HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

SINAVA GİZLİCE GİRDİ

SINAVA GİZLİCE GİRDİ

Ayça Bingöl şu sıralar belki de kariyerinin en parlak dönemini yaşıyor. Yıllardır kulis tozu yutan Bingöl, 1990'ların sonundan bu yana da TV dizilerinde rol alıyor. Ama o da eğer ailesini dinlemiş olsaydı bugün kimse onu tanımayacaktı. Belki de bambaşka bir iş yapıyor olacaktı.


Ailesi Bingöl'ün oyuncu olmasına öyle çok karşı çıkıyormuş ki güzel oyuncu konservatuar sınavına bile onlardan gizli katılmış.


Ayça Bingöl, ortaokul ve lise yıllarında da okulda sahnelenen bir çok oyunda rol almış. Ondan sonra da kopamamış oyunculuktan.


Sonunda ailesi de onun isteğine boyun eğince Bingöl de kariyerini kendi istediği alanda şekillendirdi.


Ezgi Sertel, Kanal 7'de sunduğu Ezgi ile Yaz Sabahı porgramı ile tanındı. Aslında İstanbul Üniversitesi Orman Mühendisliği mezunu olan Sertel muhafazakar bir ailenin kızı.


Henüz 7 yaşındayken Kur'an okumayı öğrenen Sertel'in ailasi başlarda onun oyuncu olmasını hiç istememiş.


Hatta Sertel, önerilen bir çok diziyi de yaşam biçimine uymadığı için geri çevirmiş. Ama sonra kendi kişiliğine uyan roller de gelmiş Sertel'e. Onu tüm Türkiye, Tek Türkiye dizisindeki Zeynep öğretmen karakteriyle tanıyor.


Memleket Hikayeleri-Anamas, Ayrılık, Kumarbazın Karısı, Tertemiz, Memleket Hikayeleri-Benden Sevdalı mısın?, Yağmurdan Sonra, Memleket Hikayeleri - Molla Ahmed, Acı Hayat, Üç Kadın, Cennet Mahallesi, Kalp Gözü, Büyük Buluşma, Sırlar Dünyası / Sır Kapısı, Ezgi Sertel'in rol aldığı diğer yapımlar.


Tarık Pabuçcuoğlu'nun kızı Zeynep de "baba mesleğini" seçmeye karar verdiğinde en büyük tepkiyi ondan göreceğini belki de düşünmemişti.


İşletme eğitimi gördükten sonra gönlünde yatan aslanın tiyatro olduğunu fark eden Pabuçcuoğlu Şahika Tekand'dan ders aldı.


Bir Dilim Aşk, Kapıları Açmak ve Araf gibi yapımlarda oynadı Zeynep Pabuçcuoğlu.. Ama oynadığı hiçbir rolde babasının etkisi olmadığını söylemeyi de ihmal etmiyor. "Babam oyuncu olmamı hiç istemedi" diye anlatıyor Pabuçcuoğlu "Bizim eskilerden gelen bir sanayici tarafımız vardı, onun rahatlığıyla babam oyunculuğunu istediği gibi yaptı. Ama meslek edindiğin zaman maddi olarak kazanç çok zor. Yaptığım işlerde, aldığım rollerde babamın hiç parmağı yoktur" diye konuşuyor.


Fatmagül'ün Suçu Ne dizisiyle yıldızı parlayan Esra Dermancıoğlu'nun öyküsü ise biraz daha farklı. Onun oyuncu olmasını istemeyen annesi ya da babası değil bir süre önce boşandığı eşi.


Üstelik Dermancıoğlu hep hayalini kurduğu bu mesleğe başladığında 40 yaşındaydı.. Önce Avrupa Yakası'nda üstlendiği küçük bir rol sonrasında bir kısa film ve sonra da Fatmagül'ün Suçu Ne dizisindeki Mukaddes Yenge karakteri.


Dermancıoğlu daha şimdiden ekranın unutulmayan 'antipatik' karakterlerinden biri olan Mukaddes Yenge'yi seyircinin hafızasına kazıdı bile.


Genç kuşak yıldızlardan Sevil Uyar'ın da gösteri dünyasına adım atması çok kolay olmamış.


Uyar pırıltılı dünyaya mankenlikle adım atmış. Ama asıl amacı mankenliği oyunculuk için bir basamak olarak kullanmakmış.


Zaten annesi de onun okuyup mühesebeci olmasını istiyormuş. "Çünkü" diye anlatıyor Sevil Uyar "Annem, mankenlik yaparsam benim kötü yola düşeceğimden korkuyordu. Ben de annemin yanından kaçıp İstanbul'a ablama geldim."


Ayla Algan, Şahika Tekand ve Meltem Cumbul'dan dersler alan Uyar'ın en büyük derdi ise kendisine hep zengin ve kötü kız rolleri teklif edilmesi. Oysa o çok farklı karakterleri de canlandırabileceğini düşünüyor.


Ünlü şarkıcı Emel Müftüoğlu'nun kızı Çağrı da anne mesleğini seçip şarkıcı oldu.


Ama bu konuda özellikle de ilk zamanlarda annesinden pek destek gördüğü söylenemez. Çünkü ne Emel Müftüoğlu ne de Çağrı'nın babası onun şarkıcı olmasını istiyordu.


Ama Çağrı, sonunda istediğini yaptı ve bir de albüm çıkardı.


Genç yıldız Nehir Erdoğan oyuncu olmak konusunda fazladan çaba gösteren ünlülerden.


Ailesi onun oyunculuk yapmasına izin vermemiş, hatta İstanbul'a taşınmasına bile izin vermemişler.


İşletme okumak zorunda olan Nehir Erdoğan'ın yapabileceği tek bir şey varmış: İşletme okumak ama bunu İstanbul'da bulunan bir üniversitede yapmak. Sonunda bunu başarmış güzel yıldız.


Erdoğan, Kelebek'e verdiği röportajda "İşletme okumak zorundaydım" diye anlatıyordu Erdoğan " Sonra okulu tam zamanında dört yılda bitirdim".


Bunun nedeni de o üniversiteye devam ederken kansere yakalanan babasını üzmemekmiş.


"Babamın gözünün arkada kalmasını istemiyordum" diye anlatıyor Erdoğan "Onun tek isteği, biraz garantici bir yaklaşım da olsa, kızının elinde ona göre geçerli bir diploma olmasıydı. Sonra hangi mesleği istersem seçebilirdim Sonuçta biraz uzatılmış bir yol gibi dursa da ben hem ailemi üzmemeyi, hem de kendi istediğim hayatta ilerlemeyi seçtim Önce sevdiğim insanların içlerini rahatlattığım için de ben de yolumda içim daha rahat ilerledim."

Sonunda amacına ulaşan Erdoğan, bugün sinemanın ve ekranın en çok aranan genç kuşak oyuncularından biri.


Almanca öğretmeni bir anne ile asker kökenli bir babanın kızı olan Başak Sayan daha küçük bir çocukken ünlü olmayı kafasına koymuş.

Bunun için de liseyi bitirir bitirmek harekete geçmiş. Sayan ailesine bir mektup yazarak İstanbul'a kuzeninin yanına gelmiş. Aylarca onun evinde kalmış Sayan.

Ama bunun bedeli de ağır olmuş.


Her ne kadar istediği gibi kendisini şöhrete götüren yolu açsa da bu kaçış yüzünden babası onunla uzun süre konuşmamış.


1977 yılında Ankara'da doğan Sayan, ilk omarak Derman Bey adlı TV dizisinde kamera karşısına geçti. Bir Dilim Aşk, Hacı, Geniş Zamanlar Sayan'ın rol aldığı dizilerden bazıları. Genç oyuncu çok izlenen Yaprak Dökümü dizisinde rol aldı.


Kariyerinin başında verdiği cüretkar pozlarla çok konuşulan Vildan Atasever de oyuncu olabilmek için ailesine özellikle de babasına karşı çok mücadele vermiş. Emekli başkomiser olan babasının çok disiplinli olduğunu söylüyor Atasever. Babasına oyuncu olmak istediğini söyleyince onun kendisine "Bir kız hava karardıktan sonra eve girmez" dediğini hatırlatıyor.


Atasever'in üzüldüğü tek nokta gençlik yıllarında oyunculuk konusunda fazla ısrarcı olup cahilce davranması ve ailesini üzmesi. Atasever bir de kariyerinin ilk yıllarında verdiği cüretkar pozlar yüzünden de çok pişman: ""Tabii ki pişmanım çünkü o fotoğrafları verirken babamı düşünebilirdim. Onları üzmemem gerekirdi ama oldu işte. Engel olamadım o zaman olan olaylara" diye konuşuyor.


Güzel yıldız babasıyla oyunculuk hakkında hiç konuşmadığını da söylüyor.Oynadığı hiçbir diziyi ya da sinema filmini de babasıyla birlikte izlememiş Atasever. Ama oyuncuyu rahatlatan önemli bir nokta var. O da babasının, mesleğini ne kadar sevdiği biliyor olması.


Kanal D'nin reyting rekorları kıran dizisi Öyle Bir Geçer Zaman ki de rol alan Ayça Bingöl'ün ailesi de oyuncu olmasını istememiş. Oysa güzel oyuncu lise yıllarında öğrenimine devam ederken bir yandan da tiyatro sahnelerinden hiç inmemiş. Bingöl'ün ailesi onun konservatuara gitme hayaline önce karşı çıkmış.


Bingöl'ün ailesi onun konservatuara gitme hayaline önce karşı çıkmış.
Ayça Bingöl, ailesinden gizli konservatuar sınavına girmiş. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı'na girmiş ve 1998 yılında mezun olmuş.Tiyatro deneyiminin yanısıra TV dizilerinde de rol aldı.


Sadece iki yıllık oyunculuk geçmişine rağmen Üç Maymun filmi ile Cannes'nın ünlü kırmızı halısında yürümeyi başaran Ahmet Rıfat Şungar'ın ailesi de önceleri onun oyuncu olmasına pek sıcak bakmamış. Özellikle de babası Şungar'ın oyuncu olmasına karşı çıkmış. "Ama" diyordu Şungar bir röportağında "En büyük desteği de ondan gördüm sonraki süreçte".


"Ailem ekonomik durumumuz çok iyi olmamasana rağmen aldığım her kararda yanımda oldu" diyen Şungar bugün geldiği noktayı da ailesine borçlu olduğunu söylüyor. Şungar, bir çok oyuncunun hayalini süsleyen Cannes Film Festivali'ne katılmanın kariyeri açısından önemli olduğunu ama en çok döndükten sonra ailesinin gözlerindeki mutlu ve gururlu gülümsemeyi görmenin her şeyden daha keyifli olduğunu düşünüyor.


Genç kuşağın yetenekli ve başarılı oyuncularından Mert Fırat'ın oyuncu olma isteğine de ailesi karşı çıkmış başlangıçta. Oysa Fırat'ın oyunculuğa ilgisi ortaokul yıllarında ortaya çıkmış daha. O yıllarda kendilerinden İngilizce skeçler yazmalarını isteyen hocası sayesinde oyunculuğa ilgisi olduğunu fark etmiş Fırat.


Lise yıllarında kendini bu alanda geliştirmeye ve kariyerini bu alanda yapmaya karar vermiş.Ama babasına bu isteğini açtığında bir çok anne- babanın verdiği tepkiyle karşılaşmış: Önce bir okul oku, sonra istersen oyuncu olursun. Ama Fırat, ailesini de razı etmiş ve eğitimini de o alanda alarak oyuncu olmayı başarmış.


Son dönemin başarılı oyuncularından Demet Evgar'ın ailesi de oyuncu olmasına izin vermemiş. Ailesinin onun geleceği ile ilgili başka hayalleri varmış. Ama Evgar'ın da oyuncu olma konusunda inadı. Bu yüzden de çok direnmiş Evgar.


Bundan sonrasını katıldığı TV programında şöyle anlatmıştı Evgar: "Aslında çok demokratik bir ailem var. ‘Madem demokratik bir aileyiz, ben de grev hakkımı kullanayım o zaman’ dedim ve bir ay boyunca açlık grevi yaptım. Evgar bu açlık grevi sonunda 38 kiloya düşmüş ama amacına da ulaşmış."


Sumru Yavrucuk da oyuncu olabilmek için kelimenin tam anlamıyla insanüstü bir çaba harcamış. Okulun tiyatro koluna yaşı küçük olduğu için alınmamış Yavrucuk. Bunun üzerine alternatif bir topluluk kurmaya karar vermiş. Bu bile onun mesleğini seçme konusunda ne kadar kararlı olduğunu gösteriyor aslında.


Daha sonra konservatuvarın sınavına girmiş Yavrucuk. İşin bundan sonrası da film olabilecek kadar zengin bir hikaye. Ne bir metin biliyordu, ne de hayatında herhangi bir tiyatro oyunu okumuştu. Çaresiz, sınavda Cem Karaca başta olmak üzere popüler sanatçıların taklitlerini yapmış. Hocalar gülmekten yerlere yatmış. O kadar iyiymiş ki, sırf sahnede kalsın diye biraz daha oynamasını istemişler. Bu kez abisinin edebiyat kitabından ezberlediği ve yıllar sonra profesyonel olarak oynayacağı Macbeth'i oynamış. O farkında değilmiş ama ezberlediği bölüm Lady Macbeth'in değil, kocası Macbeth'in sözleriymiş. Hocalar hálá gülüyormuş. Bu kadar gülüp beğendiklerine göre, seçmeleri kesin kazandım, diye düşünmüş. Listeler açıklanmış, bir de bakmış ki seçilenler arasında ismi yok.


Yapabileceği tek şey vardı: Oturup ağlamak. Onun gözyaşlarını gören Yıldız Kenter sormuş "Niye ağlıyorsun Caniko? Bu kadar üzülme, seneye tekrar kazanırsın." Ama seneye kadar bekleyecek sabrı yokmuş. Ertesi gün evdeki opera plaklarından biri ezberleyip sınava girmiş ve kazanmış. Bir yıl tiyatroya misafir oyuncu olma hakkı kazanmıştı Yavrucuk. Aylar geçti kış geldi. O yıl İstanbul'a inanılmaz bir kar yağmıştı. Konservatuvarın bulunduğu Sultahahmet'ten Etiler'e giden 59-A otobüsü bir türlü geçmiyordu. Çaresiz babasını aradı. Kızının Etiler Lisesi'nde değil de, konservatuvarda tiyatro okuduğunu böylece öğrenen babası, Sumru'ya hayatında ilk defa çok kızdı. Lamı cimi yok tiyatroyu unutmalıydı.


15 yaşındaydı ve durum gösteriyordu ki, o evde yaşadığı sürece tiyatrocu olamayacak. Babası iş seyahatindeyken Ankara'ya devlet konservatuvarının yatılı sınavlarına gitti. 400 kişinin arasından tek yatılı öğrenci olarak sınavı kazandı. Ama bu başarıya karşın seyahat dönüşü İstanbul'un ültimatomu sert olmuştu: ‘Tiyatrocu olursan seni evlatlıktan reddederim.'


Ama bu onu yıldırmadı. İlk yılı birincilikle bitirdi. Annesi ev harçlıklarından artırdıklarını ona yolluyor, bir jetonluk görüşmelerde konuşamadan sadece karşılıklı ağlıyorlardı. 5 yıllık tiyatro bölümünü sınıf atlayarak 3 yılda tamamladı. Hacettepe Yüksek Tiyatro'nun tarihinde ondan önce bir tek Macide Tanır sınıf atlamıştı. Bir gün okulu basan babasını Cüneyt Gökçer yatıştırdı: ‘Beyefendi bunda bu kadar kızacak bir şey yok, şan ve tiyatro bu kadar farklı şeyler değil. Sumru şimdiye kadar şarkı söylüyordu, artık konuşacak.' Hocasının bu sözleriyle Sami Bey'e artık kızının bir tiyatrocu olduğunu kabullenmek kalmıştı.


Türk tiyatrosunun ustalarından Ali Poyrazoğlu da lisedeyken evinden kaçmış. Bunun nedeni de tiyatrocu olma isteğine ailesinin karşı çıkması. Eczacı bir aileden gelen Poyrazoğlu'nun annesi ve babası aslında tiyatroya izleyici olarak meraklıymış. Küçük yaşlarda ailesi onu da yanlarına alıp tiyatro izlemeye gidermiş. Ancak Poyrazoğlu her seferinde sahnedeki oyuncuları görünce korkup ağlarmış. Hatta bir keresinde Shakespeare'in ünlü eseri Hamlet'i seyrederken Hamlet'in babasının ruhunun göründüğü sahnede "hortlak geldi" diye çığlık atıp ağlamış.


Rojin'in kaçma sebebi ise aile baskısı ve babasından gördüğü şiddet. Müzik dünyasına atılmasına annesi de babası da karşıymış Rojin'in... Annesi sürekli onun öğretmen olmasını istiyor ve kızına "Yapma kızım bu işler bize göre değil" diyormuş. Konservatuar sınavına girmek istediği için babasının onu zincirle dövmesi ise bardağı taşıran son damla olmuş. Müzik bilgisini arttırmak için kurslara gitmiş önce. Sonra da babasının baskısına dayanamadağı için evden kaçmış.


Konservatuar sınavına girmek istediği için babasının onu zincirle dövmesi ise bardağı taşıran son damla olmuş. Müzik bilgisini arttırmak için kurslara gitmiş önce. Sonra da babasının baskısına dayanamadağı için evden kaçmış. Mardinli bir baba Suriyeli bir annenin kızı olarak Adana da doğdu beş çocuklu ailenin çocuğu. İlk ve orta öğrenimini Adana da tamamladı sonrasında Adana Belediye Konservatuar'ına devam etti. Ailesinin karşı koymasına rağmen sanatla bağını koparamadı. Dört yıl boyunca gittiği karate kursları ona savunma ve denge tekniğini öğretti bu arada amatörce müzikle uğraşıyor, şan dersleri alıyordu..


1990 yılında Ankara Devlet konservatuarına girdi aynı yıl Erlangen Tiyatro Festivaline katıldı. Taziye adlı oyun ile, bölümü iyi derece ile bitirdi öğrenimini tamamladıktan sonra Ankara Devlet tiyatrosunda çalışmaya başladı. Yurt dışında çocuk ve gençlik tiyatrosu yaptı.İlk albümünün sözleşmesini 1996 yılında yaptı ancak 2000 yılında albüm tamamlandı. Rojin o günden bu yana müzik piyasasında emin adımlarla ilerliyor.


Yeşilçam'ın ustalarından Halit Akçatepe'nin oyuncu olması da zorlu bir sürecin sonunda gerçekleşti. "Ben, eğitimle tiyatrocu veya oyuncu olunacağına inanmam. İnsan okuyarak doktor veya mühendis olur. Ancak okuyarak oyuncu olunamaz. Oyunculuk, insanın içinde ya vardır, ya da yoktur. Yoksa yoktur. İstediğiniz kadar okuyun, içinizde oyunculuk yoksa olamazsınız" diyen Aktaçepe'nin babası da onun oyuncu olmasını hiç istememiş. Bunun nedenini de "Çünkü babam tiyatroda çok zorluk çekmiş" diyerek anlatıyor Akçatepe. "Benim de aynı sıkıntıları çekmemem için tiyatrocu olmamı istememişti."


Bu yüzden de Akçatepe'yi Saint Benoit Fransız Okulu'na göndermiş. Daha sonra da hukuk ve iktisat okumuş. Ama yine de tüm bunlar Aktaçepe'nin oyuncu olmasını engellememiş. Oyunculuk eğitimi almayan Akçatepe'yi babası 'okumuş serseri' diye çağırırmış.


Güler Ökten, sadece usta yönetmen Zeki Ökten'in eşi değil aynı zamanda Yeşilçam'ın emektarlarından Kani Kıpçak'ın da kızı. Hatta ilk rolünü henüz küçücük bir çocukken babasının yönettiği Ölünceye Kadar Seninim adlı filmde oynamış Ökten. Ama buna rağmen babası onun bir oyuncu olmasını hiç istememiş. Bunu da " Babam benim kişiliğimi bildiği için bu istemedi" diye anlatmıştı Güler Ökten bir röportajında. "İçe dönük bir çocuktum ben. Hala da öyleyim. Bu sektörda başarılı olmak için yırtıcı ve hırslı olmanız gerekir oysa." Ökten, Fen Fükeltis'nde fizik ve matematik okurken konservatuara girmiş. İlk seneyi de babasından gizli bitirmiş. Bu süreçte annesi hep destek olmuş ona. Ama ikinci yıl Yıldız Kenter ona tiyatrosunda rol verince babasına da gerçeği söylemek zorunda kalmış Ökten.

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler