KADIN

Ülkemizde Meme Kanseri

Meme kanseri Türkiye’de batıdaki kadar sık değil

Ülkemizde Meme Kanseri

Güzelliğin ve doğurganlığın simgesi olan meme, kadın sağlığı açısından büyük önem taşıyor ve akciğer kanserinden sonra, görülme sıklığı en yüksek olan meme kanseri kadınların korkulu rüyalarının başında geliyor. Her 8 kadından birinin hayatının herhangi bir döneminde meme kanserine yakalanacağı bildiriliyor.

Meme kanseri ülkemizde de kadınlarda görülen en sık kanser türü olması nedeniyle kaygı yaratıyor. Bu konuda Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi (MÜTF) Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve MÜTF Vakfı’na bağlı Academic Hospital doktorlarından Prof. Dr. Bahadır Güllüoğlu, kadınların içini rahatlatacak bir açıklama yaptı.

Güllüoğlu, Türkiye’de meme kanserinin Batıdaki kadar sık olmadığını ve her 8 kadının birinde meme kanseri gelişmediğini bildirdi.

Türkiye’de Her 8 Kadının Birinde Meme Kanseri Görülmüyor
Prof. Dr. Bahadır Güllüoğlu, son zamanlarda medyatik kişilerde ve bu kişilerin yakın çevrelerinde meme kanseri görülmesinin toplumumuzda meme kanserinin daha sık görüldüğü konusunda kaygı yarattığını belirtti.

Son 10 yılda kanser sıklığının yavaş yavaş arttığını, buna bağlı olarak meme kanseri görülme oranının da yükseldiğini ifade eden Güllüoğlu, “Batıda meme kanseri, tüm yaş gruplarında her 100.000 kadının 200-250’sinde görülüyor. Bu rakam ülkemizde Sağlık Bakanlığı kayıt sistemindeki verilere göre 40-45’dir. Ülkemizde kadınlarda görülen kanserlerin dörtte biri meme kanseridir. Ancak toplamda kanser sayısı batıdaki gelişmiş ülkelerdeki kadar fazla değildir ve batı için söz konusu olan “8 kadında bir” söyleminin ülkemiz için geçerliliği yoktur.” diye konuştu.

Ülkemizde genç hastalarda daha sık meme kanseri görüldüğü söyleminin de doğru verilere dayanmadığını ifade eden Güllüoğlu şu bilgileri aktardı: “Ülkemizde meme kanseri olan kadınların yaklaşık yarısı 50 yaş altındadır. Ancak 50 yaş altındaki kadınlarda meme kanseri görülme sıklığı 100.000 kadında en fazla 100’dür. Bu rakam karşılaştırma yapılan batıda 300’ün üstündedir. Bu rakamlardan da açıkça anlaşılabileceği üzere meme kanserinin Türkiye’de gençlerin hastalığı olduğunu söylemek güçtür.”

Ailesinde Meme Kanseri Olan Her Kadının Meme Kanseri Riski Artmıyor
Prof. Dr. Bahadır Güllüoğlu, meme kanseri riski yüksek olan kadınlarda hastalığın görülme olasılığının diğer kadınlara göre daha yüksek olduğunu, ancak ülkemizde kadınların bu riskler konusunda yanlış bilgiye sahip olmalarından dolayı gereğinden fazla kaygıya kapıldığını söyledi.Kadınlardaki gereksiz kaygının meme kanseri için risk analizi ve danışmanlığı yapılarak azaltılabileceğine dikkat çeken Güllüoğlu, bunun ülkemiz için yabancı bir kavram olduğunu ancak özellikle gelişmiş ülkelerde bu hizmeti veren ünitelerin her hastanede yer aldığını ifade etti. Güllüoğlu, “Bu ünitelerin esas amacı kadınların meme kanseri risklerini rasyonel olarak analiz etmeleri, gerekirse testlerin yapılması ve riski yüksek olan kadınlara uygun klinik yaklaşımın sunulması, riski normal olan kadınların da kaygılarını giderici telkinin verilmesidir. Risk analizinin asli amaçlarından birisi kadınların kaygılarını azaltmaktır.” dedi.

Meme Kanserinde Risk Faktörleri Nelerdir?
Prof. Dr. Bahadır Güllüoğlu, meme kanseri için çok yüksek derece olarak sınıflandırılan risk faktörlerini de şöyle sıraladı:

Daha önce kendisinde ya da birinci derece bir akrabasında meme kanseri için yatkınlık oluşturan gen değişikliği (mutasyon) saptanmış olması,
Daha önce kendisine yapılan bir meme biyopsisinde lobuler karsinoma in situ denilen bir lezyonun bulunması,
Daha önce (en az 7-8 yıl öncesinde) göğüs duvarı bölgesine başka hastalıklar nedeniyle radyasyon tedavisi (radyoterapi) uygulanmış olması,
En az bir adet birinci derecede akrabasına (50 yaş altı) meme kanseri ve/veya over (yumurtalık) kanseri tanısı konmuş olması,
Daha önce kendisine yapılan bir meme biyopsisinde atipik duktal ve/veya lobuler hiperplazi saptanmış olması.

Bunların dışında;

Hiç doğum yapmamış olmak ya da ilk doğumunu 35 yaşından sonra yapmış olmak,
11 yaşından önce adet görmeye başlamış olmak,
55 yaşından sonra menopoza girmek,
Hiç emzirmemek ya da az emzirmek,
Düşük fizik aktivitede bulunmak,
Obez olmak,
Alkol tüketmek de klasik risk faktörleri arasında yer alıyor.

Prof. Dr. Güllüoğlu, bu son sayılan faktörlerden tek bir tanesinin bir kişide olmasının klinik olarak çok önemli bir risk artışı getirmediğini vurguladı. Ailesinde meme kanseri olan her kadının meme kanseri riskinin artmadığını belirten Güllüoğlu, ailede meme kanseri olan kadının akrabalık derecesinin (yakın/uzak), kanserin görüldüğü yaşın ve ailede ek başka kanserin görülüp görülmemesinin riski belirleyen faktörler olduğunu kaydetti.

Güllüoğlu bu konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Örneğin annesi 60 yaş civarı meme kanseri olmuş ancak başka akrabasında kanser görülmemiş bir kadının meme kanseri riskinin arttığı kesin olarak söylenemez. Yine ailesinde çok sayıda kadın akraba olmasına rağmen sadece bir teyze ya da halasında meme kanseri görülen kadının riskinin de çok yüksek olduğu söylenemez. Öte yandan ailesinde meme kanseri olan her kadının genetik test yaptırması da doğru bir yaklaşım değildir.

Gende kanser oluşturabilecek değişikliğin bulunma olasılığı hesaplanmış ve bu hesaba göre genetik değişiklik olasılığının yüksek bulunduğu kadınlarda bu testler yapılabilir. Ancak yine de bu kadınlarda dahi genetik danışmanlığın test öncesinde verilmesi testlerin yanlış anlaşılmasının önüne geçmektedir.”

YORUMLARI GÖR ( 0 )

En Çok Aranan Haberler