Türkiye'de devam eden protesto eylemleri konusunda Guardian gazetesinde bir yazısı yayımlanan Timothy Garton Ash "Avrupa, ortak değerlerimizi savunanları desteklemeli. Ama Türk demokrasisinden mucize beklemeyin" değerlendirmesini yapıyor.
Ash, yazısına "Farklı bir yıl, farklı bir meydan. Prag, Kiev, Tahran, Moskova... Bu kez, İstanbul ve Taksim. Kırmızı elbiseli genç bir kadın, Ceyda Sungur, polisin biber gazının karşısında duruyor" sözleriyle başlıyor ve şöyle devam ediyor:
"Ülkeler, bayraklar, renkler değişiyor ama görüntüler hep aynı. Genç, şehirli, muhtemelen laik bir kadın, silahlı, kasklı ve yüzü görünmeyen bir adama karşı. İster ayetullahların, ister Vladimir Putin'in isterse padişah olmak isteyen Recep Tayyip Erdoğan'ın emrinde olsun, bu adam, direnişe verilen tepkiyi, otoriterliği, baskıyı temsil ediyor."
Guardian yazarı, "Bu görüntüler karşısında hepimiz kimin tarafında olduğumuzu biliyoruz. Taksim, polis tarafından şiddetle boşaltılana kadar her kesimden insan oradaydı. Hepsinin amacı, gelecek yıl başkan olmaya hazırlanan Erdoğan'ın ülkenin yeni padişahı olmasını engellemekti." diyor.
Ancak son gelişmeler ışığında, iktidarda kalsa bile Erdoğan'ın uluslararası imajının önemli bir yara alacağını belirten Ash, "Erdoğan izlediği tutumla, bölgesel bir umut meşalesinden korkunun sembolüne dönüştü" ifadesini kullanıyor.
"Yaşananların ne olmadığını da saptamak lazım" diyen yazar, değerlendirmesini şöyle sürdürüyor:
"Taksim hiçbir zaman Tahrir olmadı çünkü Türkiye bir diktatörlük değil. Kusurları olsa da, hukukun gücü erimiş olsa da, azınlıkların hakları ihlâl ediliyor olsa da, basın baskı altında ve yönlendirilmiş olsa da Türkiye bir demokrasi. Bir diğer önemli nokta ise, bu, Erdoğan'ın iddia ettiği gibi, Batı'nın bir komplosu da değil. Geçen hafta bir Türk yorumcuya, yaşananlar karşısında Avrupalı liderlerin ne yapması gerektiğini sordum. Bana 'Hiçbir şey. Bunu Türklere bıraksınlar" dedi. O zaman ona hak vermiştim. Ama artık böyle düşünmüyorum. Halkına bu zorbalığı yapan Erdoğan'a karşı Avrupalı liderler seslerini yükseltmeli."
Timothy Garton Ash yazısının sonunda, Erdoğan'dan sonra Abdullah Gül'ün olası liderliğindeki AKP'nin yine iktidara yakın olduğunu belirtiyor ve laiklik, demokrasi ve İslam'ı aynı potada birleştirecek bir 'Türk modeli' demokrasinin yeniden hem Orta Doğu için cazip bir yönetim hem de Avrupa Birliği için ciddi bir aday ülke haline gelebileceğini yazıyor.
Ash yazısını, "İşte Türkiye, kısmen Taksim'de olanlar sayesinde önümüzdeki birkaç yılda bu yönde ilerlerse, o zaman biber gazına boğulan protestocuların göz yaşları boşa akmamış olacak" ifadesiyle bitiriyor.