HABER

Akreditasyon uygulamasına tepki büyüyor

Akreditasyon uygulamasına tepki büyüyor

ANKARA (ANKA) – Başbakanlığın, yeni akreditasyon uygulaması sonrasında uzun yıllardır başbakanları ve Başbakanlık'ı izleyen muhabirlere akreditasyonu "uygun" görmemesine basın meslek kuruluşlarının tepkisi artarak sürüyor.

Basın meslek örgütleri, durumu basın özgürlüğüne yönelik bir saldırı olarak görürken, Başbakanlığı; basını, sınıflandırmakla suçladılar.
Başbakanlık'ta akreditasyon yenilenmesi sırasında uzun yıllardır Başbakanlığı takip eden bazı muhabirlerin akreditasyonunu uygun bulmayarak kartlarını yenilemedi. Hürriyet gazetesi muhabirleri Turan Yılmaz ve Hasan Tüfekçi, Milliyet gazetesi muhabiri Abdullah Karakuş, Akşam gazetesi muhabiri Ali Ekber Ertürk ve Evrensel gazetesi muhabiri Sultan Özer'in akreditasyonu Başbakanlık tarafından uygun bulunmadı. Söz konusu uygulamaya tepkiler artarak sürerken, ANKA'ya değerlendirmede bulunan basın meslek örgütleri, durumu basına yönelik "sansür" olarak nitelendirdi.

-"BU KARARA İMZA ATANLAR KENDİLERİNİ CEMAAT TEKKELERİNDE GÖREVLİ GİBİ SAYIYOR"-
Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay, Başbakanlık Basın Merkezi'nin Başbakan'ı izleyen gazetecilerin bir kısmına "yasak" getirerek yasa dışı ve hukuk dışı uygulamaya imza attığını söyleyerek, "Eğer bu kararı Başbakan vermişse kendisi, yok eğer o'nun bilgisi dışında basın danışmanı böyle bir yasaklamaya gitmişse bu zat bu kararı derhal yürürlükten kaldırarak basından özür dilemelidir" dedi.

Başbakanlık'ın, Başbakan'ı izleme konusunda medya kuruluşunun hangi muhabirini görevlendirmişse, o gazeteciye mesleğini yerine getirmesi için her kolaylığı sağlamakla yükümlü olduğunu kaydeden Abakay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Basın kurumlarının verdiği isimler üzerinde seçim yapma, bazılarına yasak koyma hakkına sahip değildirler. Bu olayda evrensel gazetecilik ilkeleri geçerlidir. Kişisel ve politik tercihlere yer yoktur. Öyle anlaşılıyor ki, Başbakanlıkta bu işlere karar verenler, gazeteci değil, kendilerine partili, yandaş arıyorlar.
Başbakanlık basın danışmanlığını yürüten kişinin de, Başbakan'ın da görev yapan gazeteciler-yayıncılar için kara listeler hazırlaması, yüz kızartıcı bir sabıka yaratır ki; bu yoldan dönmekte bu kişiler için yarar vardır. Bu yasak özünde sadece gazeteciye değil, habere, halkın haber alma hakkına getirilen bir yasaktır. Bu karara imza atanlar, Başbakanlık'ta, devletin yasal kuruluşunda görev yaptıklarını unutup, kendilerini cemaat tekkelerinde görevli gibi saymaları sadece hata değil, suçtur."

-TGF: "HAZMEDEMEYENLERİN SİYASİ ÖMRÜ KISA OLUR"–
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Nazmi Bilgin, söz konusu durumu gazetecileri sınıflara ayırmak olarak nitelendirdi. Bilgin, "Görevi gazeteci olan kişileri sınıflara ayırmak; 'bizden, sizden' diye bir tanımlamanın içerisine girmek bir demokrasi ayıbıdır. Siyaset, hizmet merci olduğu kadar hoşgörü merciidir. Bunu hazmedemeyenlerin siyasi ömürleri dün de kısa oldu, bugün de, yarın da kısa olacaktır. Üzerlerinde taşımalarını istemediğim bu ayıbın bir an önce telafi edilmesini ve basın özgürlüğüne sahip çıkma iddiasındaki kişilerin sözlerini gerçek veya yalan olduğunu açıklamalarını diliyorum. Olayın sonuna kadar peşinde olacağız" dedi.

-TGS: "BU SANSÜRDÜR"-
Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan Sadık İpekçi ise yapılanın tam anlamıyla bir "sansür" olduğunu söyleyerek, "Başbakanlığa girmesi yasaklanan gazeteciler, özellikle Başbakan'a soru sordukları için Başbakan'ın yakınındaki bürokratların gazabına uğramış olan kişiler. Dolayısıyla, gazetecilerin özgürce, haber izleme ve kamuoyunu bilgilendirme hakkı bir kez daha zedelenmiş, ihlal edilmiş oluyor, hem de doğrudan doğruya Başbakanlık tarafından" dedi.

-TGC: "BU AYRIMCILIKTIR"-

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu tarafından İstanbul'da yapılan açıklamada da, basın yayın organlarında görevli 7 gazetecinin akreditasyonların iptal edilmesi "ayrımcılık" ve "hoşa gitmeyen haberler yazan gazetecileri mesleklerini yapmaktan men etme girişimi" olarak nitelendirildi. Açıklamada, "Akreditasyon konusu ülkemizde yıllardır bir sorun olarak gündemdedir. Sorunun çözümünü beklerken yeniden keyfi değerlendirmelerle iptallerin yaşanması sadece gazetecilerin mesleklerini yapmaktan alıkoyma girişimi olarak kalmamakta, halkın bilgilenme hakkını da yok saymaktadır. Yanlıştan en kısa zamanda dönülmesini beklediğimizi belirtir, "çok seslilik" iddialarını da geçersiz kılan yaklaşımı kınarız" denildi.

-"SAKLANACAK NE VAR?"-

Olayın duyulması üzerine G-9 Gazeteci Örgütleri Platformu da duruma tepkisini dün göstermişti. G-9'dan dün yapılan açıklamada, "Bu uygulama, muhalif haberler yapan ve sorularıyla Başbakan'ı rahatsız eden meslektaşlarımızın hedef alınmasından başka bir şey değildir" denilmişti. Açıklamada, gerekli yeterlilikleri sağlayarak, basın kartı almış gazetecilerin Başbakanlık kapısından geri çevrilmesinin, "Saklanan ya da saklanacak ne var?" sorusunu akıllara getirdiği vurgulanmıştı.

-"BASINA TAHAMMÜLÜ OLMAYANLARIN SON MARİFETİ"-

Basın Konseyi de, ölçütlere uygun gazeteciyi belirleme hakkının basın organına ait olduğu belirterek, 7 gazetecinin Başbakanlık tarafından reddedilmesine büyük tepki gösterdi. Konsey'den dün yapılan açıklamada, "Ülkemizi 'hukukilik' ilkesi yerine 'keyfilik' ilkesiyle yöneten bir zihniyetle karşı karşıya bulunduğumuzun son kanıtıdır. Bu eylem, basına-medyaya tahammülü olmayan kadronun son marifetidir. Bu tür karar ve uygulamalar basına baskı anlamına gelir. Arkadaşlarımızın kartlarıyla ilgili olumsuz kararın gecikmeden kaldırılmasını talep ediyoruz" denilmişti.

En Çok Aranan Haberler