek Nakli Programı Sorumlusu Doç. Dr. Burak Koçak, "13 Mart Dünya Böbrek Sağlığı Günü"nde böbrek yetmezliği ve böbrek nakli hakkında bilgi veriyor.
Kronik böbrek hastalığı veya yetmezliği, böbreğin tüm işlevlerinin kalıcı ve ilerleyici bir şekilde bozulmasıdır. Bu hastalıkların görülme sıklığında son yıllarda önemli bir artış görülmektedir. Yaşam süresinin uzaması, hipertansiyon olarak adlandırılan yüksek tansiyon ve diyabetin yaygınlaşması böbrek hastalığının artmasının başlıca nedenleridir. Obezite ve sigara içimi de diğer risk faktörlerindendir.
Kronik böbrek hastalığı tahmin edildiğinden daha büyük bir toplumsal sorundur. Türkiye'de yaklaşık 7.5 milyon kronik böbrek hastası bulunmaktadır yani her 6-7 erişkinden biri böbrek hastasıdır. Kronik böbrek hastalığı ayrıca kalp ve damar hastalıkları için de bir risk faktörüdür. Bu kişilerde kalp hastalıkları, damar sertliği ve felç gibi tablolar da sıklıkla görülmektedir.
Böbrek yetmezliği oldukça sinsi bir hastalıktır
Böbrek yetmezliği idrar ve kan testleri ile erken saptandığında önlenebilir veya ilerlemesi geciktirilebilir olmasına karşın, erken evrede pek belirti vermediğinden tanısı konulamamakta ve hastalık ileri evre böbrek yetmezliğine ilerlemektedir. Ülkemizde hastalık bu hızla seyretmeye devam ettiği takdirde günümüzde 50 bin civarında olan diyaliz ve böbrek nakli olmuş hastası sayısının 2015 yılında 100 bini aşacağı ve halen 1.5 milyar dolar olan tedavi maliyetinin de 2 katına çıkacağı tahmin edilmektedir.
Yaşam tarzınızı değiştirin
Kronik böbrek yetmezliğinin en sık görülen iki nedeni diyabet ve yüksek tansiyonda tuz kısıtlanması, düzenli egzersiz yapılması ve kilo verilmesi gibi yaşam tarzı değişikliklerinin uygulanması, kan şekerinin ve kan basıncının etkin bir şekilde kontrol edilmesi ve düzenli takip gibi önlemlerle böbrek yetmezliği gelişimini önlemek mümkündür.
Kronik böbrek yetmezliği, geliştikten sonra geri dönüşü olan bir hastalık değildir. Ancak yeterli sıvı alınması, hipertansiyonun etkin bir şekilde kontrolü, diyet uygulanması, bazı ilaçların kullanımından kaçınılması ve düzenli kontrol gibi önlemlerle böbrek işlev bozukluğunun ilerlemesi önemli ölçüde yavaşlatılabilir.
Bu belirtilere dikkat!
Kronik böbrek yetmezliğinin ilk belirtisi çok su içme, sık idrar çıkarma ve gece tuvalete kalkmalar şeklinde olabilir. Baş ağrısı, halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık, sabahları mide bulantısı, uykusuzluk, ağızda kötü tat, hıçkırık, tende solukluk, görme bozuklukları, bilinç bozuklukları gibi belirtiler de görülebilmektedir.
Böbrek yetmezliği hastalarında vücutta yaygın şişlikler oluşur; göz kapakları, akciğer, karın ve bacaklar şişebilir. Son yıllarda diyalize girmekte olan hastaların yüzde 32.5'u diyabet hastasıdır, yüzde 27'si ise hipertansiyonludur. Oysa diyabet ve hipertansiyon erken yakalanır ve iyi tedavi edilirse bunların böbrekleri bozması da mümkün olmayacaktır. Diyabeti ve hipertansiyonu olan bireyler ve birinci derece yakınlarında diyabet, hipertansiyon veya böbrek hastalığı olan bireylerin bu iki testi yaptırarak böbrek hasarı açısından taranması önemlidir.
Böbrek naklini geciktirmeyin
Günümüzde kronik böbrek yetmezliğinin bilinen tek tedavisi böbrek naklidir. Ancak kronik böbrek yetmezliği hastalarının bir kısmı diyaliz seçeneğini kullanmaktadırlar. Diyaliz, böbrek fonksiyonlarının sadece bir kısmını (kısmen) yerine getirebildiği için böbrek nakline alternatif olarak düşünülmemelidir.
Üstelik diyalizdeki hastalar için katı diyetler, su kısıtlaması, seyahat engeli, sosyal hayattan soyutlanma, iş veya eğitimden geri kalma, çocuk hastalarda gelişme geriliği gibi birçok olumsuzluk söz konusudur. Diyalizdeki hastalar böbreklerin yerine getirdiği görevlerin çoğundan yoksun olduklarından yoğun olarak ilaç kullanmak zorundadırlar. (tansiyon, kan yapımı ilaçları vs..) Bu nedenlerden dolayı da böbrek nakli olan hastaların, diyalizdeki hastalara oranla yaşam kaliteleri ve süreleri çok daha iyidir. Hastalar, başarılı bir böbrek nakli ve ameliyat sonrası takip ile sağlıklı bireyler olarak hayatlarını sürdürebilmektedir.