BİZE ULAŞIN
Myomlar en fazla rahim iç kısmına yerleştikleri zaman, düzensiz kanama, düzensiz adet, aşırı adet kanaması ve kısırlığa yol açabilmektedir.
Kadınların dörtte birinde görülebilen myomlar, ırsı olabildiği gibi hormonal etkenlerden de meydana gelebilir. Myomlar tespit edildikleri andan itibaren takibe alınmalıdırlar. 3 veya 6 aylık aralıklarla büyüme olup olmadığına bakılır.
Kansızlık varsa tedavi yoluna gidilir. Küçük çaptaki myomlar pek belirti vermezler ve jinekolojik muayene sırasında bazen tesadüfen tespit edilirler.
Yanlız küçük de olsa rahim iç duvarına yakın yerleşimli myomlar erken belirti verir ve bazen küçük olduklarına bakılmaksızın ameliyatla temizlenmeleri gerekebilir.
Rahim dış duvarına yerleşen myomlar, civar dokulara baskı yapmadığı sürece bazan belirti vermeden, belli bir büyüklüğe erişse bile senelerce hastada herhangi bir şikayete neden olmayabilir.
Yani bu tür yerleşim gösteren myomlar, kanama, adet düzensizliği ve kısırlığa neden olmaz. Bunlar da büyüme eğilimi gösterip civar dokulara zarar verecekse o zaman müdahale edip alınmalıdır.
Bazen myom dokusu çok büyük olmasa da, dejenerasyon dediğimiz, bozulup vücuda zarar verebilecek hale gelebilmektedir. Böyle durumlar ultrasonla tespit edilip, doppler ile kan akımı ve bozulma derecesi saptanıp hemen ameliyatla alınmaladırlar.
Çünkü dejenere olan myom dokusu da tıpkı çürük diş gibi ağrı yapıp aynı zamanda çevre dokuları da bozma eğilimi gösterebilir.
Yani kısaca; Myomlar bazen büyüklüğüne göre, bazen yerleşimine göre bazan da dejenerasyon mevcudiyetine göre değerlendirilip ameliyat edilmelidirler. Bazen küçük bir myom dahi büyümesi beklenmeden alınabildiği gibi, bazan daha büyük myomlar için hasta takibe alınıp beklenebilmektedir.
Burada kısaca özetlemek gerekirse, myomların davranışları doktoru ameliyat konusunda yönlendirir. Bazen myomun büyüklüğü, bazen dejenarsoynu bazen de yerleşimi ameliyatın bir an önce yapılması konusunda doktoru yönlendirir.
