HABER

Ahdah Soueif: Protestocular Mısır'ın ruhuna sahip çıkıyor

Mısırlı yazar Ahdaf Soueif, Kahire'nin insanların Mısırlı olmanın anlamını yeniden keşfettiği Tahrir Meydanında yaşanan eğlenceli ve dokunaklı anları anlatıyor.

Mısırlı yazar Ahdaf Soueif, Kahire'nin insanların Mısırlı olmanın anlamını yeniden keşfettiği Tahrir Meydanında yaşanan eğlenceli ve dokunaklı anlara ilişkin izlenimlerini aktarıyor.

Mısır sokaklarında ve meydanlarında olağanüstü şeyler oluyor. Sayıları milyonlardan az olmayan kitleler kendi seslerinin bilincine varıp, kullanmayı öğreniyorlar.

Talepleri Hüsnü Mübarek'ten, rejiminden ve rejiminin temsil ettiği her şeyden kurtulmak. Yani yolsuzluklara bulaşmış bakanlardan, düzmece meclisten, budanmış bir anayasadan ve acımasız olağanüstü hal yasalarının kaldırılması için çıkarıyorlar seslerini.

Ve o ortak, herkesin bir ağızdan dile getirdiği çağrı giderek daha yaratıcı ve daha bireysel bir dışavuruma dönüşüyor:

“Git artık, kolum tutuldu!” Kahire'nin Tahrir Meydanında, üç haftadır ülkenin belki de tarihini değiştirecek siyasi rüzgarlar esiyor.

Tahrir Meydanı adeta bir fuar yeri gibi. Bu fuarda sergilenen, incelenen şeylerse, siyaset, ekonomi, yönetim, tarih ve yasalar.

Protestocular "Git" anlamına gelen "İrhal" yazılı bir afiş taşıyorlar.

Göstericiler, Mübarek koltuğunu bırakıncaya kadar Tahrir Meydanında kalmaya ant içmiş gibi.

Öbek öbek insanlar birbirleriyle konuşmak üzere çimenlerden geriye kalanlar üzerinde oturuyorlar.

Ya da kolkola dolaşıyorlar. Bazıları slogan atıyor, şarkılar söylüyor.

Eski protestoların gözde ezgilerini çalıyor müzik grupları...Ve tabii yaratılan yepyeni protesto şarkılarını...

İnsanların ellerinde kendilerinin yaptığı, kendi sloganlarını taşıyan pankartlar var.

Bu pankartlarda en çok göze çarpan sözcük, yine, "İrhal". Yani Git...

Ama günler geçtikçe daha sabırsız mesajlar çarpıyor gözüme... “İrhal, kolum tutuldu"... “‘İrhal, artık mutlaka bir duş almam gerek."... "İrhal, artık başka bir şaka bulamıyorum."..."İrhal, artık git demek!"

Ve daha nicesi...

Adamın biri, yere kullanılmış kâğıt bardaklarla kocaman bir uçak resmi çizmiş, kimsenin uçağın çizgilerinden içeri girmesine izin vermiyor; zira uçak Mübarek'i alıp havalanmak için hazır bekliyormuş.

Bir yana da koca bir naylon asılmış, üzerinde çok sayıda cep var. Ve bu cepler hızla çizilen karikatürlerle dolduruluyor.

Bu son derece canlı, son derece kişisel, son derece gerçek bir devrim. Katılan herkeste yıllardır bekleyen yaratıcılık adeta bir patlama yaşıyor.

Meydana gelen herkes yanında bir şey getiriyor; hala Mübarek'in polisinin ve rejim destekçisi haydutların saldırılarından yaralanan insanların tedavi edildiği seyyar kliniklere tıbbi malzemeler, geceyi dışarıda geçiren binlerce insana battaniye, su ve bisküvi taşınıyor.

Genç gönüllülerden oluşan gruplar çöpleri topluyor. Ortaya çıkan çöp yığınları, "Ulusal Demokratik Parti" diye adlandırılıyor.

Uzlaşma, Tahrir Meydanı'ndan çıkacak Fakat bütün bunlar, her şeyin gayet iyi gittiği anlamına gelmiyor.

Hükümet şimdilik, bu satırları yazdığım 6 Şubat tarıhinde, polisini ve haydutlarını geri çekmişti ve ordu, Tahrir Meydanının çevresinde konuşlanmış halde bizleri koruyordu.

Protestocular, ordunun tankları harekete geçirmesini önlemek için paletlerin arasında uyuyorlar.

Ama şimdi ordu Tahrir Meydanına giriş ve çıkışları sınırlamak için dikenli teller dikmiş durumda, tankları da Meydanın içlerine doğru ilerletme çabasında.

Pazar gecesi gençler tankların önüne yattığında havaya atış yapılmış ve üç genç sürükleyip götürülerek dövülmüştü. Doğan gerilim toplumda çok tanınan ve sevilen bir kişinin devreye girmesiyle yatıştırıldı.

Biz eski devrimcilerin yaptığı bu işte...

Bize, devletimize yeniden sahip çıkabilmek için ortak çabamızı ortaya koyabileceğimiz bir yer açan bu yürekli gençlere elimizden geldiğince destek vermek...

Tahrir, biz yurttaşların mekânı oldu artık. Solcular, liberaller, Müslüman Kardeşler hep bitlikte oturup konuşuyor, şarkılar söylüyor, yemek yiyor, tartışıyor.

Mısır'ın diğer kentleri, kasabaları da buraya halk temsilcileri gönderiyor.

Varılan ortak nokta, uzlaşmanın Tahrir Meydanından çıkacağı...

Ve Tahrir Meydanının bizlere şimdiden verdiği şey, bize kim olduğumuzu hatırlatması oldu.

‘Devrim’ İnsanlar güzel sözlerle ifade ediyorlar duyduklarını düşündüklerini: "Bizim kendi arasında bölünmüş, aşırılık yanlısı, cahil, fanatik olduğumuzu söylediler. Ama bakın biz buyuz... Farklı gruplardan oluşuyoruz, herkesi dâhil ediyoruz, konukseveriz, cömertiz, gelişmiş insanlarız, yaratıcıyız ve nüktedanız."

Philip Pullman Kuzey Işıkları kitabında kötü adamların amacını, devletin ihtiyaç duyduğu enerjiyi yaratmak için çocukları ruhlarından koparmak diye anlatır.

Bu, tam da bizim şu sıralarda, Mısır'da yaşadıklarımızı anlatıyor.

Bizi, kasıtlı olarak değer verdiğimiz her şeyden kopardılar. Amaçları bu bölgeyi Amerikan ve İsrail çıkarlarına hizmet eder hale getirmekti.

Bundan yararı olanlar ise, sadece, kendisine muhteşem boyutlarda maddi servet oluşturan bir rejime bağlı insanlar ya da onların yakınlarıydı. Kendi yurttaşlarına maddi, manevi ve duygusal kayıplar verdirmek pahasına yarattıkları bir zenginlikti bu...

Pazar günü Tahrir Meydanında Hıristiyanlar âyin düzenledi; Müslümanlar ezan okudu.

25 Ocak'tan bu yana ve ondan öncesinde bu rejim tarafından öldürülen genç insanlar için hep birlikte dua ettik.

Daha sonraki saatlerde bir çift düğün yapıp evlendi; sihirbazlar, akrobatlar da marifetlerini sergiliyorlardı yakılmış ufak ateşlerin çevresinde..

Caddelerimizde ve evlerimizde yaşanmakta olan bu muazzam devrim, Mısır halkının devletini, kendisine ait mirası, kendi sesini ve kendi kişiliğini yeniden ele geçirme mücadelesi...

Siz de bize katılın.

En Çok Aranan Haberler