HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Bir finalden ve derbiden fazlası. Güç halka karşı: Real Madrid - Atletico Madrid

Madrid derbisi, 2013-2014 sezonundan sonra yeniden Şampiyonlar Ligi finaline taşınıyor. Bu büyük rekabet her iki taraf için de bir maçtan ve şampiyonluktan daha fazla anlam ifade ediyor.

Bir finalden ve derbiden fazlası. Güç halka karşı: Real Madrid - Atletico Madrid

Mustafa Cem Dönmez / Mynet Haber

Madrid derbisi; İspanya’nın başkentinde kaderleri, renkleri, hitap ettikleri yani kısacası anlamları tamamen farklı iki takımın büyük mücadelesi anlamına geliyor. Ringin bir tarafında kraliyet zamanından Franco zamanına her zaman hükümütler tarafından desteklenen, gücü temsil eden Real Madrid, diğer tarafında Kuzey Madrid’in işçi sınıfının takımı Atletico Madrid yer alıyor.

Hükümetin takımı ülkenin utancı

Real Madrid’in başarıları herkesin malumu, galaksinin en büyük futbol yıldızlarının Real Madrid forması giydiğini takımın Los Galacticos olarak anıldığını söylemeye gerek bile yok. Onlarca kupa, onlarca başarı ve onlarca yıldızı toplayan takımın haliyle başkentte daha çok taraftarı bulunuyor. Aslına bakarsanız sadece İspanya’nın başkentinde değil tüm dünyada çok fazla sempatizanı olan bir takım. Atletico Madrid ise terazinin daha kötü şansa sahip tarafı. Atletico tarihine baktığınızda, Atletico sürekli devriliyor ancak devrildiği yerden kalkmasını iyi biliyor. 2000-2001 sezonunda ikinci ligde mücadele veren takım 12 sene sonra 2013-2014 La Liga şampiyonluğuna uzanıyor. Şanssızlık öyle içlerine işlemiş ki El Pupas yani şanssız muhteşemler olarak da anılıyorlar. Hatta takımın resmi marşı ‘Que manera de sufrir’ yani ‘Acı çekmek için ne güzel bir yol!’

Hal böyle olunca bir tarafta zenginliğiyle yıldızlarıyla ve başarılarıyla göz kamaştıran bir tarafta her düştüğünde kalkan, her aldığı darbeyle daha da güçlenen iki takımın mücadelesi de izlemeye değer bir hale geliyor. Ancak bu iki takımı ters düşüren sadece sportif başarıları, şansları ve kasalarının ne kadar dolu olduğu değil. Bu iki takımın arasındaki rekabetin bir de sosyal bir boyutu var. Real Madrid, isminde de anlaşılacağı gibi kraliyetin takımı olarak biliniyor ve daha sonra Franco döneminde ise bu kanlı diktatör tarafından desteklendiği, hükümet tarafından finanse edildiği biliniyor. Oysa Franco rejiminin ilk başlarında hükümetin desteklediği takım Atletico Madrid’di, yani her ne kadar işçi sınıfına hitap eden takım olsa da bir dönem Atletico Madrid de hükümet tarafından desteklenmişti. Real Madrid’in, ülke diktatörlükten dolayı tamamen Avrupa’dan izole edilmişken, Avrupa kupalarında kazandığı başarılar Franco’nun desteğini Real Madrid’e vermesine sebep oldu. 1950'lerde yaşanan bu değişim ise olduğu gibi kaldı ve hükümetlerin takımı Real Madrid, işçi sınıfının takımı Atletico Madrid ayrımı keskinleşti. Atletico Madrid taraftarları tirbünlerinde Real Madrid için besteledikleri ‘El equipo del gobierno, la vergüenza del pais’ yani ‘hükümetin takımı, ülkenin utancı’ bestesini yıllarca bu nedenle söyledi.

İhtişamlı kuzeye karşı melankolik güney

Real Madrid ile Atletico Madrid arasındaki mücadele, proletrya ile aristokrasi, güç ile halk, sağcılar ile solcular (aslında iki klüp taraftarı da pek solcu değil, bu payeyi Madrid’in bir diğer takımı Rayo Vallecano’ya vermek çok daha doğru), zorba kazananlar ile gururlu kaybedenler, başarı aşıkları ile sadık taraftarlar arasındaki bir mücadele gibi anlatılabilir aslında durum bu kadar karmaşık değil. Real Madrid’in maçlarını yaptığı Santiago Bernabeu stadyumu şehrin en göz alıcı caddesinde La Castellana’da, Madrid’in zengin kuzeyinde yer alıyor. Atletico Madrid ise maçlarını kentin güneyinde bir bira fabrikasının yanında, Melankolikler Yolu olarak anılan yerde bulunan Vicente Calderon stadında yapıyor. Atletico’nun bulunduğu bölge daha çok işçi sınıfının yaşadığı bir yer, Real Madrid ise ülkenin en ünlü merkezinde zenginlerin yaşadığı bölgede bulunuyor.

Bu büyük derbinin anlamı hem kenti bölen bu doğal ayrılıkta hem de her iki takımın 100 yıllık yaşadıklarında yer alıyor. Yani ihtişamlı kuzeye karşı melankolik güneyin mücadelesi. Bir tarafta zaferlerle sarhoş olmuş, akıl almayacak derecede paralar harcayan, sadece İspanya’nın değil Avrupa’nın en başarılı futbol kulübü var. Diğer tarafta ise neredeyse acıdan zevk alan taraftarların, kaybetmeyi bir erdem olarak görenlerin ve ne kadar düşerse düşsün bir şekilde yeniden ayağa kalkıp mücadeleye ortak olan bir takım var. Atletico taraftarı bu finali kaybetse de inancını yitirmeyecektir, Real Madrid ise bugüne kadar kazandıklarıyla zaten sportif başarının en tepesinde oturuyor. Bu sezon Leicster City’nin kazandığı şampiyonluk, daha gösterişsiz olan tarafın kazandığı başarıya olan açlığımızı bir nebze olsun dindirdi, ne dersiniz Atletico Madrid de makus kaderini yenip sezonun ikinci peri masalını yazabilir mi?

_Kaynaklar: fifa.com, fourfourtwo.com, wikipedia.org_

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler