HABER

ATO'dan ''Soykırımlar tarihi'

ANKARA (İHA) - Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün, Irak'a demokrasinin geleceğini ama görecek kimsenin kalmayacağını söyledi. Irak ve özellikle Felluce'nin soykırımın açık hava müzesi haline geldiğini kaydeden Aygün, "Leyla Zana'nın başı ağrısa ayağa kalkıyorlar. Felluce'de insan cesetlerini köpekler yiyor, susup oturuyorlar. Anlaşılıyor ki, Avrupa Birliği'nin insan hakları kriterleri köpek sevgisine endeksli" dedi.

ATO tarafından 'Soykırımlar Tarihi: İkiyüzlü Kriterler Raporu' adı altında hazırlanan son rapor açıklandı. İnsanlık suçlarını konu alan raporda, 50'yi aşkın soykırım örneğine yer verildi. Amerikalılar'ın Felluce'de uyguladığı operasyonun, soykırımlar tarihinin son soykırımı olarak tarihe geçtiğine işaret edildi. Raporda, Felluce'de açıkça işlenen soykırımın, iletişimin bütün olanakları kullanılarak karartılmaya çalışıldığını, ancak ortaya konulan gerekçe ne olursa olsun, Felluce'de yaşanan dramın soykırımdan başka bir tanımının olamayacağı kaydedildi.

POST MODERN SOYKIRIM Felluce'de bin 500 sivilin sokaklarda öldürülüp çürümeye terkedildiği, cesetlerin köpekler tarafından yenilmeye başlandığı ve 250 bin kişinin bölgeden sürüldüğü belirtilen raporda, 'Felluce katliamı Post Modern Soykırımdır' denildi. Soykırım tanımının açık olmasına rağmen, Avrupa Birliği ülkelerinin soykırım değerlendirmesini insan haklarına göre değil, çıkar endeksli yaptığına dikkat çekilen raporda, bir çok AB ülkesinin soykırım sicilinin bozuk olmasına rağmen, hiçbirini üzerlerine alınmadıkları, siyasal ve ekonomik anlamda güçlü ülkelerin soykırımlarının görmezden gelindiğini, birbirlerini karşılıklı olarak akladıkları belirtildi. Raporda; Fransız, İngiliz ve Almanlar başta olmak üzere bütün AB ülkelerinin Felluce soykırımı karşısında kayıtsız kaldığı belirtilirken, Birleşmiş Milletler de kendi soykırım tanımına giren insanlık suçlarına karşı ses çıkarmamakla suçlandı. Raporda, soykırım suçlarına ilişkin şu örneklere yer verildi:
"1492 yılında Kristof Kolomb'un ayak bastığında nüfusu 8 milyon olan Arawaks yerlilerinin sayısı 22 yıl içerisinde 28 bine indi.
Norveçliler, 1920-30'larda çıkardıkları yasalarla Nordik ırkın ariliğini korumak için etnik grup Tater (Göçerler) kızlarını zorla kısırlaştırdılar. Norveç toplumu ne kadar Tater'i kısırlaştırsa, o kadar kendi ırkını koruduğuna inanıyordu. Kısırlaştırma yoluyla ehlileştirilemeyen Taterler üzerinde insülin ve elektroşok yöntemleri uygulanmaya başlandı.

İngiltere Krallığı, 1788-1938 tarihleri arasında sömürge amacıyla gittikleri Avustralya'da yerleşik yerli halk Aborjinler'i sistematik olarak yok ettiler. İngilizler'in aralarına salgın hastalık yaydığı, bununla da yetinmeyip yemeklerine zehir katarak yoketmeye çalıştığı 750 bin siyah derili Aborjin'den geriye sadece 31 bin kişi sağ kalabildi.
Almanlar, 1891 yılında hammadde ve işgücü ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla Güney Batı Afrika'ya (Namimba) sömürge kurmak amacıyla çıktılar. Bölgedeki çok zengin altın ve zümrüt madenlerini ele geçirmenin yolunun yerel Herero ve Nama halklarını yok etmek olduğuna karar veren Almanlar harekete geçti. Bu emir üzerine adanın yerlileri Herero ve Namalar üzerine taarruz eden Alman askerleri, yaşlı, kadın, çocuk dinlemeden herkesi katlettiler. Katliamdan kurtulanlar işkenceyle öldürüldü. Yaklaşık 132 bin yerliden geriye 15 bini sağ kalabildi.

Almanlar 1933-45 yılları arasında Büyük Alman İmparatorluğu'nu kurmak ve mükemmel Alman ırkını yaratmak hedefiyle diğer milletlerden veya etnik gruplardan 21 milyon insanı topluca kurşuna dizerek, toplama kamplarında fırınlarda yakarak, gaz odalarında zehirleyerek soykırıma uğrattılar. Alman yönetimi, öncelikle kendilerinden olmadığına inandığı bütün ırkları tespit edip, harflerle sınıflandırdı. Bu kampanya uyarınca Çingeneler'in yüzde 94'ü kısırlaştırıldı. İkinci hedef grup olarak Yahudiler seçildi. Gerek Almanya gerekse de Almanlar'ın işgal ettiği diğer ülkelerde yaşayan milyonlarca Yahudi, sistematik bir biçimde vurularak, asılarak, yakılarak ve zehirlenerek öldürüldü.

Amerikalılar ve İngilizler, Almanlar'ın savaşı kaybetmelerinin ardından, Dresden kentine sığınan Alman göçmenlerin üzerine 3 gün süreyle havadan bomba yağdırdı. Savunmasız insanların sığındığı Dresden kentine intikam amacıyla uygulanan bombardıman sırasında 3 bin 900 ton tahrip gücü yüksek bomba ve 200 bin napalm bombası atıldı. Bu yoketme harekatında çoğunluğu çocuk ve kadınların oluşturduğu 200 bin kişi öldü. Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan atom bombaları sonucu 135 bin kişinin öldüğü gerçeği Dresden'e uygulanan soykırımın büyüklüğünü gözler önüne serdi.
İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminde Sovyet Ordusu'nun Alman topraklarına doğru ilerlemesinden kaçan 250 bin Alman mülteci, Danimarka'ya sığındı. Üçte birini 15 yaşından küçük çocukların oluşturduğu Almanlar, tel örgülerle çevrili toplama kamplarına alındılar. Binlerce çocuk ve yetişkin tifüs, bağırsak iltihabı, ishal sonucu yaşamlarını kaybettiler.

İngilizler, 1912-1974 döneminde Kıbrıs adası üzerindeki egemenliklerini sağlamak amacıyla Rumlar'ın ENOSİS'i gerçekleştirmelerine göz yumup Türkler'e karşı saldırı başlattırdılar. 1912'de adada yaşayan Rumlar, Kıbrıs'ın 35 ayrı noktasında Türkler'e ait iş yerleri, camii ve evleri yakıp yıkmaya, insanları katletmeye başladılar. 1952 yılında EOKA adlı terör örgütü kuruldu. EOKA, sistematik bir biçimde başlattığı saldırılarda 100 Türkü, 100 İngiliz vatandaşını öldürerek 30 Türk köyünü yaktı. 1963 yılında EOKA'cılar yeni bir etnik temizleme planını devreye soktular. Bu saldırılarda 500 Türk öldürüldü, 130 Türk köyü yakıldı, 25 bin Türk evlerini terketmek zorunda kaldı.

1923 yılında Lozan'da imzalanan Türk ve Yunan azınlıkların karşılıklı mübadelesine ilişkin anlaşmanın ardından Yunan hükümeti, Batı Trakya bölgesinde yaşayan Türkler üzerinde sistemli olarak etnik ve kültürel soykırım başlattı. Bölgenin büyük bir bölümünü askeri bölge haline getirip sıkıyönetim ilan edildi. Köyler arasında geliş gidişler izne bağlandı, Türk azınlığın pasaportlarına el konuldu. Türkler'in hukuki, siyasi, kültürel ve dini haklarının kısıtlanması ibadetlerine izin verilmemesi gibi yoğun baskılar sonucu 400 bin Türk bölgeyi terk etmek zorunda kaldı.

1970-89 yılları arasında Bulgar hükümeti, Bulgarlaştırma adı altında ülkede yaşayan 1,5 milyon Türk, Pomak ve Çingene'ye karşı bir asimilasyon kampanyası başlattı. Ülkede yaşayan 310 bin Türk'ün isimleri polis zoruyla Bulgar ve Hıristiyan isimleriyle değiştirildi. Türkçe eğitim veren okullar, üniversitedeki Türk filolojisi bölümleri, Türkçe gazeteler ve camiler devlet emriyle kapatıldı. Çocukların sünnet ettirilmesi yasaklandı. Çocuklar bu yasağa rağmen sünnet ettirilip ettirilmediğini kontrol edilmek için zorla sağlık merkezlerine gönderildi. Mezar taşlarının üzerindeki Türkçe isimler yüzünden mezarlar yıkıldı, talan edildi. Türkler'in Türk motifli giysiler giymeleri yasaklandı. Bu baskılara dayanamayıp protesto gösterileri yapan Türkler'in üzerine askeri birliklerce ateş açıldı. Bin Türk Belene'deki toplama kampına gönderildi. Baskıların giderek artması sonucu 360 bin Türk, zorunlu olarak Türkiye'ye göç etmek zorunda kaldı."

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan ATO Başkanı Sinan Aygün, Amerikalılar'ın medya ve çıkar ilişkilerini kullanarak Felluce'de soykırım delillerini kararttığı söyledi. Terörizm ile mücadele adına yapılan Irak işgalinin bir savaş suçuna dönüştüğünü vurgulayan Aygün, "Irak'a demokrasi gelecek ama görecek kimse kalmayacak" dedi.
"Kofi Annan nerede? Birleşmiş Milletler ne iş yapar? Kıbrıs'ta kıyameti kopardılar, Irak'ta sus pus oldular. Leyla Zana'nın başı ağrısa ayağa kalkıyorlar, Felluce'de insan cesetlerini köpekler yiyor, susup oturuyorlar" şeklinde tepkisini anlatan Aygün, "Anlaşılıyor ki, Avrupa Birliği'nin insan hakları kriterleri köpek sevgisine endeksli. Amerika, 21. yüzyılın ilk soy kırımını yapıyor. Bu post modern soykırıma sessiz kalınması bir başka insanlık suçudur. Her şey dünya kamuoyunun gözleri önünde cereyan ediyor. Kimse kimseyi kandırmasın. Televizyonlardaki görüntüler son derece açık. Bu iş terörle mücadele olmaktan çoktan çıktı. Irak ve özellikle Felluce soykırımın açık hava müzesi haline geldi. İnsanlar sokakta kokuyor. Başında köpekler karnını doyuruyor. Bu görüntülerin onda biri terörle mücadele adına Türkiye'nin herhangi bir yerinde görülse, Avrupa Birliği müzakereleri kestiğini açıklar. Ama yapan Amerika olunca gıkları çıkmıyor" dedi.

En Çok Aranan Haberler