BİZE ULAŞIN
Son dakika: İsveç Finlandiya NATO'ya katılmak için resmen harekete geçti. Finlandiya’nın NATO Temsilcisi Klaus Korhonen ve İsveç’in NATO Temsilcisi Axel Wernhoff, Belçika’nın başkenti Brüksel’de NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile bir araya geldi. Korhonen ve Wernhoff, canlı yayında başvuru belgelerini Stoltenberg’e teslim etti. Üyelik süreci resmen başlarken, Rusya ve Türkiye'den gelen haberler dünya basınında gündem yarattı.
MYNET ÖZEL/Recep Demircan
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “Rusya’nın bu devletlerle (Finlandiya ve İsveç) bir sorunu yok, olmadı” diyerek, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğinin ülkesi için doğrudan tehdit oluşturmadığını söyledi.
Türkiye'den gelen peş peşe açıklamalar ise İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini zora soktu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iki ülkenin üyeliği için 'hayır' diyeceklerini ilan etti.
İsveç ve Finlandiya'nın terör odaklarını kendi ülkelerinde barındırdıklarını söyleyen Erdoğan "NATO'da tam ittifak gerekiyor bir ülke hayır derse NATO ittifakı içerisinde o ülkeyi alamazlar. Bizim de şu anda bu konuyla ilgili kesinlikle iki ülke hakkında hele hele İsveç, kesinlikle tam bir terör odağıdır, tam bir terör yuvası." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gündem yaratan kararlı açıklaması sonrası tüm dünya NATO'nun nasıl bir tutum alacağını merak ederken Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, konuyla ilgili Mynet'e önemli değerlendirmelerde bulundu;
"Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'ya yönelik tutumu birleşik değil farklı. Finlandiya'ya daha esnek İsveç'e ise son derece mesafeli yaklaşılıyor. İsveç'in terör örgütü YPG/PKK'ya silah vermişliği, fon sağlamışlığı ve himaye etmişliği var. Ayrıca, İsveç'in bize parasını verdiğimiz tüfekleri terör örgütü PKK'ya karşı kullanırsınız diye satmamışlığı var. Bir diğer tarafıyla bize karşı son derece kibirliler. Böyle olunca İsveç'in NATO'ya alınması konusunda Türkiye, bu veto hakkını kullanma eğiliminde.
Meseleyi sadece İsveç'e indirgememek lazım. İsveç sadece bir vagon, asıl olan lokomotif. Burada bu veto hakkını; başta ABD olmak üzere terör örgütü YPK/PKK'ya verilen desteğin terk edilmesi sağlamak adına Türkiye'nin kullanma eğilimi içerisinde olduğu gözüküyor. Bu çarpık yaklaşımın düzelmesi gerekiyor. Eğer NATO'da müttefiksek NATO devletine, askerine kurşun sıkan terör örgütüne destek sağlanmaması aksine Türkiye safında mücadele edilmesi lazım. Bu durum düzelmedikçe aramızdaki güven bunalımı, büyük bir jeopolitik kırılganlık devam edecek. Türkiye bu sorunu çözmek için bir kararlılık içerisinde.
Yunanistan verdiği sözü Kenan Evren 'asker sözü' olarak kabul etmiş ama Yunanistan bunu diplomatik bir zafer olarak ilan edip; NATO, Yunanistan'ın bu sözünü takip etmemiş, NATO ve Türkiye'nin arasındaki güven problemi o günlerden itibaren şekillenmeye başlamıştı. Yunanistan diplomatik zafer ilan edip Larissa'da askeri üs açmıştı. Güvensizlik sadece Yunanistan'la değil asıl NATO ile yaşandı. Bu sözün garantörü NATO'ydu. Böyle olunca Türkiye büyük bir fiyaskoyla karşı karşıya kaldı. Yunanistan bu tarz kozları oynayarak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni Avrupa Birliğine aldırdığı gibi onun üzerinden enerji-jeopolitiği denklemi gerçekleşti 2003'ten beri Türkiye'yi dışlayan. Bu tür hataları diplomaside yapamazsınız. Yapmanız gereken bunun ispatını oluşturan gerekirse yaptırımları olan anlaşmaya dönüştürmektir ve bir diğer tarafıyla bunu sahada uygulamasını görmektir.
Türkiye'nin bu kararını sonuna kadar devam ettirmeli bu bir onur mücadelesidir. Burada senin müttefiklerin bir terör örgütünü destekliyorsa bu bozuk düzenin değişmesi gerekiyor. Yapmıyorlarsa veto hakkını kullanacaksın.
NATO ile bir savaşmadığımız kaldı. Her türlü numarayı çektiler bize. Eğer müttefiksek gerçek birer müttefik olmalıyız ve güveni inşa etmeliyiz. Bir müttefiklik varsa bu Türkiye'yi müttefiklik hukuku içerisinde bir tampon bölge gibi kullanma alışkanlığından NATO ülkelerinin vazgeçmesiyle ilgili de bir fırsat bu.
