Alkatraz adasını hapishane yapanlar, buradan kaçmanın mümkün olmadığını düşünüyorlardı. Bu yüzden en azılı mahkûmlara ev sahipliği yaptı Alkatraz.
Şu sıralar turistik mekan durumunda olan Alcatraz'dan -hepsi başarısızlıkla sonuçlanan- 14 adet kaçma girişimi oldu, yalnızca bir tanesinin başarıya ulaştı.
1962'de kaçan üç kişinin yakalanamaması ve yüksek maliyetler, hapishaneyi kapattırdı. Alkatraz şimdi, günde 10 bin ziyaretçisi olan bir turizm merkezi.
1962 yılı Haziran ayının ilk günlerinde San Francisco sahilinde insanlar güneşin tadını çıkarıp soğuk içeceklerini yudumlarken; kıyıdan sadece 2 km uzakta Alkatraz Hapishanesi'nin azılı suçlularından; kurnaz Frank Morris ve çılgın kardeşler Clarence ve John Anglin, birkaç gün sonra gerçekleştirecekleri kaçışın son hesaplarını yapıyordu.
11 Haziran gecesi üç azılı mahkum hücrelerinden açtıkları delikle çatıya tırmanıp ısıtma borularından aşağı inerek kayalıklara ulaştı. Yağmurluklardan yaptıkları botla suya inerek bir daha hiç görülmemek üzere Alkatraz'a veda etti.
Kaçılması imkânsız denilen hapishaneden, sıra dışı bir kaçış gerçekleştiren üç mahkumun hikâyesi birçok filme konu oldu.
Morris'in hücresinde bulunan kafanın yandan profili. Alçıdan yapılan kafa ten rengine boyanmış ve gerçek saç eklenmiş. Kafa ilk bulunduğundan burnu kırık değildi. Ancak gardiyan uyuduğunu zannettiği Morris'i demir parmaklıklar arasından dürtmek isteyince kafa yataktan yuvarlanıp yere düştü ve böylece burnu zarar gördü.
Bu fotoğraf Clarence Anglin'in hücresinde çekildi ve cansız mankenin gardiyanları kandırmak için nasıl uyuyan bir mahkum gibi yerleştirildiğini gösteriyor.
Soldan sağa mahlumların kullandığı kafalar sırayla Clarence Anglin, John Anglin ve Frank Morris. En sağdaki kafa, kaçmayı başaramayan dördüncü bir suç ortağının yatağının altında bulundu.
Fotoğraftaki keçe ve kumaş parçalarıyla insan saçları Clarence Anglin'in yatağının altında bulundu. Saçların kumaşa kaliteli bir yapıştırıcı ve doğal bir modelle yapıştırılması bir at kuyruğu görünümünün oluşmasına sebep olmuş. Böylece mahkumlar perukları alçıdan yaptıkları kafalara yapıştırdıklarında doğal bir görünüm elde etmişler.
Kaba aletler kullanarak –ki bunlara bozulmuş bir vakum temizleyicisinden kendi yaptıkları basit bir matkap da dahil- havalandırma yolunun etrafında birbirine çok yakın delikler açtı. Böylece hücre duvarlarındaki o bölüm tamamen çıkarılabildi. Mahkumlar havalandırmaya çıktıktan sonra bu kapakları arkalarındaki teller yardımıyla geri kapattı.
Hücrelerinin olduğu bloğun çatısında mahkumlar bir atölye kurmuş.
Mahkumların yağmurluk kullanarak kendilerinin yaptğı can yeleklerinden bir tanesi. Kenarları ısı ve basınç yardımıyla kapatılmış. Isıyı atölyedeki bir sıcak su borusunu delerek elde etmişlerdi ve basınç için de büyük, ağır bir kalas kullanmışlardı. Bu fikri muhtemelen okumalarına izin verilen dergilerden birinden edinmişlerdi.
Kullandıkları aletler: (aşağıda ortada) keskinleştirilmiş kaşık sapları duvarları delmekte kullanılmış, (ortada) matkap olarak kullanılan vakum temizleyici motoru, (üst ortada) vakum temileyici motorunun sesini bastırmakta kullanılan yuva, (orta solda) baskı uygulamakta kullanılan ve mengene görevi gören cıvata ve şaftlar,(üst solda) kalem pilden yapılmış iki hücreli el feneri. Diğer aletler kazma, kesme, delme gibi işlemler için kullnılmışa benziyor. Bütün bu eşyalar mahkumların atölyesinde 5 galonluk bir kovanın içerisinde toz çimentoyla kaplanmış olarak bulundu. Muhtemelen ilk bakışta ne olduğu anlaşılmasın diye böyle bir kamuflaj yapmışlardı.
Sal, can yeleği, kürek ve manken kafalar yaparken mahkumlar bir yandan da binadan dışarı çıkabilecekleri bir yol arıyordu. Atölyelerinin tavanı aşağı yukarı 10 metre vardı ama adamlar pek çok borudan tırmanarak şaftın ucundaki bu havalandırma kapağını açmayı ve dışarı çıkmayı başardı. Bu şekilde çatıya çıkmayı başaran mahkumlar önce bir deneme gerçekleştirdi. Çabalarını gardiyanlardan gizlemek için sabun ve ayakkabı boyasından sahte cıvata yapan mahkumlar, oradaki bölgeyi böylece gizli tutmayı başardılar.
Fotoğrafın sağ alt köşesi su hattına inen yeri gösteriyor ve mahkumlar sallarını suya indrimek için muhtemelen bu yeri kullandılar. Ancak kesin olarak bildiklerimiz burada bitiyor.