HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

"Sivas Davası'nda zamanaşımı gözüktü"

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili İbrahim Okur, Sivas Davası'nda sona yaklaşıldığını işaret etti.

ANKARA (ANKA) – Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili İbrahim Okur, Sivas Davası'nda sona yaklaşıldığını işaret ederek, “Yargılamanın çok uzun sürmesi çok önemli bir sorun, sanıkların yakalanamaması önemli. Sivas davasında söz konusu sanıklarla ilgili zamanaşımının sonuna gelindiği görülüyor” dedi. Okur, zamanaşımının modern cezada kullanılan bir uygulama olduğunu belirtti.

HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, NTV’de katıldığı bir televizyon programında Sivas Katliamı Davası'nda sona yaklaşıldığının mesajını verdi. Gündemdeki konuları değerlendiren Okur, Sivas davasında 131 sanık hakkında yargılama yapıldığını, 121 sanık hakkında davanın kesinleştiğini 10 sanık hakkındaki davanın devam ettiğini belirterek, “Sivas Davası'nda 5 sanık hakkında zamanaşımı doluyor. 4 sanık hiç yakalanmamış, bir sanık yakalanmış tutuklanmış daha sonra serbest bırakılmış ve bir daha ele geçirilememiş. Yargılamanın çok uzun sürmesi çok önemli bir sorun, sanıkların yakalanamaması önemli. Sivas davasında söz konusu sanıklarla ilgili zamanaşımının sonuna gelindiği görülüyor” dedi. Zamanaşımının tüm modern ceza hukukunda olan bir uygulama olduğunu belirten Okur, mahkemelerin suçlar konusunda takdir hakkını kullanabileceğini ancak iddianamede yazılı suçun ne olduğuna bakılması gerektiğini kaydetti. Sanıklarla ilgili iddianamede yazılı suçun zamanaşımının dolduğunu ifade eden Okur, Savcının ara mütalaasında suçun vasfının değişebileceği görüşünü bildirdiğini, mahkemenin de bunu kabul ettiğini söyledi. Okur, “Aslında bu davada zamanaşımı uzamış. Burada bu sanıklar asli fail değil, onlar cezalandırılmış. Bu saatten sonra yapılacak fazla bir şey yok” değerlendirmesinde bulundu.

12 Eylül soruşturmasında görevli savcının “insanlık suçu” nitelemesini değerlendiren Okur, insanlığa karşı işlenen suç vasfının 2005 yılında hukuka girdiğini anımsatarak, “Bu suçun işlendiği tarih itibariyle insanlığa karşı suç olmadığı için geriye doğru işlendiği tarihte suç olarak görünmeyen eylemden dolayı insanların suçlanması mümkün değil. Savcı 12 Eylül’de de böyle bir değerlendirme yapmadı ve işkence gördüğünü iddia eden şahıslarla ilgili bu şekilde düşünülebilir diye bir ayırma kararı verdi” diye konuştu.

-“BAŞBAKAN İZİN VERMESE SAVCILAR DANIŞTAY’A BAŞVURABİLİR”-

İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nin MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadesi için Başbakanlık'tan izin talebinde bulunduğunun anımsatılması üzerine Okur, iznin rutin bir işlem olduğunu kaydederek, “Savcılar iddialarında ısrarlıysalar ki ısrarlı oldukları görülüyor, taleplerini yaptılar. Bundan sonrası Başbakanlığın izin verip vermemesine göre şekillenecek” dedi. Başbakanlığın Fidan için soruşturma izni vermemesi durumunda savcılığın Danıştay’a başvurma haklarının bulunduğunu belirten Okur, Danıştay’ın Başbakan'ın izin vermeme kararının kaldırması halinde, savcılığın soruşturmasına devam edeceğini, izin vermemeyi uygun bulursa da soruşturmanın sonuçlanacağını ifade etti. Memurların yargılanması konusunda yasal düzenlemeler bulunduğunun ve kanunlarda yargılamanın amirlerin iznine tabi olduğunun da altını çizen Okur, “İzin müessesi ilk kez hukuka girmiyor, bunu bu kapsamda değerlendirmek gerekir. Erkler aykırılığı ilkesine aykırı değil. Burada son sözü yargı söylüyor. Sonuçta son karar Danıştay’a gidecek son sözü orası söyleyecek, Başbakanın söylediği nihai karar olmayacak. Yargı kararıyla sonuçlandığı için erkler ayrılığını ihlal etmez diye düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.

-“ÖZEL YETKİLERİ BEN DE GENİŞ BULUYORUM”-

Okur, özel yetkili mahkemelerin görev alanlarının sınırlarının geniş olduğuna yönelik tartışmaları da şöyle değerlendirdi:

“2005 yılından 2007 yılına kadar özel yetkili mahkemeler tartışılmamış. Kamuoyunda tartışma yaratan davalarla mahkemelerin durumu tartışılmaya başlanmış. Terörle ve uyuşturucuyla mücadele ediyorsanız bu mahkemelere ihtiyaç var. Yetkilerini tartışabilirsiniz. Yetkilerini ben de geniş buluyorum. Sınırlamalar getirilebilir. Bu mahkemelerde gelen herkesin tutuklandığı düşünülüyor. İstanbul 12. Özel Yetkili Mahkemesi’nde şu anda 2 bin 600 sanık yargılanıyor. Yaklaşık 542’si yani yüzde 20’si tutuklu, yüzde 80’i tutuksuz yargılanıyor. Ergenekon Davası'nda ise sanıkların 257 sanıktan 65’i yani yüzde 25’i tutuklu. Yüzde 20-25 yüksek bir oran ancak mahkemelerin yaptığı işleri değerlendirirsek bu sayılar çok yüksek değil. CMK’nın 251'nci maddesinde savcıların herkesle ilgili aynı işlemleri yapabileceği yorumu yapılıyor. 251'nci maddede bir düzenleme yapılırsa bu sorun ortadan kalkar. Gözaltı süreleri biraz daha sınırlanabilir. Özel Yetkili mahkemelerin gerekli olduğunu düşünüyorum. Eğer terörle mücadele ediyorsanız, bu tür ihtisas mahkemelerine ihtiyaç var.”

KCK soruşturmasından el çektirilen Savcı Sadrettin Sarıkaya’yla ilgili incelemenin devam ettiğini belirten Okur, “Geçen yıl yaklaşık 100 civarında özel yetkili savcı hakkında inceleme izni verildi. Bunlardan 15-16 aylık uygulamada 11 hakim ve savcı disiplin cezasıyla cezalandırıldı. Özel yetkili 25 mahkemede 188 kişi çalışıyor. Geçen 9 bin hakim şikayet edilmiş, bin 100 kişi için soruşturma izni verilmiş” dedi.

-İKİ HUKUKÇUNUN OLDUĞU YERDE EN AZ ÜÇ GÖRÜŞ VARDIR-

HSYK’nın AİHM kararları ışığında ifade özgürlüğü ve medyanın sorumluluğunun da konuşulacağı sempozyum düzenleyeceğini kaydeden Okur, organizasyonla ilgili “İlk kez 250 hakim bir araya gelecek. Sempozyumda AİHM kararları ışığında ifade özgürlüğü ve medyanın sorumluluğu da konuşulacak” dedi. Tutuklu milletvekillerinin durumuyla ilgili yargıda bir formülün bulunup bulunmadığı konusunda Okur, “Parlamento bir yasal düzenleme ile bu işi halledebilir. Yargıdaki formül ise hakimlerin takdir hakkına kalmış bir konu” diye konuştu. Okur, aynı konudaki kararlara mahkemelerden farklı kararlar çıkmasına yönelik eleştirileri de şöyle değerlendirdi:

“İki hukukçunun olduğu yerde en az üç görüş vardır. Hakimlerin farklı kanaatlerinin olması doğaldır. Farklı görüşlerin olması içtihatların oluşması için önemli. Bizim kurul olarak yargısal görevimiz yok. Hakim yanlış karar verdiyse bunun şikayet mercii Yargıtay. Herkesin bilinçlenmesi lazım. Biz Türkiye genelinde hakim ve savcılarla toplantı yaptık. Tepkisel değil, sorunları kökten çözecek adımlar lazım.” (ANKA)

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler