HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

"11 Eylül'den gerekli ders alınamadı"

ABD'ye düzenlenen saldırının yıldönümü nedeniyle yazılı bir açıklama yapan MÜSİAD Başkanı Ali Bayramoğlu, "Yeni 11 Eylül'lerden korunmanın yolunun güvenlik tedbirlerini artırmak ve kimi ülkelere saldırmak olmadığı artık görülmelidir. 11 Eylül'den gereken ders alınmadı" dedi.

"11 Eylül'den gerekli ders alınamadı"

Geçtiğimiz yıl ABD'nin maruz kaldığı ve milyarlarca dolarlık zarara yol açan saldırının birinci yıldönümü üzerine bir açıklama yapan Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Başkanı Ali Bayramoğlu, dünyanın 11 Eylül'den gerekli dersleri almadığını savundu.

Bayramoğlu, "11 Eylül 2001'de gerçekleşen trajik terör olayı herkes tarafından yeni bir dönemin başlangıcı olarak nitelendirildi. Biz de, 12 Eylül 2001'de yaptığımız açıklamada bu saldırının tüm dünyayı etkileyecek ekonomik, siyasal, askeri ve sosyal sonuçlarının olacağına dikkat çektik ve öncelikle, terörist saldırıları gerçekleştirenlerin bir insanlık suçu işledikleri ve mutlaka cezalandırılmaları gerektiği konusunu dile getirdik" ifadelerini kullandı.

"VAROLAN DENGESİZLİKLER KALDIRILMALI"

"Ekonomik, askeri ve siyasal güce rağmen böylesi bir saldırıya maruz kalan ABD, uluslararası terörizmi teşvik eden kışkırtıcı unsurların izole edilmesine yönelik bir çalışmaya öncülük etmelidir" diyen Bayramoğlu, açıklamasında şunları kaydetti:

"Böylesi saldırılardan korunmanın yolunun güvenlik tedbirlerini artırmak ve kimi ülkelere saldırmak olmadığı artık görülmelidir. Amerika, bu tecrübenin ışığında sivri sineklerle uğraşmak yerine bataklığı kurutmak yolunda kararlı adımlar atmalıdır. Bunun da yolu, terörizmi tetikleyen ekonomik ve siyasal dengesizliklerin izale edilmesidir. Ancak süreç global terörizme çifte standartsız yaklaşıp, dünyada var olan ve gün geçtikçe artan küresel gelir adaletsizliğine çare üretmekle sonuçlanmak yerine, bireysel fantazilerini siyaset teorisi haline getirmeye çalışan Samuel Huntington'un 'Medeniyetler Çatışması' (Clash of Civilizations) adlı makalesindeki yaklaşımın hayatiyete geçirilmesi şeklinde gelişti."

"FARKLILIKLAR ÇATIŞMA NEDENİ DEĞİL"

Bayramoğlu, Huntington'un tezinde dile getirilen Müslüman ve Hıristiyan toplumların barış içinde bir arada yaşamalarının mümkün olamayacağı şeklindeki görüşün ve bunu hayata geçirmeye çalışan yaklaşımın kendisinin bizzat terörün kalıcı bir biçimde ortadan kaldırılmasını güçleştirdiğini ve dünyada gereksiz bir korku ve paranoyanın doğmasına yol açtığını dile getirdi.

11 Eylül olaylarının Amerika'nın Ortadoğu politikasına duyulan tepkinin bir sonucu olduğunu kaydeden Bayramoğlu, "Biz "11 Eylü'ün kökeninde aslen ekonomik, siyasi, toplumsal eşitsizlikleri yoğunlaştırarak yaygınlaştıran dengesiz küreselleşmenin olduğu kanısındayız. Yaşadığımız bir çok küresel sorunun ve tabi ki terörün temelinde, ulusal ve uluslararası düzeyde "adil bir sosyal ve ekonomik düzen"in gerçekleştirilememiş olması yatmaktadır" dedi.

Ali Bayramoğlu, 11 Eylül'de yaşananlar eşitsizliklerin gittikçe derinleşmesinin katlanılabilir bir durum olmadığını ve küreselleşmenin lideri konumundaki ülkeleri doğrudan ve olumsuz etkileyebileceğini açıkça ortaya koyduğunu vurgulayarak, "Bu nedenlerle trajik 11 Eylül olayları otoriter rejimlerden arınmış daha dengeli bir küreselleşme sürecinin inşası için bir başlangıç noktası oluşturmalıydı" dedi. Bayramoğlu, şunları vurguladı:

"Küreselleşmenin kültürel boyutuna daha fazla duyarlı ve farklı kültürlere karşı daha hoşgörülü olan bir yaklaşımın gerekliliği 11 Eylül'ün beraberinde getirdiği bir gelişme olarak ortaya çıkmalıydı. 11 Eylül'ün ardından ortaya çıkan değişimler daha iyi bir dünya için umut verici potansiyelleri içinde barındırmaktaysa da, yaşanan olumsuzlukların kökeninde bulunan ve eşitsizlikleri derinleştiren temel bazı problemlerin çözülmesi yönünde ABD ve diğer zengin ülkelerde aklı selim irade yeterince sergilenemiyor."

"KÜRESEL İRADE OLUŞTURULMALIDIR"

Bu sorunların temelden çözülebilmesinin, bu yönde bir küresel iradenin oluşmasına bağlı olduğunu kaydeden Ali Bayramoğlu, "Küresel bir iradenin oluşmaması halinde gerçekleşecek iyileşmeler yüzeysel olmaktan öteye geçemeyecektir" dedi.

"BM İnsani Gelişme Raporu'na göre, 1990'ların sonunda dünya nüfusunun en zengin ülkelerde yaşayan yüzde 20'lik bölümü dünya hasılasının yüzde 86'sına, en alt dilimindeki yüzde yüzde 20'si de yüzde 1'ine sahiptir. Dünyada günde 2 doların altında gelirle yaşayanların sayısı 3 milyarı bulmaktadır. Eğer en alt yoksulluk sınırını 1 dolar kabul edersek, 1990'ların ortasında, gelişmekte olan ülkelerin toplam nüfusunun yüzde 33'ünü meydana getiren 1.3 milyar insan bu sınırın altında gelir elde etmiştir. Dünyadaki en zengin 200 kişinin sahip oldukları servet ise, yeryüzündeki en yoksul 2.5 milyar insanın toplam gelirinden fazladır" diyen Bayramoğlu, uluslararası servetin ve gelirin eşit olmaktan çok uzak bir şekilde dağılmasının yanı sıra, bu eşitsizliğin giderek daha da derinleştiğini hatırlattı.

"TÜRKİYE SAĞDUYUSUNU KAYBETMEMELİ"

Türkiye'nin de aralarında bulunduğu, "yükselen piyasalar" olarak tanımlanabilecek az sayıda ülkenin bugün gelişmekte olan küreselleşmeden en fazla fayda sağlama potansiyeline sahip ülkeler olarak nitelendirilebileceğini belirten Bayramoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Ancak Türkiye olarak yaşadığımız ağır ölçekli kriz, kısa vadeli sermaye akışlarının ülkeyi terk etmesi ve yolsuzluklar nedeniyle ortaya çıkan finansal krizler, reel ekonomide kalıcı tahribatlara yol açmıştır. Bütün bunlara rağmen, Türkiye paniğe kapılmamıştır. ABD ve Avrupa'dan kaçan Ortadoğu sermayesinin ülkemizce yeterince değerlendirilememesine rağmen, ABD'nin operasyon çabalarında da onurlu ve Türkiye'nin menfaatlerini gözeten tavrımız sürmelidir. Türkiye'de ABD ve Arupa'dan kaçan Ortadoğu sermayesinin çekilmesine yönelik çalışmalar hızlandırılmalıdır. Unutulmamalı ki, bu sermayenin küçük bir kifdran dengesiz küreselleşmeninısmı bile Türkiye'nin IMF'den almaya çalıştığı kredilerden çok daha yüklüdür. Ayrıca birtakım bürokratik düzenlemelerle bu sermayeyi çekmek IMF'den kredi almaktan daha kolay olabilir."

"KÜRESEL REFAH İÇİN DENGELİ BİR KÜRESELLEŞME"

MÜSİAD Başkanı Ali Bayramoğlu, bugün cevap aranması gereken temel sorunun, "Beraberinde getirdiği riskleri ve haksızlıkları önleyecek olumlu bir küreselleşme nasıl başarılabilir?" olduğunu belirterek, "11 Eylül olayları, 'kazananlar' ve 'kaybedenler' arasında büyüyen uçurumun artık sürdürülemez bir boyuta geldiğinin açık sinyalleri olarak algılanılabilir. Bu noktada, küresel refah düzeyini artırmanın yanı sıra sosyal ve ekonomik adaletsizliği de önlemeyi hedefleyecek yeni bir kalkınmacı yönteme yönelinmesinin gerekliliği açıkça ortaya çıkmaktadır" dedi.

MÜSİAD Başkanı Ali Bayramoğlu, bu yönde atılacak adımların yalnızca daha insani bir dünya idealine hizmet etmekle kalmayıp ayrıca artan riskler sonucunda herkesin birlikte (birbirinden farklı düzeylerde olsa da) kaybetme ihtimalinin artmaya başladığı bir dünyadan, herkesin daha fazla kazandığı bir dünyaya doğru ilerleme anlamını da taşıyacağını da kaydetti.

İHA

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler