ORDU (İHA) - Bir dönem 'Terzi Fikri', 'Kurtarılmış Bölge', 'Devrimci halk komiteleri', 'Nokta Operasyonu' gibi tanımlamalarla anılan Ordu'nun Fatsa ilçesinde olayları ele alarak hazırlanan ünlü 'Dev-Yol Davası Kararı', 27 Mayıs 1960 ihtilalinin arkasından ilan edilen 1961 Anayasası, 12 Mart 1971 muhtırası ve 1974 yılında çıkarılan af yasasının, Türkiye'yi 12 Eylül ihtilaline sürükleyen 3 ana ayak olduğunu ortaya koydu.
'Terzi Fikri' lakaplı Fikri Sönmez'in Bağımsız Belediye Başkanı seçilerek halk ve mahalle komiteleri kurdurduğu, devrimci gençlerin İstanbul'da Boğaz köprüsüne 'Kızıl Güneş Fatsa'dan Doğacaktır" pankartı astığı, ülkücü ve solcu gençler arasında sokak çatışmalarının yaşandığı, asker ve polisin yetersiz kaldığı, zamanın Genelkurmay Başkanı Kenan Evren'in 'kurtarılmış bölge' diyerek 'Nokta Operasyonu' yaptırdığı Fatsa ilçesindeki olayları ele alan Dev-Yol Davası Kararı, bugün hala tartışılan 12 Eylül ihtilalinin arkasındaki sebepleri 30 yıl önce değerlendirdi. İddianame, Türk'ü ve İslamiyeti tarihten silmek isteyen emperyalist güçlerin girişimleriyle başlatılan olayların 12 Eylül ihtilalini hazırladığını, ancak bundan önce 3 ana sebebin alt yapı özelliğini taşıdığını vurguluyor. İddianame, bu 3 ana sebebin '1961 Anayasası, 12 Mart 1971 muhtırası ve 1974 affı' olduğunu belirterek, olaylara karışan solcu ve sağcı gençlerin duygularının kullanıldığını belirtiyor.
"EMPERYALİZMİN HEDEFİ TÜRKİYE VE İSLAM DİNİYDİ"
İşte 851 sanığın yargılandığı Fatsa ve Aybastı davalarını ele alan 'Dev Yol Davası İddianamesi'nden 12 Eylül'e götüren sebepleri ele alan satırbaşları:
"Avrupa, önce Batı Roma'yı, yüzyıllar sonrası da Doğu Roma'yı tarih sahnesinden kaldıran Türk'ü, İslam inancına sahip olmasından dolayı, Türkler olmasa idi İslamiyetin yayılmayacağı gerçeğinin oluşturduğu garez ve kinden ötürü hiçbir zaman sevmediği Türk gibi güçlü bir milletin istiklaline son vermenin hayali ile yaşamıştır. Türkiye, Avrupa ve Asya'yı birleştiren, Karadeniz, Ege ve Akdeniz gibi sıcak denizlere ve boğazlara sahip, dünya petrol yataklarına ve Rusya'nın hassas bölgelerine yakındır. Tarih boyunca bütün büyük devletlerin jeopolitik önemi büyük olan Anadolu'nun üzerinde menfaatleri ve emelleri olmuştur. Anadolu Türk'ünü tarihten silmek isteyenlerin çeşitli açık ve gizli oyunlarına sahne olmuştur. Türk'ü 12 Eylül 1980 harekatına getiren olaylar Anadolu'yu işgal etmenin kendini ve emperyalist emellerine engel gördükleri son Türk milletinin istiklaline son vermenin ve İslamiyete darbe indirmenin stratejisi ile gerçekleştirilmiştir."
"NESİLLER DUYGU BOŞLUĞUNDA BIRAKILDI"
"Medeniyet ve yenileşme yolunda uygulanan bozuk materyalist bir eğitim milli ve manevi değerler yönünden bilgi ve duygu boşluğu olan nesiller ortaya çıkarmıştır. Bu durum kendine çeki düzen vermeyenleri yabancı fikir ve inançlar aramaya sevk etmiş, etraftan gelen fikir akımlarına ve talimatlarına kolaylıkla teslim olabilmesine neden olmuş, siyaset ve idare adamları vazifelerini yapamamış, seyirci hatta teşvikçi kalmaktan geri kalmamıştır"
"61 ANAYASASI SOLCULUĞU ATEŞLEDİ"
"27 Mayıs 1960 müdahalesinden sonra kabul edilen 1961 Anayasasında Türkiye Cumhuriyetinin sosyal devlet olduğu hükmü yer almış, sorumlu kişiler Türkiye'nin sol'a açık olduğunu ifade etmekten geri kalmamışlar ve fikirleri ile solun patlamasına neden olmuşlardır"
"Solculuk zamanın hükümetinin hoş görüsünden kuvvet almış bir büyüğümüzün de siyasi literatürümüze 'ortanın solu' kavramını getirmesi ve bu cereyana güç ve meşruluk kazandırmıştır. Daha sonra 'ben daha çok solcuyum' diye yarışanlar ortaya çıkmıştır"
"Komünizm Anayasaya siper olarak üstelik masum görünüşlü maskeli müesseselerini de Türkiye gençliği içerisinde görünmekte herhangi bir sakınca görmemiştir. Ve meşrulaşma yoluna giderek kurumlaşmaya gayret sarfetmiştir"
"Ülke içi çatışmalar, işgal ve baskılarla anarşinin içine itilirken, zamanın sorumlu kişileri kayıtsız kalmış, ne yazık ki zamanın muhalefet durumunda olan kişilerde bu işgal ve çatışmaların üzerine gitmemişlerdir"
"12 MART VE 74 AFFI, 12 EYLÜL'E HAZIRLADI"
"12 Mart 1971 muhtırasında Ordu, parlamento ve hükümet süre gelen tutum ve icraatı yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş, Anayasanın öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş, Türkiye Cumhuriyetinin geleceğini ağır bir tehlike içine düşürmüştür"
"1973 seçimlerinden sonra koalisyon hükümetinin 1974 yılında çıkardığı 1803 sayılı umumi af kanunu ve bu kanun kapsamının genişletilmesi devletini hedef seçmiş ve hüküm giymiş suçlularında serbest bırakılmasını sağlamıştır. Ne yazık ki salıverilenlerin bir kısmı yaptıkları işlerden nedamet duyacakları yerde önceki profesyonel görevlerine dönmüş, 1980 yılına kadar terörist saldırılarda yerlerini almakta ihmal göstermemişlerdir"
"SAĞ VE SOL GRUPLAR KULLANILDI"
"Sağ gruplar komünizmle savaşmayı, Allahın sevgisini kazanmanın yolu olduğuna inanarak ve güvenlik güçlerinin faaliyetini yetersiz bularak kendini onun yerine koyarak eyleme girişmişler, dini inançlarrştır. Türkiye, Avrupa ve Asya'yı birleştiren, Karı ne yazık ki suistimal edilerek bu şahıslar suça itilmekten geri bırakılmamışlardır"
"Sol grup sağ grubun hareketini faşist terör eylemi olarak nitelemiş ve kendini bir nevi meşru müdafaada bulunduğunu ikna edecek kadar ileri götürüp yıllarca kardeşçe yaşayan toplumumuzu birbirine düşürmekten geri kalmamıştır"
"Yıllardır birbiri ile yakın hayat süren insanların arasındaki küçük mesele sağ ve sol gruplar tarafından büyük hadise imiş gibi sahip çıkılmış, adi suçlar bir nevi ortadan kalkarak bu tür olaylar bir siyasi kisveye bürünerek kardeşler arasındaki husumetlerde de dahi bu fikirler işlenmiş, sağ ve sol grupların dahi aralarına girerek bırakın toplumu kardeşler arasındaki yaşam dahi çekilmez hale getirilmiştir"
"HALK HARACA BAĞLANMIŞTI"
"İnsanlar kendini bir güvence altına alabilmek için hasmı sağ tarafta ise sol grubun himayesine, hasmı sol tarafta ise sağ grupların himayesine girmekte hiçbir beis görmemişlerdir. 12 Eylül öncesi kardeş kardeşe vurdurulmuş, halk haraca bağlanmış, bazı şahısların belli bölgelere girmeleri engellenmiş, sudan sebeplerle sokaklarda kan gövdeyi götürmüş, çocuklar yetim, kadınlar dul bırakılmış, caddeler, okullar devletin aleyhine haykıran seslerle inletişmiş, otorite boşluğu en küçük bir köyde dahi kendini
hissettirmiş, her gün sudan sebeplerle 25-30 kişinin öldürülmüştür"
FATSA DAVASINDA 851 KİŞİ YARGILANDI
Akıllarda 'Kurtarılmış Bölge' ve 'Nokta Operasyonu' ile yer eden Fatsa'da Bağımsız Belediye Başkanı seçilerek oluşturduğu devrimci ve halk komiteleri ile bilinen Terzi Fikri diye bilinen Fikri Sönmez'de, 1971-1972 yıllarında Mahir Çayan ve arkadaşlarının Maltepe Askeri Cezaevi'nden kaçışlarından sonra, Karadeniz Bölgesi'ne geçmelerine yardımcı olduğu gerekçesiyle THKP-C Davası'nın diğer sanıkları ile beraber 2 yıl kadar tutuklu olarak yargılanırken 74 affından yararlanarak cezaevinden çıkmış, 12 Eylül ihtilalinin ardından sonra yargılanırken 1985 yılında cezaevinde hayatını kaybetmişti. Fatsa ve Aybastı'daki olaylar sebebiyle 851 kişi yargılanmıştı. Davanın 1 numaralı sanığı Yusuf Atasoy, verdiği ifadede bu konuda Fatsa'yı şöyle özetlemişti: "1974 affından Fikri Sönmez ve arkadaşları çıktılar ve bu tarihten sonra Fatsa'da devrimci mücadele yavaş yavaş gelişmeye başladı. Bizler o zaman solcu bir kuruluş olarak gördüğümüz Halkevi'nde örgütleniyorduk. Bizim bu örgütlenmemiz karşısında ülkücülerde boş durmuyor onlarda kendi derneklerini kurarak örgütleniyordu. Bu süreçte okul kavgaları, sokak kavgaları başladı. Olaylar daha sonra giderek büyüdü"
90 KİŞİ ÖLDÜRÜLDÜ
Dava dosyasının 157. sayfasında Fatsa Dev Yol örgütü tarafından 90 kişinin öldürüldüğü belirtiliyor. Bu konu dava dosyasında, "2.8.1976 tarihi ile 26.2.1981 tarihleri arasında Fatsa Devrimci-Yol örgütü tarafından 90 kişinin öldürüldüğü, yalnız bunlardan 61 öldürme olayı davada inceleme konusu yapıldığı ve Fatsa Dev-Yol örgütüne ait 129 adet tabanca, 18 adet makineli tabanca, 1 adet tamburalı silah, 9 adet mavzer tüfeğinin ele geçirildiği ve bakiye örgütün silahlarının gizli kaldığı..." şeklindeki ifadelerle belirtiliyor.