Deri problemleri içerisinde en sık rastlanan durumdur, sırt ya da yüzde ortaya çıkabilen beyaz nokta, siyah nokta, iltihaplı kızarık sivilce ve bazen de deri altı kist olarak kendini gösterir. Yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen akne problemi, yerleşim bölgesi ve kronik seyri sebebiyle psikolojik ve görsel açıdan da oldukça rahatsız edicidir. Özellikle derin ve büyük lezyonların ciltte kalıcı hasar bırakabilme ihtimaline karşı erken müdahale oldukça önemlidir.
Çoğunlukla karıştırılan, birbirinden farklı iki deri problemidir. Aralarındaki fark ise oldukça basittir, şöyle özetlenebilir; sivilce, kıl dibindeki iltihaplanma anlamına gelir. Akne ise içi iltihap dolu yapılanmalardır ve genelde hormonlarla ilişkili olarak meydana gelir. Oluşması için ilk neden vücuttaki yağ oranının artmasıdır. Hormonlarla birlikte artan sebum adı verilen yağ üretimi de artar. Artan yağ gözeneklerden dışarı çıkmaya çalışır ve burada tıkanarak kalır. Bu tıkanmayla beraber siyah veya beyaz nokta oluşur. Tıkaç olarak adlandırılan noktalar, bakterilerin yaşaması için elverişli bir ortamdır. Zamanla sayıca artış gösteren bakteriler akne gibi oluşumları meydana getirir. Akne oluşumu üç aşamalı olarak gerçekleşir; önce kızarır, sonra kabararak içi sertleşir ve iltihaplanır.
Akne problemi, erkek veya kadın ayırt etmez, genellikle ergenlik çağında meydana gelir. Fakat araştırmalara göre 11-35 yaş aralığındaki kişilerde daha sık olarak görülür. Sağlık açısından ciddi bir tehdit oluşturmaz ancak cilt üzerindeki leke ve derin izler bırakabilir. Genellikle yüz, sırt bölgesi, göğüs bölgesi ve omuzlarda daha çok görülür.
Tüm akne çeşitlerinin dermatologlar tarafından incelenerek tedavi edilmesi gerekir. Bazı kozmetik ürünleri bu sorunun ortaya çıkma ihtimalini kuvvetlendir. Tüketilen yağlı yiyecekler alerjiye neden olarak akne oluşumunu hızlandırır. Ciltte kabarık, kızarık, ucu siyah ya da beyaz olarak görülen aknelere dokunulmamalıdır. Mikrobun yayılmaması ve akne çıkan bölgede koyu kahverengi bir iz kalmaması için akne sıkılmamalıdır.
Akne cilt tipine göre farklılık ve değişim gösterebilir. Değişim gösteren çeşitleri: Mevsimsel, bebeklik, metalik, mesleki, kistik, deterjana bağlı, gram rozase, fima, steroid rozase, ödematoz rozase, rozasekonglabata, tropikalis, rozase fulminons, rozase, lupoid granulamatöz rozase.
Akne, birçok faktörün bir araya gelmesiyle oluşabilir. Temel faktör ise yüksek hormon seviyeleridir. Erkek cinsiyet hormonları olarak bilinen androjen, kadın ve erkeklerde ergenlik çağında artış gösterebilir. Androjen seviyesinin fazla olması, yağ bezlerinin de büyümesine yol açar. Bu da daha çok sebum üretilmesi anlamına gelir.
Başka bir faktör de genlerdir. Sivilcelerin oluşmasına eğilim, aile genlerinden miras kalabilir. Yapılan araştırmalarda, okul çağında bu problemi olan çocukların ailelerinde de akne problemine dair bir geçmişin olduğuna rastlanmıştır.
Bazı faktörler akne sorununun daha şiddetli seyretmesine neden olabilir. Kadınların menstrual döngü başlangıçlarından 2 ila 7 gün öncesindeki süreçte yaşanan hormon değişimleri, hamileliğe bağlı gelişen hormonal bozukluklar, doğum kontrol haplarının hormonlar üzerindeki etkisi akne iltihapları şiddetlendiren faktörlerdir. Stres, ağır veya uzamış duygusal gerginlikler de aknenin daha kötü bir şekilde gelişmesine destek olur.
Bazı ilaçların da akne problemine neden olduğu bilinmektedir. Bunlar; erkeklik hormonu takviyesi için kullanılan androjen hapları, nöbet kontrolü için kullanılan barbitüratlar, bipolar hastalarının kullandığı lityum ilaçlarıdır.
Yağ oranı fazla olan makyaj malzemeleri folikül hücrelerinde bozukluğa neden olur. Bisiklet kaslarının baskı yapması, sırt çantaları veya sıkı yakalar, çevre kirliliği ve yüksek nem, lekelerin sıkıştırılması da akne sorununu kötüleştirebilir. Şeker ve yap oranı yüksek yiyeceklerle birlikte sağlıksız bir cilt yapısına sahip olmak da akne oluşumuna uygun zemini hazırlar.
Hem sağlık hem de estetik yönünden rahatsız edici bir problem olan aknenin altında yatan neden doğru olarak belirlenip, bu nedene yönelik bir tedavi uygulanırsa sorunun ortadan kalkmaması için hiçbir neden yoktur. Bunun için bir dermatologdan yardım almak en doğrusudur. Aynı zamanda cildinizin temizliğini sürekli olarak yapmalı ve gözeneklerinizin tıkanmasına fırsat vermemelisiniz.
Hafif derecedeki vakaların jel solusyonlar ve losyonlarla tedavisi yapılabilir. Bunun için yüzünüzü su ve ve hafif temizleyici bir sabun ya da antiseptik jelle günde iki kere yıkamalısınız. Losyonları yalnızca akne üzerine noktalar halinde değil de bütün etkilenen alana yayıp uygulamanız daha etkili olur. Tedavi ilk 2-4 hafta kadar kuruluk yapabilir. Zaman geçtikçe cilt, bu tür reaksiyonlar göstermez.
Kuruma şikayetleriniz için yağsız, nemlendirici kremler kullanabilirsiniz. Bu tarz cilt problemleriyle karşılaşmamak için yağlı kozmetik ürünleri, fondöten ve güneş koruyucuları kullanmamalısınız. Bazı durumlarda iyileşme süreci 2-4 ay sürebilir. Şiddetli tahrişli olduğu takdirde tedaviyi bırakmalı ve doktorunuzla görüşmelisiniz. Hafif derecedeki vakalarda genelde topikal, yani dışarıdan sürülecek ilaçlar verilir.
Harici olarak kullanılan ilaçların yanı sıra ağız yoluyla alınan ilaçlarla da tedavi uygulanır. Bunlar antibiyotikler, kadınlarda antiandrojen ve östrojen tedavileri, tedaviye dirençli olanlarda isotretionin şeklindedir.
Ağız yoluyla alınan ilaçlarla tedavi uygulanır. Bu dönemde tedavi muhakkak dermatolog kontrolünde gerçekleştirilmelidir. Çoğu hastaya ise isotretionin tedavisi uygulanır. Uzun süreli antibiyotik kullanımı ve kadınlarda antiandrojen tedavileri uygulanır.