Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) bugün açıkladığı kararında Mayıs ayında HDP'den istifa eden bağımsız milletvekili Ahmet Şık'ı gazetecilik yaptığı dönemle ilgili olarak Türkiye'ye karşı açtığı davada haklı buldu. Mahkeme Şık'ın gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yargılandığına ve makul şüphe olmadan tutuklandığına hükmetti.
AİHM, Ahmet Şık'ın 29 Aralık 2016'da PKK, DHKP/C ve Gülen yapılanması propagandası yaptığı iddiasıyla gözaltına alınması ve aylarca tutuklu kalmasının kişi özgürlüğü ve güvenliği ile ifade özgürlüğü haklarının çiğnenmesi anlamına geldiğini belirtti.
Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5. ve 10. maddelerini ihlal ettiğini kayededen AİHM, Şık'a 16 bin euro tazminat ödenmesine karar verdi.
BBC Türkçe'ye konuşan Ahmet Şık'ın avukatı Fikret İlkiz, bu kararın yalnızca Türkiye'de devam eden Cumhuriyet gazetesi davasını değil, benzer suçlamalarla gazetecilerin yargılandığı tüm davaları etkileyeceğini söyledi ve "Gazetecilik suç değildir" dedi.
İlkiz bunun "Türkiye'de ifade özgürlüğü bakımından çok etkili bir karar" olduğunu söyledi ve ekledi:
"Bu kararın en önemli tarafı, tutuklama nedeniyle ihlal kararı verilmiş olması. Gazetecilerin haberleri nedeniyle tutuklanmasının hak ihlali olduğunu söylüyor.
"AİHM kararları tüm iç hukuku etkiler. Anayasa 90. maddesine göre temel hak ve özgürlükler bakımından AİHS kararları nasıl Anayasa'nın üzerinde kabul ediliyorsa, AİHM de bizim iç hukukumuzda yer alan bir mahkemedir, uyulması gereken bir karar vermiştir."
İlkiz Türkiye'de AİHM kararlarına uyulmamasının ise "hükümetin problemi" olduğunu ifade etti.
Ahmet Şık, avukatı Fikret İlkiz ile yaptığı başvuruda Türkiye'de gazetecilerin gözaltına alınmasının çok yaygın bir uygulama olduğunu, Türkiye'deki ifade özgürlüğünün ne kadar gerilemiş olduğunun aralarında Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi'nin de bulunduğu çeşitli uluslararası kurumlar tarafından belgelendiğini aktardı. Şık, muhalif gazeteciliği ve Cumhuriyet gazetesinin editoryal çizgisi nedeniyle tutuklandığını öne sürdü.
Türkiye ise savunmasında Türkiye'de yargının bağımsız olduğunu, ne iktidarın ne de başka devlet organlarının bir dosyadaki tutukluluk kararına müdahale edemeyeceğini belirtti. Hükümete göre, Şık'ın muhalif gazetecilik veya editoryal çizgi nedeniyle tutuklandığına dair bir kanıt yoktu.
Tarafları dinleyen AİHM, Ahmet Şık'ın yazdığı haberlerin Gülen yapılanması üyeleri tarafından hükümeti eleştirmek için kullanmasının, bu haberlerin gazetecilik açısından değerli olduğu ve kamusal tartışmalara katkı sunduğu gerçeğini değiştirmediğini belirtti.
Türkiye'deki yargıçların Şık'ı aynı anda hem Gülen yapılanması hem de PKK propagandasıyla suçlarken, 15 Temmuz gecesi bu iki örgütün birlikte hareket ettiğine dair varsayımlarına bir kanıt göstermediğini belirten AİHM, Şık'ın propagandasını yapmakla suçlandığı üç örgütten talimat aldığına dair bir kanıt da sunulmadığını vurguladı.
AİHM, Şık'ın yaptığı haberler ve Twitter paylaşımlarının analiz ve eleştiri içerdiğini, ele aldığı konuların halihazırda kamuoyunda tartışılan konular olduğunu ve Şık'ın bu haberlerle şiddeti teşvik etmediğini, ifade özgürlüğü sınırlarında kaldığını, toplumun mevcut gerilim ve çatışmalarda diğer tarafın görüşlerini bilmeye hakkı olduğunu aktardı.
Şık'ın savcı Kiraz'ı rehin alan DHKP/C militanlarıyla yaptığı söyleşiyi inceleyen AİHM, söyleşide Şık'ın yönelttiği soruların eleştirel olduğunu ve böylece kendisini eylemcilerden ayrıştırdığını belirtti ve ekledi:
"Şık'ın suçlandığı işleri, bir araştırmacı gazetecinin meşru aktiviteleridir ve bunlar hem yerel yasalar hem de AİHS tarafından güvence altına alınan ifade özgürlüğü ve bazın özgürlüğü kapsamındadır.
"Şık bu nedenle gözaltına alındığı anda şüpheli sayılamazdı.
"Başka bir deyişle dosyadaki veriler, Şık hakkında makul şüphe oluşmasına yeterli değildi.
"Dahası Şık'ın tutuklanmasından sonra dosyaya eklenen kanıtlar, Şık'ın tutukluluğunun devam etmesini meşrulaştıracak boyutta da olmamıştır."
Ahmet Şık'ın, Anayasa Mahkemesi'nin kararının çok uzun sürede çıkmasının AİHS'in 5. maddesinin 4. fıkrasıyla korunan tutukluluğun hızla değerlendirilmesi maddesine aykırı olduğu iddiası ise AİHM tarafından reddedildi. Hükümetin o dönem darbe girişimi nedeniyle AYM'nin önünde çok fazla dosya biriktiğine dair açıklamasını dinleyen AİHM, Şık'ın başvurusunun Türkiye'de hızlı bir şekilde değerlendirilemediğini fakat bunun bu maddenin ihlali anlamına gelmeyeceğine hükmetti.
Türkiye, Ahmet Şık'ın ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine dair suçlamasına ise "Şık'ın mağdur statüsü bulunmuyor çünkü henüz iç hukukta devam eden süreç tamamlanmadı ve dolayısıyla Şık hüküm giymedi" diye karşılık verdi.
Hükümet, iç hukuk yolları tüketilmediği için bu suçlamanın düşürülmesini talep etti ve ekledi:
"Şık gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklanıp yargılanmadı. DHKP/C, PKK ve FETÖ'ye bilerek yardım etme suçlamalarına yanıt vermesi için tutuklanıp yargılandı."
Hükümetin savlarının temelsiz olduğunu belirten AİHM, Türkiye'nin AİHS'nin 10. maddesi ile korunan ifade özgürlüğü hakkını da ihlal ettiğine hükmetti.
Ahmet Şık başvurusunda, Türkiye'nin AİHS'in 18. maddesini de ihlal ettiğini de öne sürmüştü.
AİHM, "Anılan hak ve özgürlüklere bu sözleşme hükümleri ile izin verilen kısıtlamalar öngörüldükleri amaç dışında uygulanamaz" ifadelerini içerek 18. maddesinin ihlal edilmediğine karar verdi.
Litvanyalı yargıç Egidijus Kūris, Kasım 2020'deki Cumhuriyet davası kararında olduğu gibi bu karara da şerh koydu.
Türkiye'nin AİHM'deki yargıcı Saadet Yüksel, Şık'ın kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine yönelik karara katılırken, ifade özgürlüğünün ihlal edildiği yönündeki karara ise şerh koydu.
Yüksel, AİHS 10. maddenin ilk fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ikinci fıkrada da belli şartlar altında kısıtlanabileceğinin açıklandığını, Şık örneğinde savcı rehin alan kişilerle veya PKK liderlerinden biriyle söyleşi yapmanın kovuşturma konusu olabileceğini, henüz Türkiye'deki dava karara bağlanmamışken kovuşturma başlatıldı diye 10. maddenin ihlal edildiğine karar vermenin doğru olmayacağını söyledi.
Şık'ın kişi özgürlüğü ve güvenliğinin ihlal edildiğine yönelik karar oybirliğiyle alınırken ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine dair karar bu itiraz sonucu bire karşı altı oyla alındı.
AİHM'in bu kararına tarafların itiraz hakkı bulunuyor.
Üç ay içinde bir itiraz yapılırsa dosya AİHM Büyük Daire'sinde görülecek ve Büyük Daire nihai kararı açıklayacak.
Gazeteciliği bırakarak HDP İstanbul Milletvekili olan ve sonrasında partiden istifa ederek bağımsız vekilliğe devam eden Ahmet Şık, savcı Mehmet Kiraz'ı Çağlayan Adliyesi'nde öldüren DHKP/C militanları ve Kuzey Irak'ta Cemil Bayık ile yaptığı söyleşiler ve Rus Büyükelçi Karlov cinayetini kastederek yaptığı "Suikastçının Nusra'cı değil FETÖ'cü olduğunu kanıtlama gayretindeki iktidar ve yancıları katilin polis olduğu gerçeğini ne yapacaksınız" gibi sosyal medya paylaşımları nedeniyle bu üç örgütün propagandasını yapmakla suçlandığı davada 9 Mart 2018'e kadar 435 gün tutuklu kalmıştı.
Şık, diğer Cumhuriyet gazetesi çalışanlarıyla birlikte yargılandığı davada hapis cezası almış, Yargıtay kararı bozmuş fakat yerel mahkeme kararında direnince dosya tekrar Yargıtay'a gitmişti.
Yargıtay Başsavcılığı Şık'a verilen 7 yıl 6 aylık hapis cezasının bozulmasının da talep edildiği tebliğnameyi Şubat 2020'de Yargıtay 16. Ceza Dairesi'ne göndermişti. Daire de cezanın bozulması kararını tekrar ederse dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gidecek ve oradan çıkan karar uygulanacak.