Prof. Dr. Hüseyin Abalı, melanom adlı cilt kanseri türünün tedavisinde tek yolun, hastalara hem fiziksel hem de psikolojik olarak oldukça ağır tahribatlara veren kemoterapi olmadığını ifade ederek, "Vücudumuzda her gün kanser hücreleri oluşuyor. Bu kanser hücrelerini vücudumuzu sürekli tarayan bağışıklık sistemimiz bulup yakalayarak yok ediyor. Bazen ise kanser hücreleri kontrol sisteminden kaçabiliyor" dedi.
Melanom ile ilgili açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Hüseyin Abalı, tıpta yaşanan gelişmeler sayesinde artık melanom adlı cilt kanseri türünün tedavisinde tek yolun, hastalara hem fiziksel hem de psikolojik olarak oldukça ağır tahribatlar veren kemoterapi olmadığını belirtti. Vücudumuzda her gün kanser hücreleri oluştuğunu kaydeden Abalı, bu kanser hücrelerini, vücudumuzu sürekli tarayan bağışıklık sistemimizin bulup yakalayarak yok ettiğini ancak bağışıklık sistemimiz zayıfladığında bu kanser hücrelerinin kontrol sisteminden kaçabildiğini belirtti. Melanom adlı cilt kanseri türüne, yassı ve bazal hücreli cilt kanserlerine göre daha az rastlandığını, buna rağmen, cilt kanserlerine bağlı olan ölümlerin çoğunun bu kanser türünden kaynaklandığına dikkat çeken Abalı, bu hastalığın en önemli tedavisinin henüz gelişmeden önlemek olduğunu belirtti. Abalı, "Güneşten bilinçli bir şeklide yararlanmalıyız. Saat 10.00-16.00 arasında güneşlenmemeli, güneşe çıkarken güneş koruyucu kremler sürmeli, güneş ışınlarını geçirmeyecek kadar kalın kıyafetler giymeliyiz” şeklinde konuştu.
Diğer kanser türlerinde de olduğu gibi melanomda da ileri evrede tespitin tedavisini zor kıldığını ve eskiden tek tedavi yönteminin hastaya kemoterapi vermek olduğunu vurgulayan Abalı, günümüzde bunun değiştiğini belirtti. Abalı, artık hastaları oldukça yıpratan kemoterapi süreci yerine hastanın bağışıklık sistemini güçlendirmenin bu hastalıkta işe yaradığının görüldüğüne vurgu yaptı. Melanom hastalığında bağışıklık sisteminin önemli olduğunun altını çizen Abalı, "Melanom hücreleri bir takım maddeler salgılayarak ya da bağışıklık sistemi hücresi olan sitotoksik T hücrelerini onlara sanki uyku ilacı veriyormuşçasına uyutarak sistemden kaçabiliyorlar. Son yıllarda ortaya çıkan ilaçlarla, bu uyutmayı ortadan kaldırarak bağışıklık sistemi hücrelerine adeta bir fincan kahve vererek onların kendilerine gelmelerini sağlayıp, kanser hücrelerini yok etmelerinde destek oluyoruz. Ipilimumab ve nivolumab bu ilaçlara verilebilecek iki örnek. Bu ilaçlar sayesinde hastalıklarını daha uzun süre kontrol altında tutmak ve geriletmek mümkün olabiliyor" diye konuştu. (İHA)