Daniel Dombey , Arap dünyasındaki çalkantılar ve Avrupa'nın kendi içine kapanması yüzünden Türkiye'nin belirsizlik içinde kaldığını söylüyor.
Dombey'nin makalesi şöyle: "Uzun yıllardan beri Türkiye hakkında sorulan başlıca soru, kendini Orta Doğu'da evinde mi hissedeceği, yoksa Avrupa istikametinde adım atmaya devam edip etmeyeceğiydi.
Şimdi ortada yeni bir cevap var: ikisi de değil. Zira Türkiye'nin iki tarafla da ilişkileri zor bir halde.
Türkiye'nin frenlenemeyen başbakanı Recep Tayyip Erdoğan en son Birleşmiş Milletler koridorlarında 2011 yılında yürüdüğünde o yıl Mısır, Tunus ve Libya'da kendisine sevgi gösterilerinde bulunulmuştu.
Ama o zamandan bu yana çok şey değişti.
O sıralarda Türkiye, Orta Doğu'yla artan ticaretin Avrupa'ya olan bağımlılığını azalttığını söylüyordu. Ama bu yılın ilk yedi ayında Türkiye'nin Orta Doğu ve Kafkaslara ihracatı %13 oranında düştü.
Ağustos ayında da Birleşik Arap Emirlikleri, Ankara'nın yıllık 60 milyar doları bulan enerji faturasını düşürmesi için planlanan bir kömür termik santraline yapacağı 12 milyar dolarlık yatırımı askıya aldığını açıkladı.
Santralin Türkiye'nin ağır cari hesap açığına da yardımcı olması planlanıyordu. Enerji Bakanı Taner Yıldız, BAE'nin kararının siyasi olmadığını umduğunu söyledi.
Ama karar aynen bu olabilir. Türkiye'nin vaktinde heveslerini yansıttığı Orta Doğu artık Erdoğan için devasız dertlerle dolu gibi görünüyor. Suriye düşman. İran ve Irak da onun ardından geliyor.
İki Türk Hava Yolları pilotunun kaçırılmasının ardından Lübnan da gidilmesi yasak bölge ilan edildi.
Dahası, Mısır'daki darbenin ardından bir cephe daha açıldı. Müslüman Kardeşler'in destekçisi Türkiye daha önce devrik cumhurbaşkanı Mursi'nin hükümetine 2 milyar dolarlık yardım paketi verileceğini açıklamıştı.
Ama Suudi Arabistan ve Katar şimdi halefi General Sisi'ye destek çıkıyor.
Sisi hükümeti de Türk pembe dizilerinin artık Mısır'da yayınlanmayacağını açıklayınca Türk ihracatçılarının hayatı zorlaştı.
Böyle bir durumda BAE'nin 12 milyar dolarlık Türkiye yatırımını askıya almasına şaşırmamalı.
Avrupa'ya yönelik görünüm de bulutlu. Türk polisinin Haziran ayında protestoları bastırılış yönetimini Angela Merkel eleştirdiğinde Türkiye'nin AB Bakanı Egemen Bağış, Alman başbakanın siyasi varlığını çantada keklik sanmaması gerektiğini söylemişti.
Merkel'in rahatlıkla yeniden seçildiğine bakılırsa Bağış'ın tahmini hatalı çıkmış gibi…
Bu sırada Bağış yakınlarda Avrupalıların önyargılarının Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesini engelleyeceğini söyledi. Ama Bakan'a göre ülke aynı dönemde Avrupa standartlarına da erişebilecek.
Bazı Türk yetkililer ayrıca 2020 Olimpiyatları'nın Tokyo'ya verilmesini Avrupalıların saygısızlığı olarak niteledi (bu ülkeler son turda oylarını Madrid'den İstanbul'a değiştirmedi).
Bu gelişme, İstanbul'u yeniden tasarlama hayallerinin kabinde yatan Olimpiyatlar'ı almak için Buenos Aires'e bir uçak dolusu işadamıyla uçan Başbakan Erdoğan için büyük darbe oldu.
Ne Arap devrimleri, ne de Avrupa'nın içine dönmesi Türk başbakanın başının altından çıktı.
Baktığı topraklar yakın geçmişte bu kadar çok değiştiyse bunların nedenlerinin başka yerlerde aranması lazım.
Suudi Arabistan'la iş görüşmeleri devam ediyor. Bu sırada Ankara üç yıldan sonra gelecek haftalarda Avrupa Birliği'yle görüşmelere devam etmeye hazırlanıyor.
Ama Erdoğan'ı eleştirenler, hem yurtiçinde hem de yurtdışında düşmanı sandığı kişilere davranışları yüzünden kendisinin sorunlarının şiddetlendiğini söylüyor.
Ama ufukta değişim belirtileri de var. Erdoğan, azınlık haklarını arttıracak ve yurt içinde ve AB'yle gerginlikleri rahatlatabilecek bir "demokratikleşme paketi" sunmaya hazırlanıyor.
Türkiye ayrıca 2015'de BM Güvenlik Konseyi üyesi olabilme çabalarına devam ediyor. Bunun oylamanın sonucu ülkenin uluslararası konumunu gözler önüne serecek.
Ama Türkiye'nin dış siyaset olarak bir kenara atamayacağı bölgesel sorunları bitmek bilmiyor. Türkiye yarım milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaparken savaş bariz bir şekilde 900 kilometrelik sınırdan taşıyor.
Erdoğan'ın askeri müdahaleden vazgeçen Amerika Birleşik Devletleri'nin kendisini yüzüstü bıraktığını hissetmesine şaşmamalı.
Buna ek olarak, kendisinin, geçmişte daha iyi anlaştığı liderlerle görüşebileceği toplantıların yapıldığı New York'a gitmemesine de şaşmamalı."