İSTANBUL, (DHA)- İÇ Hastalıkları ve Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Atilla Özkan, multipl miyelom tanısının ağırlıklı olarak 65-70 yaşları arasında konduğunu belirterek, "Sebze ve balık ağırlıklı beslenenlere oranla hayvansal yağ ağırlıklı beslenenlerde ve şişman kişilerde bu hastalık daha sık gözlenebiliyor" dedi.
Kötü huylu kan hastalıkları denince lösemiden sonra ikinci sırayı multipl miyelomun yer aldığını belirten Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi İç Hastalıkları ve Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Atilla Özkan, hastalıkla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Hastalığın, bağışıklık sistemi, böbrekler ve kemikler üzerinde yaratabileceği sorunlar nedeniyle hayati önem taşıdığına dikkat çeken Doç. Dr. Atilla Özkan, Türkiye'de 100 binde 4 kişide hastalığa rastlandığını belirtti.
ÇEVRESEL FAKTÖRLER HASTALIĞI NASIL ETKİLİYOR?
Hastalığın ortaya çıkış nedeni hakkında net bir bilgi olmadığını ifade eden Doç. Dr. Atilla Özkan, "Bazı risk faktörlerine sahip kişilerin hastalığa yakalanma ihtimali artıyor. Günümüzde kabul gören faktörler arasında kimyasallar, petrol ve radyasyona maruz kalınması sayılıyor. Beslenme alışkanlıklarıyla arasında kesin bir ilişki konamasa da, sebze ve balık ağırlıklı beslenenlere oranla hayvansal yağ ağırlıklı beslenenlerde ve şişman kişilerde bu hastalık daha sık gözleniyor. Bununla birlikte mesleki ve çevresel faktörler de suçlanan diğer olası nedenler arasında yer alıyor. Nükleer endüstri çalışanları başta olmak üzere petrol ve deri endüstrisi ile tarımsal sektör çalışanları multipl miyelom gelişimi açısından riskli sektörler olarak kabul ediliyor" dedi.
Doç. Dr. Atilla Özkan, yorgunluk, kansızlık, iştah kaybı gibi şikâyetlerin gündelik yaşam içinde birçok hastalıkta görülebildiğini ve bu nedenle özellikle risk grubunda yer alan kişilerin hastalık konusunda çok daha uyanık olması gerektiğinin altını çizdi.
"BELİRTİLER BAŞKA HASTALIKLARLA KARIŞTIRABİLİYOR"
Multipl myelomun erken evrede çok fazla belirti vermeden ilerlediği için erken safhada nadiren tanı konulabileceğini anlatan Doç. Dr. Atilla Özkan, "Bu nedenle 40 yaş üstünde halsizlik, bel-sırt ağrısı, istem dışı kilo kaybı veya böbrek yetmezliği şikâyetiyle hekime başvuran kişilerde olası multipl miyelom hastalığının akılda tutulması ve gerekli testlerin yapılması son derece önemlidir” diye konuştu.
Doç. Dr. Atilla Özkan hastalığın belirtileri hakkında ise şu bilgileri verdi:
"Multipl miyelom; bağışıklık sisteminin bozulmasına, normal kan hücrelerinin kemik iliğinde yeterli sayıda üretilememesine, anormal plazma hücrelerinin ve salgıladıkları proteinlerin yarattığı yıkıma, kan yoğunluğunun artmasına, kemik ve böbrekler üzerindeki hasarlara bağlı olarak birçok farklı belirtiye yol açabilmektedir. Bunlar arasında sayılabilecekler; kemik ağrıları (özellikle bel ve sırt), kolay kemik kırıkları, halsizlik, çabuk yorulma, efor kapasitesinde azalma, kilo kaybı ve iştahsızlık, bilişsel kapasitede azalma, uyuklama hali, çok susama ve çok idrara çıkma, bulantı, kusma ve puslu görme, sık ateşli hastalık geçirme."
"TEDAVİDE ÖNEMLİ GELİŞMELER YAŞANIYOR"
Multipl miyelomun uzun süre ilerlemeden sabit kalabildiğini söyleyen Doç. Dr. Özkan, belirtisi olmayan, erken evre hastalığa sahip kişilerin ilaçsız izlenebileceğini belirtti. Hastalığa bağlı belirtileri olan ileri evre hastaların tedavi edilmesi gerektiğini ifade eden Özkan, hastalığın tedavisini planlarken hastanın genel durumunun çok önemli olduğunu belirterek, “Hastanın yaşı, kilosu, eşlik eden hastalıkları, genel olarak organ fonksiyonları, bağışık durumu gibi birçok etken bir arada değerlendiriliyor. Buna göre de her hasta için özelleşmiş bir tedavi planı oluşturuluyor” ifadelerini kullandı.
Doç. Dr. Özkan, tedavi yaklaşımı hakkında şunları anlattı:
"Son 10 yıl içinde multipl miyelom tedavisinde birçok yenilikler ve tedavi seçenekleri geliştirildi. Önceleri, tedavide kullanılan ilaçların tamamı kemoterapötik ilaç iken, günümüzde çoğunlukla kemoterapötik sınıfta olmayan akıllı ilaçlar ile kombine olarak kullanılmaktadır. Bu sayede ilaçlara bağlı yan etkiler azaltılırken, tedaviye yanıt oranları ve hastaların yaşam süreleri önemli ölçüde uzatılmıştır. Bu ilaç kombinasyonları 3-6 ay kadar kullanıldıktan sonra yanıt değerlendirmesi yapılır. Tedaviye yanıt veren, organ fonksiyonları (akciğer ve kalp) iyi, 75 yaşından genç hastalara otolog (kendinden) kemik iliği nakli ile sağlamlaştırma tedavisi uygulanır. Takiben, nakil sonrası hastalık tekrarlamasın diye kemoterapötik olmayan ilaçlar ile genellikle ağız yoluyla tedaviye devam edilir. Otolog kan kök hücre nakline uygun olmayan hastalar ise ilaç tedavilerine devam edilir. Hastalığın tekrarlaması veya ilerlemesi durumunda daha önce kullanılmamış ilaçlar kombine edilerek tedavi edilmeye çalışılır. Nadiren, uygun vericisi bulunan genç hastalara allojenik (başkasından) kemik iliği nakli tedavisi uygulanır."
(FOTOĞRAF)