Vergi denetmenlerinin "Türkiye Ekonomisinde Kamu Kesimi Finansmanında İç borçlanma Yöntemi: 1980-2008" raporuna göre, 1980'den 2008 yılı sonuna kadarki dönemde iç borç stokunda 379 bin 773 katlık artış meydana geldi.
Maliye Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren vergi denetmenlerinin kurduğu Vergi Denetmenleri Derneğince yayımlanan raporda, iç borçlanmada yaşanan süreçle, borçlanmanın ekonomik ve sosyal etkileri irdelendi.
Rapora göre, ülkemizde 1980'lerin başlarında genellikle yol, köprü ve baraj gibi altyapı yatırımlarını finanse etmek amacıyla iç borçlanmaya gidildi.
Bu dönemde yatırım harcamalarında da yükselme görüldü.
Sonraki yıllarda, iç borçlanmayla ağırlıklı olarak transfer harcamaları finanse edildi ve 2001'e kadar devam eden bu dönem, iç borçlanmanın daha çok iç borç servisini karşılamak için yapıldığı yıllar oldu.
2001'den itibaren uygulanmaya başlanan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programıyla, kamu borç stokundaki artışlara rağmen yurt içi piyasalarda borçlanma imkanları giderek daraldı.
Bu dönemde ekonomik ve siyasi belirsizliğin de ortadan kalkmasıyla, özel yabancı fon girişi hızlandı ve yurt içi piyasalarda da bir rahatlama sağlandı. Bunun ardından kamu iç borç yükünde de kademeli bir düşüş başladı ve 2001 yılında yüzde 69,2 seviyelerinde olan kamu iç borç yükü, 2007 yılında yüzde 39,5'e geriledi.
Rapora göre, 2001 yılından itibaren kamu iç borç yükünde meydana gelen düşüşe karşın, özel sektör dış borçlanmalarında önemli artışlar kaydedildi.
2002-2007 yılları arasında yüzde 223'ü bulan bu artışta, uygulanan düşük kur, yüksek faiz politikası da etkili oldu. Ancak özel sektör dış borçlanmalarında 2 temel sorun ön plana çıktı. Raporda bu sorunlar, "borçların çoğunlukla kısa vadeli olması ve yeni yatırım ve istihdam yaratacak amaçların gözardı edilmesi" olarak belirtildi.
Raporda, özel sektörün dış borçlanmayla birlikte önemli boyutta kur riskini aldığı, dünya piyasalarındaki hareketlerin keskin bir hal alması ve kurlarda büyük sıçramalar olması halinde özel sektör büyük sıkıntı yaşayabileceğine dikkat çekildi.
Vergi denetçilerinin Raporunda, iç borçlanmanın ekonomik ve sosyal etkileri de şu şekilde ortaya kondu:
"İç borçlanma, özellikle toplumun orta ve alt gelir grubuna dahil kesimleri olumsuz etkilemektedir. Çünkü kamu iç borçlanma senetlerine zengin kesim rağbet etmekte, kamu zengin kesimden yüksek faiz karşılığı
borçlanmaktadır.
- Kısa süreli borçları veren tarafların büyük bir kısmını bankaların oluşturması ve bunların borçlanmada tekelci güce sahip olmaları, devletin istediği miktarda ve faiz oranlarında borçlanmasına olanak vermemektedir.
- Merkez Bankasından borçlanma da, direkt olarak para arzı ve buna bağlı olarak enflasyon artışına neden olacağı ve toplumun büyük çoğunluğu da enflasyon karşısında korumasız kalacağı için gelir dağılımında bozucu etkiye sahiptir."
Raporda, vergiyle ilgili değerlendirmelere de yer verildi.
Türkiye'de vergi yükünün diğer ülkelere göre düşük olduğuna işaret edilen raporda, buna karşın vergi yükünün adaletsiz dağılımı nedeniyle, yükün belli gelir grupları üzerinde toplandığı belirtildi.
Raporda iç borçlanma sorununa ilişkin çözüm önerileri de şu şekilde sıralandı:
"Kayıt dışı önlenmeli, vergi oranları düşürülerek, verginin tabana yayılması sağlanmalı.
- Vergi kanunlarındaki muafiyet ve istisnalar gözden geçirilerek, vergi hasılatında meydana gelen kayıplar ortadan kaldırılmalı.
- Ülkemizde servet vergisi üzerinden alınan vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki payı çok düşük. Servet üzerinden alınan vergilerle ilgili yasal düzenlemeler yapılmalı ve bu tür gelirlerin vergilendirilmesi sağlanmalı.
- Devlet, özelleştirmeden elde edeceği gelirle, iç borç stokunu kapatmaya çalışmalı.
- Sosyal güvenlik alanında yapılan reform çalışmalarına ilave olarak, kayıt dışı çalışanlar, sisteme dahil edilmeli.
- Reel faiz oranları azaltılmalı. Para, gelir ve kur politikaları hep birlikte uygulanmalı."