BURSA (İHA) - Yazar Atilla İlhan, batılılaşmanın kültürsüzleşme olduğunu belirterek, Avrupa hayranlarının bir gün pişman olacağını söyledi.
Avrupalının 'kendinden başkasını hor gören' anlamına geldiğini söyleyen İlhan, "Mustafa Kemal Atatürk'ün bahsettiği çağdaşlaşma batılılaşma demek değildir. Bu tehlikeyi iyi anlamalıdır. Batılılaşma ilk kez Osmanlı'nın son devrinde Hoca Reşid Paşa'ya İngilizler tarafından telkin edildi ve koskoca bir imparatorluk battı. Bu tecrübemizden ders almalıyız. Batılılaşma başka kültürleri özümseyerek kültürsüzleşmek, sömürge haline gelmek demektir. Aydınlar bile batılılaşmayı yanlış anlıyorlar. Biz Avrupa ile anlaşamayız. Biz Asyalıyız. Biz kendimize yeteriz. Bugün ordunun önüne mehteri koysan yine Viyana'ya gider. Ama bizi hal-i gaflete sevk ettiler" diye konuştu.
Türk Ocakları Bursa Şubesi'nin davetlisi olarak Bursa Tayyare Kültür Merkezi'nde bir konferans veren Atilla İlhan'ı bin kişi dinledi. Türk aydınların, Türk gibi düşünmediğini belirten şair İlhan, Türk aydınlarını yabancıların eğittiğini açıkladı. "Asıl vahim olan aydınlarımızın cahil olması. Aydınlarımız Türk gibi düşünmüyor. Aydınlarımızın çoğu son 50 yılın sömürge sistemi ile yetişmiş. Türk aydınlarını yabancılar eğitiyor. Her şeye kolay inanıyoruz. Soru sormasını öğrenmeliyiz. Araştırmalıyız" diyen Atilla İlhan, Türk eğitim sisteminin de yabancıların tekelinde olduğunu dile getirdi. İlhan konuşmasına şöyle devam etti:
"Yabancı dille eğitim vermekle, kendi misyoner okullarımızı kuruyoruz. Kendi elimizle kendimizi bıçaklıyoruz. Bu okullarda okuyan insanlar ilk fırsatta yurt dışına çıkmak istiyor. Eskiden topla tüfekle tehdit etsen de kimse yurt dışına çıkmazdı. Şimdi tam tersi. Orada daha iyi imkanlara kavuşacaklarını sananlar aldanıyorlar. İngiltere'de Shakespeare orta okulda okutulurken bizim gençlerimiz Baki'nin, Ahmed Yesevi'nin şiirleri anlayamıyorlar. Öğrencileri bırak; öğretmenler bile bilmiyor. Türk çocuğu diye birçok yabancı yetiştiriliyor ve bu çocuklarımız yabancılara ilgi duyuyorlar. Şimdi golf, rugby, oto yarışları gibi bizim kültürümüzde yeri olmayan etkinlik ve faaliyetlerin TV'ler ve basın yoluyla ülkemize sokmaya çalışıldığını görüyoruz. Bizim atalarımız golf mü oynamışlar, yuvarlak bir top ile labutları mı devirmeye çalışmışlar? Bütün bunlar kültürsüzleştirme operasyonunun sistematik bir parçası. Bunların çağdaşlaşmakla alakası yoktur. ABD gençleri tüm dünyada cehaleti ile tanınırlar. Prensip, devlet okullarından cahil mezun etmek. Eğer bu böyle olmasaydı ortaya bir sürü soru soran kişi çıkardı. Bu da baştakilerin işine gelmez tabi. Gençleri okuldan, eğitim ve öğretimden uzaklaştırmak, onları spora ve insanların en hassas oldukları nokta olan cinselliğe alıştırmakla oldu. Medyaya, sportif ve cinsellik içeren faaliyetleri sokarak gençleri bunlarla meşgul ettiler. Bazı insanlar ise cinselliğin, TV'lere, gazetelere, eğitime girmesi ile, cinsel hastalıklar düzelecek ve insanlar cinsel yönden daha sağlıklı yaşayacaklar zannettiler. Bütün bunlar bizim ülkemizde de yapılıyor. Tabi herkes uyuyor."
TÜRKİYE'DEKİ MİSYONERLİK FAALİYETLERİ
Ülkedeki misyonerlik faaliyetlerine de değinen yazar İlhan, "Misyonerler 1890'lı yıllarda ülkemiz dahil olmak üzere Asya'da büyük bir hakimiyet kurmuşlardı. Papa'nın 1991'deki 'Asya'ya yayılın' emri ile başlayan süreçte yine kaybolan bir ortamı tekrar oluşturma çabasındalar. Edip Mehmet Emin Yurdakul 1900'lü yılların başında kaleme aldığı yazısında, 'Türk büyüklerinden hangisi misyoner okullarında okumuştur?' sorusu yer alıyor. Bu soruya o zaman, hiçbiri cevabı verilmiş. Ancak şimdi böyle bir soruya aynı cevabı veremeyiz. Bu yüzden başımıza gelebileceklerden korkuyorum" dedi. ABD ve İngiltere'nin yıllar öncesinden bugün olacakları planladıklarını anlatan İlhan ABD'nin devamlı sağa sola saldırmasının sebebini Clinton zamanında barış ile iflasın eşiğine gelen, ülke ekonomisinin bel kemiği olan savunma endüstrisi şirketlerinin hisse senetlerini kara geçirmesine bağladı. İlhan, o zamandan bu zamana bu şirketlerin kar oranlarının yüzde 65 oranında yükseldiğini kaydederek, "1978 yılında ABD ile İngiltere arasında Times anlaşması imzalandı. Bu anlaşmada üstü kapalı olarak bu devletler Ortadoğu'yu paylaşmıştır. Bu doğrultuda ilk önce Rusya'yı aldılar. Bunu yaparken de demokrasiyi kullandılar. Komünist Rusya'ya 'Siz de yazılı ve görsel medya gelişmemiş, ayrıca sivil toplum örgütleri de yok. Bu demokrasi ile çelişiyor' dediler. Daha sonra ülkede yeni yayın kuruluşları, toplumsal organizasyonlar düzenleyerek bunları finanse ettiler. Tabi bunları para veren ABD ve İngiltere kendi propagandalarını yaparak Rusya'yı parçaladılar. Yugoslavya'da da aynı şey yapıldı. Ve sıra Türkiye'de. Şimdi bu tür faaliyetler burada yapılıyor. Pembe diziler ile, Avrupai yarışma ve eğlence programları ile bize de televizyon karşısına geçirerek aynı şeyleri bize de uyguluyorlar. Tabi biz de bunları demokratikleşme zannediyoruz. ABD'nin ilginç bir politik stratejisi var. Önce her şeyi bilgisayar-elektronik ağ sistemlerinde kendileri prova yapıyorlar. Bu provaların birinde 2015 ylyorlar. İngiltere'de Shakespeare orta okulda okutulurken bizim gençlerılında ABD'nin Çin ile yapacağı bir savaşı kaybetmesi dikkat çekiyor. Bunun için 1 milyar nüfuslu Çin Amerika için büyük tehdit oluşturuyor" diye ifade etti.
Öte yandan, Nazım Hikmet hakkında bilinmeyenlere de temas eden Atilla İlhan, annesinin Hikmet'in arkadaşına yazdığı bir mektupta, oğlunun kendisine intihar etmek istediğini ve buna hazırlıklı olması için kendisine bir yazı gönderdiğini anlattı. Nazım'ın Rusya'da çok sıkıntılar çektiğini ifade eden İlhan, kendisi ile görüşen gazetecilerden aldığı bilgilere göre, ünlü şairin memleket hasretiyle yanıp tutuştuğunu ifade etti. Bu arada, Türkiye'de çevreci mefhumunun şovmenlik düzeyine geldiğini iddia eden İlhan, "Türkiye'de karşımıza birçok çevreciler çıkıyor. Bunlara sadece gülüyorum. Bir ülkenin Gayri Safi Milli Hasılası düşük olması demek, orada sanayileşme yok demektir. Sanayileşme olmayan yerde kirlilik olmaz. Türkiye'de de aynı durum vardır. Kendilerine çevreci diyenlerin şov yaptıkları ortada" diye sözlerine ekledi. Ayrıca İlhan, günümüzdeki şairlerinin kitap satamamalarının sebebini ise tarihinden, edebiyatından kopuk şiir yazmaya bağladı.