Sinan Onuş
Ankara
29 Mayıs 2015
2,5 kuşaktır Ankaralı olarak "Polatlı" denildiğinde zihnimde çocukluğumdan kalan iki anı beliriyor: İlçenin içinden geçen Ankara-Eskişehir karayoluna asılan "İl olmak istiyoruz" pankartı, aynı yolda çok trafik kazası olduğu için sık sık trafiğe kapatılarak eylem yapılması.
Uzun zamandır Polatlı'ya yolum düşmüyordu. Hızlı trenle ilçeye doğru yol alırken "Aynı pankart yine asılı mı?", diye düşündüm. Değildi.
Konuştuğum Polatlılar da artık böyle bir taleplerinin olmadığını aktardı. Zaten ilçe Ankara'yla neredeyse birleşmişti. Yollar da duble olduğundan, ilçe halkı tarafından protesto için trafiğe kapatılmıyordu.
Polatlı, Ankara'nın 76 kilometre uzaklıktaki bir ilçesi. Ama şimdi Ankara-Polatlı arasındaki fabrikalar ve özellikle de verimli tarlalara dikilen konutlar nedeniyle uzaktan yakına geldi. Örneğin, benim evimle Polatlı arası 55 kilometre var yok.
Ankara 1. Bölge'de yer alan Polatlı'da kayıtlı 84 bin 200 seçmen bulunuyor. İç Anadolu'nun tahıl ambarlarından. Ağırlıklı sağ-muhafazakar ve çiftçi kimliğiyle Polatlı bir dönem MHP'nin kalesi olarak biliniyordu. Sonra AKP yükselişe geçti.
Polatlı Belediyesi her ne kadar iki seçim önce AKP'den tekrar MHP'ye geçse de, ilçede MHP'nin tekil hakimiyetinden söz etmek güç. Çünkü Mart 2014'teki yerel seçimde MHP yüzde 47,82, AKP yüzde 42,89 oy aldı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise Recep Tayyip Erdoğan, Polatlı'da yüzde 59,90 gibi yüksek bir oy oranı elde etti. Bu seçimler öncesi görünen tabloyu yarına yazacağım.
Mevsimlik işçiler nasıl oy kullanacak?Seçmenin nabzını tutmak için Polatlı'ya doğru yol alırken, tarlalara yakın yerlere kurulmuş onlarca çadır öbekleriyle karşılaştım. Bunlar, mevsimlik işçilerdi. Sezon tam açılmadığı halde sayıları azımsanmayacak orandaydı.
Her seçimde gündeme gelen mevsimlik işçilerin oy kullanamama sorunu konuşmak için önce bu çadırları ziyaret etmek istedim.
Polatlı-Ayaş ilçeleri arasındaki Sarıoba köyü yakınlarında birbirlerine birkaç kilometre uzaklıktaki çadır gruplarından birine gittim.
Siirtli Karkan ailesinin çadırına konuk oldum. Ailenin kadınlarının yaptığı ekmeklerle, çadırların kenarında otlayan ve kendilerine ait olduğunu öğrendiğim keçilerin sütünden imal ettikleri otlu peynirleri yerken sorunlarını dinledim, seçimleri konuştuk.
Tamamına yakını Doğu ve Güneydoğu illerinden gelen bu işçilerin oy verme sorununu çözmek için Halkların Demokratik Partisi'nin yoğun çalıştığını tesadüfen öğrendim.
HDP barajı geçmek için işi sıkı tutuyor, bir oyun bile eksilmesini istemiyordu. Onları da önümüzdeki günlerde daha ayrıntılı anlatacağım.
_____________________________________________________________________
'Kırıkkaleliler yolun ortasından yürür' efsanesi doğru mu?Cumhuriyet Meydanı'na açılan bu yol trafiğe kapalı.
22 Mayıs 2015, Cuma
İki gündür Kırıkkale'deyim.
Emekliler Parkı'nda emeklilerle sohbet ettim. "Muhalefetin vaatleri Kırıkkale'de nasıl bir karşılık buldu?" sorusunun yanıtını aradım.
İkinci günü gençlere ayırdım. Çünkü kentte yoğun işsizlik var ve bundan en fazla etkilenenler ise gençler.
Aslında Kırıkkale'ye ayak bastığımdan bu yana zihnimde, seçimle hiç ilgisi olmayan bir deyim dolaşıyor. Gözüm hep insanlarda ve caddelerde.
Kaldırımdan değil de, caddeden yürüyene "Kırıkkaleli misin?" derler.
Ankaralılar ve çevre illerde oturanlar bu deyimi mutlaka bilir. Hayatlarının bir yerinde bir kereliğine de olsa kullanmış ya da duymuşlardır.
Artık dayanamadım, banka emeklisi Dursun Demir'e "Neden yolun ortasından yürüyorsunuz ya da bu deyim bir şehir efsanesi mi?" diye sordum.
Demir sorumu duyunca kahkaha attı ve bir anısını anlattı.
Emekliliğinin yaklaştığı günlerde İstanbul'a tayini çıkar. Banka şubesindeki arkadaşlarıyla tanışırken Kırıkkaleli olduğunu söyler.
Bir şube çalışanı aynı soruyu sorar. Ona da gülerek yanıt verir.
Peki, yanıtı ne?
"Eskiden Kırıkkale'de kaldırımlar bir metreyi geçmezdi. İki kişi yan yana yürüyemezdik. Biz de caddeye iner, oradan yürürdük. Şimdi kaldırımlar genişledi, caddeden yürümüyoruz."
Aynı soruyu 22 yaşındaki Emre Yüksel'e de sordum. Yüksel de aynı yanıtı verdi ama ekledi:
"Alışkanlıklar çabuk atılmıyor. Fırsat bulunca yine yürüyoruz."
Yanında oturan diğer gençler, Yüksel'in son cümlesini duyunca hem kahkahayı bastı hem de onu onayladı.
İki gün geçirdiğim Kırıkkale'de çok kişiyle görüştüm, 7 Haziran'ın sonuçlarını araştırdım. Not defterim dolu, şehre veda ediyorum.
_____________________________________________________________________
'Emekliler kenti' Kırıkkale'ye doğru**21 Mayıs 2015, Perşembe**
7 Haziran'daki genel seçimler öncesi seçmenin nabzını tuttuğum gezilerimde, Ankara'dan sonra ikinci durağım Kırıkkale.
Ankara'ya bir saat mesafedeki bir şehir Kırıkkale. Peki ikinci şehir olarak tercihim neden Kırıkkale?
Bu sorunun yanıtını vermeden önce yolculuğumla ilgili küçük bir anekdot aktarmak istiyorum.
Gerek seçim gezilerinde gerekse başka bir haber için şehir dışına yola çıktığımda özel araç ve taksiyi mümkün olduğu kadar az kullanıyorum.
Bazen zaman kaybına neden olsa da, bu yolculuklarda değişik insanlarla karşılaşıyor, koltuk sohbetlerinde gittiğim şehre ya da ilçeye ilişkin bilgiler ediniyorum.
Türkiye'nin seçim sathına girdiği günlerde tesadüf eseri, Refik Halid Karay'ın İnkılap Yayınları'ndan çıkan "Memleket Yazıları" serisini okumaya başladım.
Serinin ikinci kitabı "Kırk Yıl Evvel Kırk Yıl Sonra Anadolu'da", Karay'ın benim yolculuk tercihimle ilgili bir yazısına rastladım.
Bu kitapta Karay'ın Anadolu'daki izlenimleri yer alıyor. O tarihte Yeni İstanbul gazetesinde yazıyor Karay, 1950 yılındaki genel seçimlere de sayılı günler var.
Karay, 29 Nisan 1950 günkü yazısında şöyle diyor:
"Ben, Bursa-Balıkesir arasında taksi ile seyahat ettim. Baktım ki bu, bakanvari, bakancasına bir uçup gidiş, etrafı görmeyiş, halk ile samimi temastan çekiniş olacak, yolculuğumun üst tarafını otobüs daha doğrusu 'kaptıkaçtı' ile yapmaya karar verdim. İşte o dakikadan itibarendir ki sefer bambaşka bir mahiyet aldı. Köylü, çoban, küçük memur ve küçük tüccar, halk namına kimler mevcutsa bunun içindedir. Hem de kadınlı erkekli, çoluklu çocuklu…"
Ben de Kırıkkale'ye otobüsle gidiyorum.
Kırıkkale, Ankara'nın yanı başında, başkentin Karadeniz'e açılan nefes borusu, Makine Kimya Endüstrisi ve Tüpraş Rafinerisi ile bir sanayi şehri.
Bu haliyle göç alması gerekirken sürekli göç veren ve nüfusu azalan bir şehir Kırıkkale. Zaten kente "emekliler şehri" de deniyor.
Seçmen sayısı 193 bin 668. TBMM'de 3 milletvekiliyle temsil ediliyor.
Kırıkkale, milliyetçi oyların yoğun olduğu tarım arazileriyle de bilinen bir il.
Buna rağmen 2011 seçimlerinde AKP yüzde 62 oyla Kırıkkale'de 3-0 yaptı. Diğer partilerin milletvekili çıkaramadığı ilde MHP ise yüzde 18.81'le ikinci parti oldu.
61. Hükümet'te Başbakan Yardımcılığı görevi yapan, çözüm süreci başladığında masada hükümet kanadını temsil eden Beşir Atalay, 2011'de AKP listesinin birinci sıradan milletvekili oldu. Atalay, AKP'deki 3 dönem kuralı nedeniyle bu kez aday değil.
Peki, milliyetçi oylarıyla anılan Kırıkkale'de seçmen çözüm sürecine ne diyor?
"Emekliler şehri"nde emekliler, işsizler, sanayiciler ve köylüler, muhalefetin hayat standartlarını artırmaya yönelik vaatlerini nasıl karşılıyor?
Kırıkkale'de bu soruların yanıtı arayacağım.
_____________________________________________________________________
Ankara'da Alevi seçmen bölünmüş durumda**19 Mayıs 2015, Salı**
7 Haziran'da yapılacak genel seçimlere üç haftadan az bir süre kaldı.
İlerleyen senelerde 2014 ve 2015'i "Türkiye için seçim yıllarıydı" diye anacağımızı düşünüyorum.
2014 yılında, Mart ayındaki yerel seçimleri Ağustos'taki Cumhurbaşkanlığı seçimleri izledi. Şimdi de sırada genel seçimler var.
Partiler yarışta galip gelmek için çabalarken, BBC Türkçe'deki diğer muhabir arkadaşlarım gibi ben de seçmenin nabzını tutmak için yollarda, mahallelerde, sokaklarda olacağım.
Önce yaşadığım şehir Ankara'daki Alevi ve sol seçmenin tercihini araştırmak istedim. Başkentin 550 üyeli Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) gönderdiği milletvekili sayısı arttı. 2011'de 31 olan bu sayı, 32'ye yükseldi.
2011'de Ankara'da 31 milletvekilinin 17'sini AKP, 10'unu CHP, 4'ünü ise MHP almıştı. 7 Haziran'da ise önceki seçimlerden farklı olarak HDP de parti olarak yarışa dahil oldu.
Siyasi çevrelerce Cumhurbaşkanlığı seçimleri genel seçim için doğru bir karşılaştırma olarak kabul edilmese de HDP'nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki adayı Selahattin Demirtaş, Ankara'da oylarin yüzde 3,47'sini almıştı.
Alevi ve sol-sosyalist oylara da seslenen HDP, diğer partilerle birlikte kentte CHP'den oy devşirebilecek miydi? İşte bu nedenle rotamı Alevi ve sol-sosyalist oyların yoğun olduğu Çankaya, Mamak ve Yenimahalle'ye çevirdim.
Gençler ağırlıklı olarak "HDP" derken, orta yaş ve üstünün "CHP" dediğine tanık oldum. Böyle bir ayrım olsa da, konuştuğum gerek kanaat önderlerinin gerekse vatandaşın ortak kaygısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Başkan" olma ihtimaliydi.
Seçim sohbetlerindeki ana gündem, iktidardaki AKP'yi ve Erdoğan'ın başkan olmasını hangi partinin engelleyeceğiydi.
Ankara elbette sadece Alevi ve sol-sosyalist seçmenden ibaret değil. Muhafazakar seçmen de ağırlıkta. Hatta daha çok.
"Bu seçmene hitap eden partiler arasında yoğun oy geçişkenliği var mı?" sorusuna yanıt arayacağım. Tercihlerdeki olası değişiklikler, 2011'in galibi AKP'nin oy oranına ve milletvekili sayısına yansıyacak.
İkinci durağım Kırıkkale olacak. Sonra tekrar Ankara'ya, Ankara'nın merkezdeki semtlerine ve Polatlı ilçesine döneceğim.
Örneğin Altındağ, Ankara'nın yoksul semtlerinden. Altındağ denilince şehrin "ötekileri" Çinçin akla geliyor. Ama ben öncelikle Sitelerin üstlerinde Önder Mahallesi çevresinde olmayı tasarlıyorum.
Yarın Kırıkkale yolundan devam ederiz.