İlahiyatçı ve sosyolog Erol Erdoğan, "Fetullahçı Terör Örgütü'nü (FETÖ) en çok neden eleştirdik. Soruları çalmaktan. Hepimizin şunu sorması lazım. Yarın sabah memur sınavı, üniversite sınavı var, bir arkadaşımızdan 'Soruları buldum, yarın çıkacak sorular bunlar.' diye mail gelse Allah senin belanı versin diyerek ret mi ederiz yoksa teşekkür edip soruların cevaplarını bulmaya mı çalışırız?" dedi.
Bolu Abant'ta Uluslararası Vuslat Platformu ve Üsküdar Belediyesi tarafından düzenlenen "Aile, Toplum ve Devlet Sempozyumu" devam ediyor.
Abant Tabiat Parkı'nda bulunan bir otelde düzenlenen sempozyumun sabahki oturumunda "Kültürel ve geleneksel değerlerin çözülmesiyle aile yapısında ortaya çıkan sorunlar", "Kadına yüklenen sorumluluk ve beklentilerin neden olduğu sorunlar" ve "Toplum ve devletin kalkınmasında ailenin rolü ve önemi" başlıkları altında konuşmalar yapıldı.
Oturumun açılış konuşmasını yapan ilahiyatçı ve sosyolog Erol Erdoğan, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) birçok açıdan eleştirildiğine vurgu yaptı.
Erdoğan, "FETÖ'yü eleştiriyoruz. Bir terör örgütü olarak eleştiriyoruz. Devletine, milletine ve dinine darbe yapmak isteyen bir yapı olarak gördüğümüz için eleştiriyoruz ama şöyle bir yükümlülük de bizim omuzlarımızda var. Biz FETÖ'yü sadece darbe yapmak istediği için eleştirmiyoruz. FETÖ'yü FETÖ yapan aynı zamanda sosyal, kültürel, dini ve ekonomik birtakım davranış modelleri var. Onlar aslında eleştiriliyor." dedi.
Erdoğan, Türkiye'deki her bireyin vatandaş, yurtsever ve Müslüman olarak kendisine birtakım sorular sorması gerektiğini anlatarak, şöyle devam etti:
"Hepimizin kendimize 'Aslında her birimiz ne kadar FETÖ'yüz.' sorusunu yöneltmesi gerekiyor. Yani FETÖ'yü eleştirdiğimiz davranışların hangileri bizde var. Amel olarak, ahlak olarak bunu sormak zorundayız. Mesela üniversite sınavına giriş konusunu bugün çok konuşuyoruz. TEOG kalktı üniversite giriş sistemi değişti falan diye. FETÖ'yü en çok neden eleştirdik. Soruları çalmaktan. Hepimizin şunu sorması lazım. Yarın sabah KPSS sınavı olsa ve bu sorular bize gelse nasıl davranırız. Yarın sabah memur sınavı, üniversite sınavı var, bir arkadaşımızdan 'Soruları buldum, yarın çıkacak sorular bunlar.' diye mail gelse Allah senin belanı versin diyerek ret mi ederiz yoksa teşekkür edip soruların cevaplarını bulmaya mı çalışırız?"
- "Boşanma oranlarındaki artış artık bizim bir gerçeğimiz"
"Kadına yüklenen sorumluluk ve beklentilerin neden olduğu sorunlar" konusunda konuşan Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Aile ve Gençlik Merkezi Müdürü Dr. Hicret Toprak ise Osmanlı'nın son dönemiyle Cumhuriyet döneminde kadınların toplum ve aile içinde aldıkları rollerden bahsetti. Kızların okullaşmasının önünün açılmasında imam hatip okullarının ciddi işlev üstlendiğini anlatan Toprak, "Bu sayede geniş halk kitleleri kızlarını okula göndermiş, bu da zamanla kızların yükseköğretim ve kamusal alanda var olma mücadelesine girmelerini sağlamıştır. Başka bir tabirle modern mahrem kamusal görünürlüğe kavuşmuştur." dedi.
Türkiye'de başörtüsünün yükseköğretime ve kamusal alana kabul edilip edilemeyeceğine ilişkin tartışmaların kadına yüklenen yüklerle yakından ilişkili olduğunu dile getiren Toprak, başörtüsünün uzun yıllar bu ülkede çağdaşlaşmanın ötekisi olarak var olduğunu söyledi.
Toprak, şöyle devam etti:
"Artık iyi Müslüman, iyi eş, iyi anne kriterlerine iyi gelir sağlayan ve iyi kariyer sahibi kadın da eklenmiş durumda. Elbette ki bu hem toplumsal rollerin hem de ev işi rollerinin dağılımında ciddi bir değişime, dönüşüme ve tabiri caizse bir krize yol açmaktadır. Boşanma oranlarındaki artıştan artık her ortamda bahsediliyor. Bu artık bizim bir gerçeğimiz. Bu da kadınların kendilerinden istenen rol ve beklentilere bugün artık sığamadıklarını, bu konuda çift taraflı olarak bir kriz yaşandığını ortaya koyuyor."
Oturum, değerlendirme konuşmasının ardından sona erdi.