ORDU (İHA) - Fatsa Özel Çınar Hastanesi Başhekimi, Kulak Burun Boğaz Uzmanı Opr. Dr. Nejat Kırıcı, horlamanın sosyal bir sorun olduğunu belirterek, "Horlayan kişi tatil ve iş gezilerinde istenilmeyen oda arkadaşı olur" dedi.
Normal erişkin insanların en az yüzde 45'inin zaman zaman horladığını ve bu şikayetlerin yüzde 25 süreklilik olduğunu kaydeden Opr. Dr. Nejat Kırıcı, horlamanın ağız ve burun arkasındaki hava yolunda darlık olduğunda ortaya çıkan gürültü biçimindeki ses olduğunu, solunumla birlikte titreşerek horlamanın ortaya çıktığını söyledi.
"Horlama problemi en sık şişman erkeklerde görülür ve yaşla birlikte her geçen gün artar" diyen Kırıcı, "Horlamaya bir çok nedenleri ekleyebiliriz. Horlayan kişide dil ve boğaz kasları gerginliği azalmıştır. Gevşek kaslar sırtüstü yatınca dilin boğaz arkasına doğru kaymasına engel olamaz. Bu olay alkol ya da ilaç alarak gevşemiş birinin uykusunda kas kontrolünün kaybolmasıyla ortaya çıkar. Bazı insanlarda uykunun derin fazında gevşemeye bağlı olarak yine horlama görülebilmektedir. Boğazdaki dokular aşırı büyüktür. Büyük bademcik ve geniz eti çocuklarda en sık rastlanan horlama nedenidir. Şişman insanlarda kalın boyun dokusu sebep olarak gösterilir. Kist ve tümörlerde nadir olarak bu yolla horlama yapabilmektedir. Yumuşak damak ve küçük dilin aşırı sarkık ve uzun olması boğaza doğru hava yolunu daraltır. Hava yoluna sarktığı için horlamaya neden olur" diye konuştu.
Horlamanın sosyal bir sorun olduğuna değinen Kırıcı, "Horlama aile yaşamını da ciddi bir şekilde tehdit eder. Horlayan kişi olay konusu olur. Ailenin diğer bireyleri için uykusuz gecelerin sorumlusu tutulur. Horlayan kişi tatil ve iş gezilerinde istenilmeyen oda arkadaşı olur. Horlayan kişinin kendine verdiği zarar daha büyüktür. Dinlenilmeden geçirilen geceler vardır. Aşırı horlayan kişilerde yüksek tansiyon horlamayan kişilere göre daha sık görülür. Horlamanın en ağır bastığı formu tıkayıcı tipte horlama hastalığıdır. Uyku apnesi diye bilinen bu hastalıkta şiddetli horlama nefessiz kalınan bir dönemle kesilmektedir. Bu sırada solunum tam durmuştur. 10 saniyenin üzerindeki nefessiz kalma nöbetlerinin bir saat içinde 7'den faza görülmesi yaşamı ciddi şekilde tehdit eder" şeklinde konuştu.
Uyku apnesi ve horlaması olan hastalarda, uykudan hava açlığı ve sabahları yorgun uyanmalar, sabahları baş ağrıları, iş ve günlük hayatta kendilerini uykulu hissetme gibi sorunları beraberinde getirdiğini vurgulayan Kırıcı, şunları söyledi:
"Alkol, sedatif ilaçlar, kilo artışı ve burun tıkanıklığı horlamayı artırır. Apneli hastalarda saatte 30-300 defa tıkanmalara rastlanmaktadır. Böylelikle uykuda kan, oksijen düzeyi aşırı oranda düşer. Oksijenin düştüğü bu dönemde kalp kanı daha fazla pompalamak zorundadır. Bir süre sonra kalp ritmi bozulurken, yıllar içinde yüksek tansiyon ve kalp büyümesi yerleşir. Gece ölümleri ve akciğer yetmezliği oluşur. Horlama tıbbi müdahalelerle önlenmektedir. Vatandaşlar da kendilerince önlemler alabilirler. İyi bir adale tanısı kazanmak için sportif bir yaşam biçimi seçilmelidir, Uyku ilaçları, sakinleştirici ve anti histaminikler uykudan önce alınmamalıdır. Uykudan 4 saat önce alkol almaktan sakınılmalı, aşırı yorgunluktan sakınmalıdır. Uykuda yana yatmak tercih edilmelidir."